Başlığı okurken sakın yanılmayalım bu eylemi asla Antalya Valisi Münir Karaloğlu yaratmadı ama sanki o yaratmış gibi şekillendi olay. İşte Antalya’nın Konyaaltı İlçesi ve en büyük mahallelerinden olan Hurma’da nasıl bir Kerbela olayı yaşandı ve konu nasıl Antalya valisine dayandı.

Cumartesi günü saat 22,00 ve 22,30 sıralarında sular kesildi. Vatandaşlar hafta sonu olması nedeniyle ve genellikle dışarda. Evine o saatlerde dönenler hayali sükuta uğradılar çünkü çeşmelerden su akmadı. Telefona sarılarak ASAT’ın 24 saat açık olan arıza görevlisi bulunan 185 nolu telefonu aranmaya başladı. Karşılarına telesekreter çıktı. Telesekreter Hurma Mahallesi’nde boru patlaması nedeniyle çalışmalar olduğunu belirtiyordu. Vatandaş bununla tatmin olmadı, suyun ne zaman akmaya başlayacağını öğrenmek istiyordu. Görevli ile görüşmeye çalıştılar. Görevli arızanın saat 24 sularında giderilebileceğini açıkladı.

Saat 24.30 yani 00.30 gece yarısı. Vatandaş hayırlısı sabaha sular akar umuduyla geceyi susuz noktaladı. Ertesi gün yani Pazar günü uyku keyfi yapan vatandaş tuvalet ihtiyacını gidermek istedi ama o da ne sular akmıyor. Diş fırçalanmayacak, duş yapılamayacak acil ihtiyaçlar giderilemeyecek. Oysa 24.00 da sular akacaktı…

Yine 185 nolu telefon arandı…

Görevli tele sekreter gibi Hurma mahallesinde boru patlaması nedeniyle çalışmalar yapıldığını anlattı. Vatandaş bu sözü akşam da söylendiğini 24,00 da suların akması gerektiğini belirtti. Görevli saat 24,00 a kadar arızanın giderilemediğini ve valilik kararıyla saat 24,00 dan sonra çalışma yapamadıklarını ve valiliğin kesin kararı olduğunu söyledi.

Kısacası ve Türkçesi ‘’Biz arızayı giderebilirdik ama Vali’nin kesin emriyle ve yasağıyla sizi susuz bırakmak zorunda kaldık”anlamını taşıyordu.

Oysa bir Vali halkın yaşam ihtiyacı olan ve olmazsa olmazı olan su ihtiyacı için nasıl böyle bir emir verirdi?

Vali halkının yaşamını nasıl KERBELA’ya çevirebilirdi

Kızgın vatandaş buna anlam veremiyordu…

Mahallede yaşanan bu olay vatandaşa yaşanan Kerbela olayını hatırlatınca sinirler daha da gerginleşti.

Peki Kerbela da ne olmuştu…

680 yılında ölen Muaviye’nin adından Yezid iktidara geçti ve ilk iş olarak Medine valisine bir mektup yazdı. Yazdığı mektupta Hüseyin’e değil, kendisine biat etmesini istedi, reddetmesi halinde bunu canıyla ödeyeceğini belirtti.

Bu arada Hüseyin Kûfelilerden kendisine bağlılıklarını sunan mektuplar alıyordu. Kûfe’ye gelip halife olduğunu ilan ederse Hüseyin’i destekleyeceklerini söylüyorlardı. Hüseyin bu teklifleri ciddiye aldı ve Kûfe’deki taraftarlarının gerçekte olduğundan çok daha fazla olduğunu zannetti.

Yaklaşık 70 yareni ve ailesi ile Kûfe’ye doğru yola çıktı. Sayıca az olan Kûfeli taraftarlar, Yezid’in yandaşları tarafından bastırıldı. Hüseyin ve beraberindeki 70 kişi, Kerbela’da Yezid’in 4 bin 500’e yakın adamıyla karşılaştı. Çıkan savaşta Hüseyin’in, 6 aylık bebeği susuzluktan ölmek üzereydi ve oğlunu kucağına alarak Yezid’in karşısına dikildi. Oğlu için Yezid’den bir yudum su istedi ancak Hurmala bin Kahil, çocuğu okla boynundan vurarak şehit etti.

Kerbela demek işkence demektir

Kerbela demek haksızlık demektir

Kerbela demek  susuzluk demektir

Bir vali halkına bunu yaşatır mıydı?

Bilmiyorum…

Pazar günü saat 12 sularına doğru su akmaya başladı ve halkın su işkencesi nihayet sona erdi.

Bildiğim tek şey bunda bir yanlışlık olmalıydı. Doğru değildi ASAT görevlisini söyledikleri. Elbette Valiliğin bu konuda bir açıklaması olmalıydı.

Dünya kenti Antalya’da bu yaşanmamalıydı…

Şirince sulu günler yaşamanı dileği ile…