Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım, 1857’de Selanik yakınlarındaki Langaza’da doğdu. Ailesi “Sofuzadeler” olarak bilinen Feyzullah Ağa ile onun 3.evliliğini yaptığı Ayşe Hanım’ın tek kızı olan Zübeyde Hanım’ın annesine, bilge kişiliğinden dolayı “Molla Hanım” denilmekteydi. Aynı şekilde, kendisine de Selanik’in bilge ve akıllı, okuryazar kadınlarına verilen isimle “Zübeyde Molla” şeklinde seslenilmekteydi. Zübeyde Hanım, yeterince eğitim görmemiş ama çocukluğunda okuma yazmayı öğrendiğinden çevresinde de muhafazakâr, geleneklerine bağlı bir kadın olarak bilinmekteydi. Bu yönüyle de daha sonra oğlu Mustafa Kemal’in ilk olarak dini yönü güçlü mahalle mektebine gitmesini istemişti. Çünkü o dönem mahalle mekteplerinde öğrencilere, sadece Arap harfleri öğretilir ve Kuran-ı Kerim’i okuyacak hale gelmesi düşünülürdü. Zübeyde Hanım’ın ataları Evlad-ı Fatihan olarak bilinen, Osmanlı’nın fetih dönemlerinde Balkanların Türkleştirilmesi için bölgeye yerleştirilen Anadolu’daki Yörük Türkmen soyundandı. Zübeyde Hanım’ın anne soyu “Konyarlar” diye anılan ve Konya Karaman’dan Rumeli’ye gelen Yörüklerden gelmekteydi. Konyarlar, Fatih Sultan Mehmet döneminde 1466’da Rumeli’ye göç ettirilerek iskân edilmişlerdi. İlk yerleştikleri yer ise, Batı Makedonya’daki Vodin ilçesinin batısındaki Sarıgöl Bucağı idi. Selanik’e de buradan gelmişlerdi. Kızı Makbule Hanım da, annesi Zübeyde Hanım’ın sık sık, “Soyumuz Yörük’tür. Konya Karaman yöresinden buraya gelmişiz” dediğini anlatırken, Atatürk’ün de birçok kez “Benim atalarım Anadolu’dan Rumeli’ye gelmiş Yörük Türkmenleridir” dediği bilinmekteydi. Zübeyde Hanım, Selanik’e bir saat mesafedeki Langaza’da Rapla Çiftliği’nde büyümüş, genç kızken eline bir yorgan iğnesinin batması üzerine doktor için gittiği Selanik’i ve havasını beğenmeleri üzerine buraya yerleşmişlerdi. Zübeyde Hanım da Selanik’te bulunan Ali Rıza Efendi ile tanışmış ve evlenmişlerdi. Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışı sonrasında kızı Makbule Hanım ile İstanbul’da yalnız kalan Zübeyde Hanım, Mustafa Kemal’in İstanbul ile arasının bozulması ve idama mahkûm olması gibi taşıyamayacağı haberler nedeniyle rahatsızlanıp kısmî felç olacaktı. Zübeyde Hanım bu süreçte, kızı Makbule Hanım’ın Mustafa Mecdi Bey ile evlenmesi üzerine tekrar Akaretler’deki eski evlerinde, kızı ve damadıyla birlikte yaşamaya devam etmişti. Ancak bu süreçte Zübeyde Hanım’ın İstanbul’da başlayan hastalığı daha da ilerleyince, Mustafa Kemal Paşa, hasta annesine İzmir havasının iyi geleceği düşüncesiyle onu da ikna ederek bir süre kalması için İzmir’e göndermişti. Bu ziyaretin bir başka amacı da, Mustafa Kemal’in evliliği düşündüğü Latife Hanım ile Zübeyde Hanım’ı tanıştırmaktı Zübeyde Hanım gelin adayı olan Latife Hanım’ın Karşıyaka’daki yazlık köşkünde bir süre kalmasına rağmen oğlunun mürüvvetini göremeden 66 yaşında 15 Ocak 1923’te hayatını kaybetmişti. Yıllar sonra İzmir Belediye Başkanı Behçet Uz, Atatürk’ün annesi için bir anıt-mezar yaptırmak amacıyla Fuar için getirtilen mimar Gautier’ye bir proje hazırlatmıştı. Bu proje, Atatürk’e gösterildiğinde O, projeyi çok süslü ve masraflı bulmuş ve sadece mezarın başına ağır bir taş parçası konulup “Atatürk’ün anası Zübeyde burada gömülüdür. Ölümü: 1923” yazdırılmasını ve Zübeyde Hanım çocukları çok sevdiği için de etrafının bir çocuk parkı ile süslenmesini istemişti. Zübeyde Hanımın mezarı, 1933 yılında temeli atılarak mezar anıt şekline dönüştürülmüş ve 1940 yılında İzmir Belediyesi tarafından resmen açılmıştır. Hayatını kaybettiği Latife Hanım Köşkü de bugün müze halindedir.