Bugün size Sinan Kokmaz’ın yazdığı çok güzel bir hikaye anlat istiyorum.  Fakülteden yeni mezun olan genç, mahalle kahvesinde vakit geçirirken, eskilerden tanıdığı, yarım usta sayılan komşusuyla sohbet ediyorlardı. Yerel seçimlere az bir zaman kalmıştı. Mühendis genç boş olduğundan canı sıkılıyor yarım ustayla buluşup şirketleşme hayalleri kuruyordu. Günlerden bir gün bu ikili, yine aynı kahvede buluştular. Sohbet başladı, çaylar geldi. O sırada yan masada, telaş içinde, elinde telefonla konuşan birini fark ettiler. Adam gayet güzel giyimli, kibar ve mücadeleci birine benziyordu. Telefonda konuşurken “Ben buralara yabancıyım, köprüyü yapacak ustayı, projeyi çizip onaylayacak mühendisi nereden bulacağım?” dedi. Sonra telefonu kapatıp derin of çekti. Bizim acemiler iştahlanmıştı. Hemen adamın yanına gidip onu iki koldan sardılar. Kendilerini tanıttılar. Misafir adam altın bulmuş gibi sevindi. Sohbet koyulaştı. Yerel seçimlerden dolayı o bölgede bir yere yaya köprüsü yapılacaktı. En kısa zamanda bitirilecekti. Yöre halkı siyasilere bu yüzden ısrar ediyordu. Siyasiler de yetkilileri görevlendirmiş, köprüyü hızlıca yapıp bitirmelerini istemişti. Acemi ikili, bu işi biz yaparız diyerek anlaşma imzaladı. Para iş bitiminde verilecekti. Misafir adam parti temsilcisi olduğundan ödeme işi sağlamdı. Acemiler işe koyuldu. Proje çizildi. Kalıplar çakıldı. Demirler bağlandı. Beton ayaklar döküldü. Aradan birkaç gün geçtikten sonra konstrüksiyon köprü yerine yerleştirildi. Sıra açılışa geldi. Bizim acemiler işi bitirmiş, paralarını almışlardı. Yakında köprünün açılışı yapılacak, siyasiler, medya ve halk orada hazır bulunacaktı. Açılış günü geldi, son hazırlıklar tamamlandı.

Protokol yürüyerek köprünün üzerine çıktı. Kısa bir konuşmanın ardından kurdeleler kesilerek açılış yapıldı. Alkış sesleri yükseldi. Davetliler köprü üzerinde kalabalık şekilde inceleme yaparken bizim acemiler de gurur ve tebessümle keyif çatıyor, onları izliyordu. Artık müteahhit olmuşlardı. O sırada bir gıcırtı koptu. Bizim yaya köprüsü yavaşça çöktü. Asansörle zemin kata yönelen düğün davetlisi gibi yere indi siyasiler. Alt taraf dere, yaklaşık yirmi santim su, biraz da çamur. Neyse ki köprü suya gömülmedi. Herkes şaşkın, biraz korku da var. Acemi inşaatçı ve mühendis tabanlara kuvvet kaçıyorlar. Davetliler sırayla dereden çıkıyor. Siyasilerden biri ortamı yumuşatmak için oradakilere sesleniyor. “Efendim köprümüz daha çok taze, devletin ve siyasetin bu kadar ağır misafirlerini kaldıramadı, alışacak zamanla, tamir ettiririz, sıkıntı yok.” Kahkaha kopuyor. Halk şaşkın ve heyecanlı. İşi acemilere veren misafir adam onları getirtiyor. Köprünün onarılması için talimat veriyor. Acemi ikili açılışta yıkılan yaya köprüsünü tamir ediyorlar. Bu iş onların hayatında dönüm noktası oluyor. Acemiliğin bedelini, teslim ettikleri yarım işi yeniden yaparak ödüyorlar. Girişkenliğin ve cesaretin kaymağını da yeni işler alıp yiyerek.