Hepimiz diken üstündeyiz, moraller bozuk, gelecek endişesi hızla zirve yapıyor, yarın ne olacak kimse bilmiyor, yarının neler getireceği konusunda kimsenin öngörüsü yok. ‘Her şeyin başı sağlık’ söyleminin ne denli doğru olduğunu ortaya koyan bir süreci yaşıyoruz.

2014 model Volkswagen marka araç satılıktır:

Sokağa çıkma yasağının kapsamına giren bir Türk vatandaşı olarak, deneyimli bir gazeteci olarak itiraf edeyim hiç böylesi karamsarlık yaşadığım süreç olmadı. En önemlisi de bu kaygı verici durum karşısında hiç bir şey yapamamak inanın çok acı veriyor. Elbette dayanışma, birlik ve beraberlik içinde bulunmamız gereken bir dönemdeyiz. Moral motivasyonunu en üst noktada tutmamız gereken bir süreci yaşıyoruz. Yaşıyoruz da gerçekleri de göz ardı etmemek gerekli.

Bu kaygılı, sıkıntılı günlerde Antalya’da yaklaşık 900 bin civarında olan turizm işçilerinin dramını ve beklentilerini paylaşmak, onların seslerini de yönetenlere duyurmak istiyoruz. Genel Merkezi Antalya’da bulunan Türkiye’nin en önemli turizm çalışanları örgütü konumundaki Devrim Turizm İşçileri Sendikası (Dev-Turizm-İş)Genel Başkanı Mustafa Yahyaoğlu, virüs salgını ortaya çıkınca üyelerinin ve diğer turizm emekçilerinin yaşadıklarını, beklentileri ve mevcut durumu sosyal medya aracılığıyla duyurma çabasını sürdürüyor.

‘Turizm Başkenti’ Antalya’ya ülkenin her yerinden, yurt dışından sektörde çalışmak evlerine ekmek, çocuklarına süt götürmek umuduyla gelen bir milyona yakın turizm emekçisinin çok zor konumda olduğunu belirten Yahyaoğlu, turizm işletmelerinin kaygı verici uygulamalarını şu örneklerle aktarıyor :

“Virüs, kriz başını gösterir göstermez turizm işletmeleri ilk iş olarak ücretsiz izinlerle işçileri çıkarıp kapılarına kilit vurdular. Ardında hükümetten taleplerini -battık, bittik, elektrik, su, doğalgaz faturaları, KDV ödemeleri ertelensin, işçilerimizin parasını devlet ödesin- talebinde bulundular. İktidar, patronları hemen dinledi, tüm taleplerini yerine getirdi”

Dev-Turizm-İş Genel Başkanı Mustafa Yahyaoğlu, “Bizim ve işverenin ortak çözüm önerileri” dediği taleplerini şöyle sıralıyor:  Ücretsiz izin ve işten çıkarma çok insafsız bir uygulama. Ücretsiz izin dayatması yerine kısa çalışma ödeneği getirilmeli.  Kısa çalışma ödeneği İŞKUR üzerinden İşsizlik Sigortası kasasından nispeten bir kısım işçileri koruyor , ancak yeterli değil. Kapsamın genişletilerek son 3 yılda 600 gün, son işyerinde 120 gün şartı kısaltılmalı. Turizm sektöründe uzun yıllardır gündemde olan askı uygulamasına son verilmeli. Bu uygulamaya sezonda işbaşı yapan turizm emekçileri de dahil edilmeli”

Başkan Yahyaoğlu, tüm olumsuzluklara, içinde bulunduğumuz kara tabloya rağmen yine de umutlu mesaj vermeyi de ihmal etmiyor. Yahyaoğlu, ” Turizm işçisi işinin başına geçip- nerede kalmıştık- diyebilsin. Yine işçisine çarşısına, herkese turizm diyebilsin. ülkemizin de işçilerimizin ve işverenimizin de, halkın da yararına olacak budur” diyor.

Buradan bir ilke imza atan Barut Grubu başta olmak üzere, kendisine yakışanı yapan ve çalışanlarına ücretli izin verdiği gibi sosyal haklarını kullandıran turizm işletmelerine ne kadar teşekkür etsek azdır. Dileriz Barut Grubu’nun bu muhteşem, övgüyü misliyle hak eden uygulaması diğer işletmelere örnek olur. Çünkü böyle uygulamalara çok gereksinim olan bir süreci yaşıyoruz.