Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından gerçekleştirilen 61. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin ortak yapım ve proje geliştirme platformu olan Antalya Film Forum (AFF) iki günlük dopdolu bir programın ardından ödül töreniyle sona erdi. Bütün dünyadan sektör profesyonelleri sinema yapmaya gönül verenlerle bir araya getiren Forum, bu yıl 119 başvuru arasından seçtiği 19 projeyi değerlendirip en iyilerini ödüllerle destekledi.
Su Hotel’deki ödül töreninde konuşan AFF Direktörü Betül Günay, foruma destek veren; WOM Stüdyo, GAİN, BKM Mutfak, The TAMTAM, Chantier Films, Antalya Film Ekibi, Varyete Bros, Adam Canavar Design House, Rollart Film, E-Ofis, Antalya Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri ve festival idari direktörü Av. Cansel Tuncer ve sanat direktörü Deniz Yavuz’a teşekkür etti.
“Stüdyo Sineması” başlıklı sunumda Mert Baydur ve Kaan Acemi; 20125’te hayata geçiriliecek ve Avrupa’nın en büyük 3. film platosu olması hedeflenen WOM Stüdyoları’ndan bahsetti. Acemi; İstanbul’da kurulacak platonun, sektördeki daralmanın önüne geçmeyi amaçladığını söyledi. Müjdeci, “Yapım maaliyetlerini düşürerek yüzlerce kişiye istihdam sağlayan, dolaylı yoldan milyonlarca kişiye dokunan film sektörüne destek olabilmenin mutluluğunu yaşıyoruz” diye konuştu.
Bunlar seyirciyi çekmek için daha ilginç yöntemler de bulmaya başladılar. Mesela film yönetmenin davet edilmesi, filmden sonra konuşmalar, mesela bir Pazar sabahı çaylar kahveler bizden, pastalar çörekler sizden, diyerek bir buluşma düzenliyorlar. Fakat yine de bu multiplex dediğimiz sinemalarla rekabet edemediler. Korsan platformanlardan indirme, Netflix gibi platformların ortaya çıkması… Covid de son darbeyi vurdu sinemada film izleme kültürüne ve herkes kocaman ekranlar aldı evine. Sinema Europa ağı bütün desteklere rağmen dayanamadı bunun karşısında ve hemen hemen bitti diyebilirim. Netflix’te, Disney’deki filmlerde sanat ve deneme filmlerine hiçbir şekilde yapım ortaklığı yapmıyorlar. Onları tamamen dışlıyorlar ve vurdulu kırdılı, içinde seks olacak ya da işte dünyanın sonu gibi filmlere para veriyorlar. Bir yerde finansman bulamıyoruz film yapmak için”
Berlin Film Festivali Direktörlüğünü beş buçuk yıl boyunca sürdüren Mariette Rissenbeek de Forum’un konuklarındandı. Rissenbeek, Berlin Film Festivali örneği üzerinden “Uluslararası Film Festivallerinin Film Endüstrisindeki Rolü” üzerine bir sunum gerçekleştirdi. Rissenbeek, tecrübelerini şöyle aktardı:
“90'larda Almanya'da dağıtım işinde çalışırken bir filmi, festivale sokmak için her zaman çok hevesliydik. Çünkü bağımsız bir film için festival katılımı, görünürlük sağlar. Gösterime girdiğinde, “A, bu film Berlin’deydi ve ödül aldı” diyebilirler, bu da filmin tanıtımına yardımcı olur. Bu anlamda birçok festival, ulusal düzeyde bile olsa film endüstrisinin bir parçasıdır ve filmlere ekstra bir görünürlük sağlar. İkincisi; festivaller bir ağ kurma platformudur. Bir festivale gittiğinizde belki de özel bir projesi olan bir yönetmenle tanışabilirsiniz, bir oyuncuyla tanışabilirsiniz ya da bir yapımcı size bir teklif sunabilir. Büyük festivaller ise, tıpkı Berlin gibi, uluslararası çapta önemli buluşma noktalarıdır. Her ülkedeki film endüstrisinin gelişimini öğrenir ve aynı zamanda ağınızı genişletirsiniz.
Günümüzde bazı filmler sadece festivallerde gösteriliyor. Berlin gibi büyük festivallerde halk, genellikle başka yerlerde izleyemeyeceği filmleri görmek için festivale geliyor. Bu da odağın biraz değiştiğini gösteriyor. Büyük festivaller, özellikle Berlin gibi belirli bir yapısı ve tadı olan festivaller, her yıl belirli bir imaj oluşturuyor. Her yıl festivale gittiğimizde ne tür filmlerle karşılaşabileceğimiz hakkında bir fikrimiz oluyor. Berlin, geçmişi ve misyonu olan bir festivaldir, bu yüzden beklentiler çok değişmez.
90'larda Berlinale, Berlin'in batısındaki Zoopalast bölgesinde gerçekleşirdi ve festivalin piyasası çok daha küçüktü. Potsdamer Platz'ın tasarımıyla birlikte festival, şehir merkezine taşındı ve pazar büyüdü. Bu, festivali, bağımsız filmler için daha çekici hale getirdi.
Covid sırasında insanlar daha çok filmleri çevrimiçi izlemeye alıştı. Sundance ve Rotterdam gibi bazı festivaller çevrimiçi gösterimler sundu. Ancak biz Berlinale'de insanları bir araya getiren bir festival olmayı tercih ettik. Açık hava gösterimlerini tercih ettik ve bu büyük bir başarı elde etti. Covid sonrası bazı festivaller stratejilerini değiştirdi. EFM, Covid sonrası bir gün kısaltıldı. İzleyici katılımı Covid öncesiyle aynı seviyelere geri döndü. Ancak ekonomik krizler, festival bütçelerini yönetmeyi zorlaştırdı. 2020'de Berlinale'nin bütçesi 29 milyon Euro'ydu, 2023'te ise 33 milyon Euro oldu. Finansal zorluklar yaşadık ve sponsorlar daha dikkatli hale geldi. Festival bütçesini karşılamak için hükümetten destek almak zorunda kaldım. Her yıl bu bütçeyi sağlamak zorlaşıyor”
Şebnem Pınar’ın moderatörlüğünü üstlendiği “Karakter Yaratımı ve Animasyon” sunumunun konuşmacısı, karikatürist- yazar Cem Güventürk’tü. Güventürk, “Sanat özellikle karikatür, gerçekten her şeyden haberinizin olması gereken, her üniteden sorumlu olduğunuz bir sınav gibi. Ben zihnimi dev bir çöplük gibi görüyorum” derken bu işle uğraşacak olanlara şu tavsiyelerde bulundu: “Fikrin bu kadar önemli olduğu çağda fikir, gerçekten çok yakınlarda gezmiyor. Bunu çok korkutucu buluyordum başta. Biz Türk halkı olarak kendimizi aşağı çekmekte çok ustayız, çok uçları yaşayan bir milletiz. Eğer tavsiye olacaksa ‘yok ya olmuyor artık, yapılabilecek her şey yapıldı’ noktasında tıkanıp kalmamalılar”