Gözler dün Antalya’ya çevrilmişti. Kendisine bütün bir gece boyunca sistematik şiddet ve işkence uygulayan kocası Ramazan İpek’i öldürmekten tutuklanan Antalyalı Melek İpek ilk kez hakim karşısına çıktı. Cinayet gecesi yaşadığı şiddet ve işkencenin raporlanmasına rağmen meşru müdafaa hükümleri yerine kasten adam öldürmekle suçlanması kamu vicdanını rahatsız ettiği gibi, kadın kuruluşlarının tepkisini artırdı. Antalya Feminist Kolektifi’nce yapılan açıklamada, uzman görüşü alınmadan soruşturma aşamasının tamamlandığı belirtilerek, 24 yıl hapsi istenen Melek İpek’in meşru müdafaa hükümlerine göre yargılanması gerektiği vurgulanıyor.

Antalya kadın cinayetlerinde üçüncü sırada

Acı ama gerçek kadına yönelik şiddet her geçen gün artarak devam ediyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun incelemesine göre 2020 yılında kadına yönelik şiddet, cinayet ve katliamlar bir önceki yıla göre oldukça yüksek sayıda seyretti. Platformun verilerine göre Antalya, 2020 yılında İstanbul ve İzmir’den sonra en çok kadın cinayetinin işlendiği üçüncü il konumunda. 2020’da İstanbul’da 37, İzmir’de 19, Antalya’da 13 kadın cinayet kurbanı oldu. 2020 yılında Artvin, Bayburt, Hakkari, Karaman, Malatya, Siirt, Tokat ve Tunceli’de basına yansıyan kadın cinayeti olmadı.

Kadına yönelik şiddette dünya şampiyonuyuz

Tablo böylesine ürkütücü iken Türkiye’nin ilk imzayı koyduğu İstanbul Sözleşmesi kadın düşmanları ve eşitlik karşıtları tarafından tartışmaya açıldı ve sözleşmeye yönelik saldırılar zamanla arttı. Oysa Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) verilerine göre kadına yönelik şiddette birinciyiz. OECD’nin araştırmasına göre, örgütün 36 üyesi arasında ömürlerinde en az bir kez fiziksel veya duygusal şiddet gören kadın oranının en yüksek olduğu ülke yüzde 38 ile Türkiye. Türkiye’nin hemen ardından yüzde 36 ile ABD geliyor. Yeni Zelanda yüzde 35 ile üçüncü sırada. OECD ortalaması ise yüzde 21.6.

Atatürk: Dünyada her şey kadının eseri

Günümüzde hala kadın-erkek eşitliği tartışmasının hem de iktidar odaklı sürdürülmesi olması kaygı verici. Kadını hala ikinci sınıf vatandaş gibi gören hastalıklı zihniyetin iktidardan güç alıyor olması da ayrıca üzüntü verici. Şurası yadsınamaz bir gerçek ki kadınlarımızın hayatın her alanında erkekler gibi yer alma, eşit koşullarda temsil edilme, söz söyleme en temel hakları. Çağdaş Türkiye’nin Kurucusu Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk, kadınlarımıza verdiği değeri, “Dünyada her şey kadının eseridir” vecizesiyle net bir şekilde ortaya koymuştu.

Ustam Bekir Coşkun’a en derin saygı ve özlemle…

Yazımı Günaydın Gazetesi’nin 1 milyon sattığı dönemde Antalya Temsilcisi olarak birlikte çalışma onurunu duyduğum ustam Bekir Coşkun’la bitirmek istiyorum. 18 Ekim 2020’de kaybettiğimiz büyük usta , duayen gazeteci yazar Bekir Coşkun, kendine has muhteşem üslubuyla şöyle anlatıyor kadınları: “Kadınlar gittiğinde arkalarında daha büyük boşluklar bırakılar. Onlar, bir gün çekip gittiklerinde, peşlerinde ‘yetim-öksüz’ kalan çok olur. Mutfaktaki dolap, perdeler, kavanozun içindeki eski düğmeler, özenle saklanmış küçülmüş giysiler, dolap diplerindeki kurdeleler. Sabah karanlığında mutfaktan gelen tıkırtılar susar, yetim kalmıştır tabaklar. Bir kadın gittiğinde hep suyu unutulur saksıların. Sık sık boynunu büker ‘sarıkız’ O teki kalmış eski bardağın anlamını bilen olmaz, değerini kimse anlayamaz krom hac tasının. Balkon artık sessizdir, koridor kimsesiz. Bir kadın gittiğinde ne çok kişi gider aslında. Bir ağır işçi, bir temizlikçi, bir bakıcı, bir bahçıvan, bir muhasebeci. Bir anne gider. Bir dost. Bir arkadaş. Bir sevgili. Ne çok kişi yok olur bir kadın gittiğinde. Hep böyle olur bir kadın gittiğinde. Övgüler, uyarılar, yakınmalar, dualar yetim kalır. Kapı eşiğindeki ‘dikkat et’ duyulmaz, annesi gitmiştir geç kalmanın. Kadınlar, arkalarında büyük boşluklar bırakarak giderler. Bir kadın gittiğinde pek çok kişi gitmiştir aslında. Ve bir kadın gittiğinde pek çok ‘yetim’ bırakmıştır aslında”