Annem okuma yazma bilmiyor. “Ben Profeministim” adlı kitabımı ona gururla imzaladım. Bir tek kelimesini bile okuyamayacak ama hayatı boyunca oğlundan aldığı en değerli hediye olarak yanı başında muhafaza edecektir. Bundan adım gibi eminim.

Bu imza annemin, beni var etme adına yaptıkları karşısında ufacık bir teşekkürdür. Anadır, ne yapsam hakkını ödeyemem, farkındayım. Bu nedenle onun evladı olarak daha çok gururlanacağı işler yapmaktan başka bir şey düşünemiyorum.

Annem, Anadolu kadınıdır. Köylük yerde dünyaya gelmiş, erken yaşta evlenmiş ve toprağı tırnaklayarak, onun verdikleriyle rızkını çıkarmıştır. Şehir yüzünü görmesi çok sonralarıdır.

Ne çocukluğunu bilir ne genç kızlığını. Dağ köyünde bütün hemcinsleri gibi kendisine biçilen toplumsal cinsiyet rollerini layığı ile yerine getirmiştir. Kocaya eş, çocuklara anne, tarlada orakçı, harmanda saman savurucu, tekne başında hamur yoğurucu, tandırda ekmek pişirici, kağnı arkasında itici, ahırda süt sağıcı, çocuklara bakıcı, yaşlıları kollayıcı, çeşmeden su taşıyıcı… eksik değil, fazlasıyla. Ev içinde ve dışında, bitmek tükenmek bilmeyen işlerin başındadır.

Sorsan kendisine, öyle olması gerekiyordu, der. Çünkü içinde bulunduğu kültür sorgulama götürmez. Zaten, onların kuşağının sorgulama gibi bir lüksü de yoktu.

Toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanırsa kadın erkek arasındaki eğitim, istihdam, çocuk bakımı, ev içi işler, politik katılımdaki yaşanan dengesiz uçurumlar kalkacaktır. Feminizmin bütün çabası da bu eşitsizliğin ortadan kaldırılmasıdır. Böylece yaşama ve toplumsa görevlere dair roller eşit şekilde yerine getirilecek ve kadın hapsedilmeye çalışıldığı ev içi alandan çıkarak erkeğin tekelinde tuttuğu kamusal alanda kendisini gerçekleştirme fırsatını bulacaktır.

Tek taraflı eşitsizliklerin güç dengelerini nasıl etkilediğini görebileceğimiz en güzel örnek kadına yönelik şiddet ve cinayet olaylarıdır. Kadının güçsüzlüğünü, naifliğini, zayıflığını vurgulayan kodlar tersine çevrilip cinsiyet temelli tanımlamalardan vazgeçildiğinde adil bir iş bölümü ile paylaşılan yaşamda her iki taraf da kazançlı çıkacaktır.

Ne işin var senin feminizm alanında o taraklarda bezin yoktur, diye eleştiri yapanlar az değil. Hak temelli bir yaklaşımı benimsemiş bir kişi olarak haksızlık ve eşitsizliğin olduğu yerde durmak ve kadından taraf olmak gerektiğine inanıyorum. Ne zaman ki şiddet son bulur, kadın cinayetleri işlenmez ben de o zaman başka işlere bakarım.

O zamana kadar feminist ve profeministler olarak yapacak çok işimiz var.

Nihayetinde anneme imzaladığım “Ben Profeministim” adlı kitabım ile bir farkındalık yaratabilirsem ne mutlu bana.