Dün ulusumuzun kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ölüm yıl dönümüydü. Ölümünün 81. yılında Atamızı saygı ile anıyoruz. Bizde ulus olarak bir alışkanlık var. Aramızdan ayrılalı 81 yıl olmasına rağmen Atamız maalesef hala siyasetin tam da ortasında yer buluyor.  Bugün ülkemizde bazı siyasiler Atatürk’ün adıyla, bazıları da Atatürk düşmanlığı ile siyasetten besleniyor. Bir kere şunu anlamamız lazım. Atatürk bir daha geri dönmeyecek. Kendisinin de dediği gibi onun naçiz vücudu toprak oldu. Ancak bizler onun fikirlerini, anlayışını, dünyaya bakış açısını, Türkiye üzerindeki gerçeklerini ve hayallerini de her gün öldürüyoruz. Bakınız Atatürk’ün Cumhuriyetin kuruluşundan, ölümüne kadar açtığı fabrikalara Ankara fişek Fabrikası (1924), Gölcük Tersanesi (1924), Şakir Zümre Fabrikası (1925), Eskişehir Hava Tamirhanesi (1925), Alpullu Şeker Fabrikası (1926), Uşak Şeker Fabrikası(1926), Kırıkkale Mühimmat Fabrikası (1926), Bünyan Dokuma Fabrikası (1927), Eskişehir Kiremit Fabrikası (1927), Kırıkkale Elektrik Santrali ve Çelik Fabrikası (1928), Ankara Çimento Fabrikası (1928), Ankara Havagazı Fabrikası (1929), İstanbul Otomobil Montaj Fabrikası (1929), Kayaş Kapsül Fabrikası (1930), Nuri Killigil Tabanca, Havan ve Mühimmat Fabrikası (1930), Kırıkkale Elektrik Santrali ve Çelik Fabrikası (1931- genişletildi), Eskişehir Şeker Fabrikası (1934), Turhal Şeker Fabrikaları (1934), Konya Ereğli Bez Fabrikası(1934), Bakırköy Bez Fabrikası (1934), Bursa Süt Fabrikası (1934), İzmit Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikası (1934 temel atma), Zonguldak Antrasit Fabrikası (1934 temel atma), Zonguldak Kömür Yıkama Fabrikası (1934), Keçiborlu Kükürt Fabrikası (1934), Isparta Gülyağı Fabrikası (1934), Ankara, Konya, Eskişehir ve Sivas Buğday Siloları (1934), Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikası (1935 – tamamlandı), Kayseri Bez Fabrikası (1934 temel atma), Nazilli Basma Fabrikası (1935- temel atma), Bursa Merinos Fabrikası (1935 temel atma), Gemlik Suni İpek Fabrikası (1935 temel atma),Keçiborlu Kükürt Fabrikası (1935), Ankara Çubuk Barajı (1936), Zonguldak Taş Kömür Fabrikası (1935), Barut, Tüfek ve Top Fabrikası (1936), Nuri Demirağ Uçak Fabrikası (1936- ilk Türk uçağı nud-36 üretildi), Malatya Sigara Fabrikası (1936), Bitlis Sigara Fabrikası (1936), Malatya Bez Fabrikası (1937 temel atma- bu fabrika hariç bütün bez ve dokuma fabrikaları Atatürk’ün sağlığında açılmıştır.) İzmit Kağıt ve Karton Fabrikası (1934- temel atma), Karabük Demir Çelik Fabrikası (1937- temel atma), Divriği Demir Ocakları (1938), İzmir Klor Fabrikası (1938- temel atma), Sivas çimento fabrikası (1938-temel atma)
İşte Atatürk bir ülke kurmuş, yeniden bir ulus yaratmış, hemen hemen her konuda devrim yapmış. Ancak en önemlisi savaştan, yokluktan çıkmış tükenmiş bir toplumu yeniden canlandırarak, aramızdan ayrılmış.

TÜKETİM TOPLUMU

Ya şimdi bizler ne yapıyoruz. Tam bir tüketim toplumu olduk. Her yıl değiştirilen cep telefonları, her odaya konulan televizyonlar, her evde ikişer tane otomobil. Evet, bu hale geldik. Geldik ama üretmeden geldik. Fabrika açmadık, üretim yapmadık, hepimiz devletten beslenen bir yapının parçası olduk. Harcadık, yetmeyince borçlandık, borcumuzu ödemek için yeniden borçlandık. Bu arada devlette vatandaşından geri kalmadı. İtibardan tasarruf etmedi. Uçaklar alındı, saraylar yapıldı, paralar saçıldı. Bu arada başladı fabrikalar satılmaya, özelleştirilmeye. Bir yandan işsizlik artarken, diğer yandan da sosyal patlamalar başladı. Son bir haftada ilk belirlemelere göre ekonomik nedenle 4’er, 4’er 8 kişi intihar etti. Bu 8 kişinin içerisinde 2’si daha masum küçük çocuk. Bunlar maalesef üreten Türkiye’nin, tüketen Türkiye’ye dönüşmesinin faturasıdır. Bu sadece hükümetin sorunu değildir. Hepimiz bu tüketim çılgınlığının uşağı olduk. Anneannelerimizin yırtılan elbiselere nasıl yama yaptığını unutup, aynı renk gömlekten 5’er tane aldık. Nereden geldiğimizi unuttuk. İşte bu kadar yanlıştan bir doğru tabi ki çıkmıyor. Bugün milyonlarca Suriyeliyi besleyen ülkemiz, kendi vatandaşını besleyemiyorsa, hepimizin oturup düşünmesi gerekmiyor mu?  Komşusu açken, tok gezmekten utanmayıp, bir de bunu sosyal medya hesabından yayınlayan bizler, bu insanların intihar etmesinde hiç mi suçlu değiliz? Ben biliyorum, ben hissediyorum her kim ki yokluktan intihar ediyorsa, Atatürk mezarında bir daha ölüyor. Yılda bir kere Atam neredesin diyeceğimize, onu yattığı yerde huzura erdirmemizin zamanı gelmedi mi? Daha mezarında ona ne kadar zulmedeceğiz? Bu ülkede Atatürk sadece ruhu yok olunca ölür ve biz onu da öldürmek için her şeyi yapıyoruz.

Esen kalın…