Belki yazının başlığı şaşırtmış olabilir. Hemen akıllara Hamlet’in efsane repliğinin geldiğine de eminim “Olmak ya da olmamak işte bütün mesel bu.”
Bu günlerde Türkiye’de bir şeyler oluyor. Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, bu tür övgülü yazıları pek beceremem. Halk arasında şöyle bir inanış vardır. Gazeteci doğruya doğru, eğriye eğri yazmalıdır. Temel olarak doğru olsa da bu bence tam da gerçeği yansıtmıyor. Ben bu anlamda hayata daha farklı bakan bir kardeşinizim. Benim düşünceme göre doğru yapılan işi doğru yaptı yazmanın kimseye bir faydası yoktur. Ama yanlış yapılmışsa bunu haber yaparak ilgiliyi uyarmak benim görevimdir.
Aslında bu anlamda da gazeteci halk adına kamuyu denetler. Yanlışı gündeme getirir ve doğruya, halkın beklentilerine yöneltmeye çalışır. En azından ağabeylerim bana bu işi böyle öğrettiler. Ancak bazen sıra dışı durumlar vardır. Bir kişi işini öyle bir yapar ki, olay iş olmaktan çıkıp büyük bir başarı hikayesine dönmüştür.
İşte bu nedenle de aslında işini yapan İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya ile ilgili bir şeyler yazmadan geçemedim. Benim bir önceki dönem en çok rahatsız eden konuların başında İçişleri eski Bakanı Süleyman Soylu geliyordu. Ne zaman bir mafya medyada çıksa, ne zaman bir uyuşturucu baronu konu olsa eski bakan ile bir fotoğrafı vardı.
Seçimler sonrası kurulan yeni kabinede yer alan Ali Yerlikaya ise adeta uyuyan devi ayağa kaldırdı. Güne her gün onun tweetiyle başlıyorum. Her gün yeni bir operasyon. Neler neler var. Uyuşturucudan, sahte rakıya, araması olandan kumar çetelerine kadar her gün yüzlerce suçlu yakalanıyor. Adeta Türkiye suç cennetine dönmüş, şimdi ise temiz eller operasyonu başlamış.
Yukarıda da belirttiğim gibi ben bu övgü işlerini pek bilmem. Sayın Bakan da aslında görevini yapıyor. Ancak demek ki insanın canı isteyince aynı polisle neler yapıyor neler… Yani ister yan taraffan bakarsın, istersen de gerçekten bakar ve gereğini yaparsın.
Belli ki bundan sonra suçlular Ali Yerlikaya’ya pis toslayacaklar. Neyse canım onu da suçlular düşünsün. ESEN KALIN…