Salı Grubu toplantısında konuşan Akdeniz Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ramazan Özçelik, Antalya’da 1999 yılından önce inşa edilen 40 bin binanın riskli olduğunu açıkladı

Salı Sanayici,  İşadamları ve Kanaat önderleri Grubu’nun (Salı Grubu)  bu haftaki toplantısında Antalya’nın deprem riski masaya yatırıldı. Antalya Tenis ve İhtisas Kulübü’nde (ATİK)  Muharrem Koç’un başkanlığında yapılan toplantıya bu hafta Akdeniz Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ramazan Özçelik konuşmacı olarak katıldı. Salı Grubu Üyelerinden Ebru Kocaacar’ın ev sahipliğini yaptığı bu haftaki toplantıya Salı Grubu üyelerinin yanı sıra; İnşaat Mühendisleri Odası Şube Başkanı Mustafa Balcı, Jeoloji Mühendisleri Odası Şube Başkanı Bayram Ali Çeltik, Müteahhitler Derneği Başkanı Atılgan Sert, Çevre ve Şehircilik İl Müdür Yardımcısı Süleyman Dohman’ın da aralarında bulunduğu inşaat sektöründen yaklaşık 50 kişi katıldı.   

DEPREM RİSKİ

Bu yapıların ya güçlendirilmesi, ya da yıkılıp kentsel dönüşümle yeniden inşa edilmesi gerektiğini anlatan Özçelik,  yapılan araştırmalara göre Antalya’nın ikinci deprem kuşağında yer aldığını, batı ilçelerinin ise birinci derece deprem bölgesinde olduğunu açıkladı.   Özçelik, “Bizim deprem beklentimiz Muğla sınırıyla Akdeniz’in içinde meydana gelebilecek faylanma ile olabileceği yönünde.  Sadece bu değil, Aksu ile Kırıkkavak Fayı da var.  Eğer bu faylar diriyse Antalya merkezi etkileyecek 6.5 ile 7 büyüklüğünde büyük bir depreme yol açabilir. Fakat bu fayların diri olup olmadığını bilmiyoruz” dedi. Antalya’da birinci derece deprem bölgesinde 290 bin kişinin yaşadığını, ikinci derece deprem bölgesinde ise 1 milyon 450 bin kişinin yaşadığını anlatan Özçelik, “Antalya’da da Özellikle 1999’dan önce inşa edilen binalarda yaşayan insanlar risk altında. Bu riski ister görelim ister görmeyelim. Böyle bir gerçek var” dedi. Yüksek katlı binaların daha güvensiz,  az katlı binaların daha güvenli olduğuna ilişkin değerlendirmelerin doğru olmadığını da anlatan Özçelik, “Van depremin de veyahut da Gölcük depreminde Kocaeli’de hiç 13 katlı bina yıkılmamıştır. Risk altındaki binalar 3 ile 8 kat arasındaki binalardır. Neden? Çünkü bu binalarda yeterince mühendislik hizmeti yoktur. 14 katlı bina yapacağınız zaman normal bir mühendisle, işçiyle bunu yapamazsınız. Daha nitelikli mühendis, daha nitelikli iş gücü ile yapabilirsiniz.  Dolayısıyla bizim ülkemizde can kaybına sebep olan binalar ağırlıklı olarak 3 ile 8 kat arasındadır. Antalya’da da 1999 öncesi dönemde inşa edilen 3 ile 8 kat arasında 40 bin civarında bina var” dedi. Kullanılan malzeme kadar, depremlerde can ve mal kayıplarının önlenmesi konusunda projeleri çizen mimarların da,  inşaatlarda çalışan kalıpçı ve demircilerin de çok önemli olduğunu Özçelik, Örneğin bağlantıların iyi yapılmaması, projelerde kolonların pencerenin yanına konulması riski artırıyor” dedi. Mevcut binalar için deprem performans analizlerinin yapılmasını öneren Özçelik, ”Kentsel dönüşüm ve imar uygulamalarında sismik tehlike detaylı olarak araştırılmalıdır. Kat yükseklikleri de buna göre tespit edilmelidir. Örneğin imara açılan Kırcami bölgesinde bu yapılış mıdır?  Bunun bilimsel bir alt yapısı var mı?  Zeminin özelliğine göre belki 2 kat bina yapmak güvenli, belki 8 kat yapmak güvenli, belki de 20 kat yapmak güvenli. Bilimsel gerçek neyse kat yüksekliği ona göre belirlenmeli. Ben daha önce Kırcami ile ilgili bir toplantıda niye 20 kat değil diye sorduğumda bir tanesi çıktı ‘Benim yükseklik korkum var’ cevabını verdi”  diye konuştu. HABER MERKEZİ