Sizin hiç canınızın sıkıldığı zamanlar oluyor mu?

Hani boş geçen dakikalar, saatler…

Benim oluyor artık.

Çok da memnunum bundan. Beyin bir nevi aylaklık ediyor o sırada.

Aylaklık da gerekli bir şey bence.

Zaten, tarihte, dünyayı etkileyen fikirler, buluşlar, sanat eserleri genelde bu can sıkıntısı anlarının ürünü olduğu iddia edilir. Beyin boş kalınca yeni bir şeyler yaratır çünkü.

Sizinkini bilmem ama benim beynimi bir yıllığına nadasa da bıraksam, ondan, bir buluş veya sanat eseri çıkmaz. Olsa olsa gereksiz fikirler üretebilir.

Mesela dünyayı yapay zekanın ele geçirdiği, ki bazıları için bu kesin olacak bir gün, bir distopya (gelecekte olabilecek olumsuz toplumlar) senaryosu hazırlar. İnsanlığın sonu diye düşünülen o günlerde yapay zeka bizi nasıl yönetir üzerine düşünerek bu boş zamanı değerlendirir.

Diyelim ki öyle oldu. Şu anda da canınız sıkılıyor.

Beyin aylak.

Yönetimi ele geçiren Yapay zekadan ne beklersiniz?

Mesela öncelikle insancıl özelliklerinin olmamasını, ahlak anlayışının olmamasını, sevgi, merhamet, şefkat ve diğer güzel duygulardan nasibini almamış olmasını, hiç düşünmeden, acımadan herhangi bir canlıyı, özellikle de insanları, yok edebilmesini, kararlarını tamamen düz mantıkla alması ve yorum yapmadan uygulamasını, gibi şeyler sanırım.

Tabi bu arada, bu saydığımız özelliklerle bugün dünyamızı yöneten “insanlar” arasında paralellikler kurmaya başlamanız fazla zamanınızı almaz. Benden söylemesi bunlar hayırlı düşünceler değildir. İnsanı “muhalif” yapar. Zararlıdır.

Ama can sıkıntısı süresi uzayınca, yapay zekanın  yönetiminde ne tip avantajlarımız olabilir diye düşünmeye başlar beyin.

İşsizlikten tabi…

Mesela eşine, çocuklarına devlet kasasından avanta dağıtmayacağı kesin. Zaten hısım, akraba ve memleketlisi de olmayacaktır. Öncelikle bu taraftan bir avantajımız var.

Sonra, adaletli ve objektif kararlar alacağını düşünebiliriz. Çünkü içeride çalışan mikroprosesöre “hamili kart yakinimdir” yaması yapılamaz. Yapılsa da yama gibi kalır zaten. Sistem hata verir.

Partisi, siyasi kimliği, ırkı, cinsiyeti, rengi, dili, dini de olmayacaktır. Duruma zamana zemine göre karar almayacaktır mesela yapay zeka. Dün dündür bugün bugündür de demeyecektir.

Milliyetçi muhafazakar veya sosyalist, sağcı veya solcu, beyaz veya siyah, kadın veya erkek, heteroseksüel veya homoseksüel, Hıristiyan veya Müslüman, Çinli veya Alman, FB’li veya GS’li, kısaca, oncu veya buncu da olmayacaktır. Yani taraf tutacağı bir taraftarlık alanı olmayacaktır. Yaşamıyor çünkü.

Dünyamızı ele geçiren yapay zekamız eğer önceden iyi programlandıysa, bilgili ve liyakatli olacaktır. Ayrıca, her an kendini yenileyecek bilgiyi internetten bir kaç saniyede indirebileceği için geçmişe takılıp kalmış bir “eski toprak’ yönetici profilini de tarihe gömecektir.

Bir başka özelliği de bu kadar iş yüküyle, 7/24 çalışmasına rağmen yorulmayacaktır. Hatta hastalanmak, yaşlanmak gibi dertleri de olmayacaktır.

Bu arada bizden, yani insanlardan, ekmek, su, han, hamam, yazlık köşk, kışlık saray, 150 zırhlı araç, bilmem kaç koruma da istemeyecektir. Sadece arada bir iyi bir bakım ve parça değişikliği yaptırırdı herhalde kendisine. O kadarcık masraf da şimdi kullanılan bütçelerde devede kulak zaten.

Rüşvet, avanta, hediye gibi kötü alışkanlıkları da olmayacaktır yeni yöneticimizin. Prosesöründe bir zaman sayacı çalışmasına rağmen gelecek beklentisi olmadığı için, zulasını doldurmak ihtiyacı duymayacaktır. E çoluk çocuk da yok. Kime bırakacak zaten.

Başka bir avantaj da yalakalık müessesesini bitirecektir. İçeride çalışan, 0 ve 1 tabanlı program yalakalığın ne olduğunu kavrayamayacağı için, çevresinden gelen nafile çabalara da ilgisiz kalacaktır.

Belki de en önemlisi bu gezegenin geleceğini insan hırsına, bencilliğine, tembelliğine, kısa vadeli maddi beklentilerine kurban etmeyecektir, eğer programına bir virüs girmediyse. Çünkü gezegenin yok olması mantık dışı bir beklentidir onun için. Neden izin versin ki?

Kısacası bazı avantajlarımız da olurdu hani yapay zeka yönetiminde.

Ama tabi biz yine de, bir yapay zekadan çok, seçilmiş insanlar tarafından yönetilmek istiyoruz değil mi?

Bizim bilerek isteyerek seçtiğimiz insanlar tarafından.

Eminiz değil mi?