Dünya genelinde iklim krizi; küresel ısınma, şiddetli hava olayları aşırı sıcaklıklar sık sık gündemde yerini koruyor.  İklim kriziyle birlikte Türkiye genelinde sorunlar yaşanırken turizm cenneti Antalya’da da etkisi hissediliyor. Öte yandan betonlaşma ile artan çevresel sorunlar da yaşanıyor. İklim krizine dayanıklı kent inşaatında Antalya önemli yere sahip ancak yüksek katlı binalar mı yoksa alçak katlı binalar mı? tartışması gündeme taşındı.

Antalya’nın merkez ilçelerde betonlaşma ve yüksek katlı binalar yer alırken merkez dışında ise alçak katlı binalar mevcutta. Ancak iklim krizinin hissedildiği Antalya’da hangi yapılaşma türü kullanılması gerekiyor? sorusu akıllarda yer edindi. Konuyla ilgili konuşan Çevre Mühendisleri Odası Antalya Şubesi eski Başkanı ve Arüv Peyzaj ve Artutaş Yönetim Kurulu Başkanı Cem Arüv, kendi YouTube kanalında açıklamalarda bulundu. Arüv, alçak katlı binaların yüksek katlı binalara nazaran enerji tüketimi ve çevresel etkileri açısından bir takımın olumsuzlukları barındırdığını ifade etti. Arüv, “6 katlı 12 dairelik bir binadan kaynaklanan çevresel etkiler mi fazla yoksa 12 ayrı villadan kaynaklanan çevresel etkiler mi daha fazla dediğiniz anda ayrı villadan kaynaklanan çevresel etkilerin çok çok daha fazla olduğunu görüyoruz” dedi.

Villa (5)

“ALÇAK KATLI YAPILAR NOKTASAL KAYNAK OLARAK KABUL EDİLİYOR”

Antalya'nın yapılanmasına bakıldığında, Döşemealtı, yeni yapılaşmaya açılan bir bölge olduğunu vurgulayan Arüv, bölgede genel olarak tek ve iki katlı binaları bulunduğunu dile getirdi.

Arüv, çevresel açıdan ele alındığında iklim krizinde noktasal kaynak olduğunu ifade ederek, “Bu tür yapılaşmalar, özellikle deprem gerekçesiyle öneriliyor. Ancak alçak katlı binalar değerlendirilirken, her bir bina için ayrı bir ısıtma, soğutma ve bina projesi tasarımı yapılması gerektiği görülüyor. Teknik altyapıyı da bu şekilde tamamlamak gerekiyor. Örneğin, Döşemealtı'ndaki iki katlı her bir binada bireysel bir ısıtma kazanı, klima sistemi, sulama sistemi bulunuyor. Çoğu binanın bahçesinde bir yüzme havuzu yer alıyor. Bu tür yapıların her biri, çevresel etkiler açısından değerlendirildiğinde birer noktasal kaynak olarak kabul ediliyor” diye konuştu.

Villa (2)

Arüv, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: “Oysa 6 katlı bir bina yapıldığında, genellikle tek bir ısıtma ve soğutma sistemi ile bir ortak çatı kullanılıyor. Çatı, elektrik üretimi veya diğer amaçlarla daha verimli bir şekilde değerlendirilebiliyor. Yani 6 katlı 12 dairelik bir binadan kaynaklanan çevresel etkiler mi fazla yoksa 12 ayrı villadan kaynaklanan çevresel etkiler mi daha fazla dediğiniz anda ayrı villadan kaynaklanan çevresel etkilerin çok çok daha fazla olduğunu görüyoruz.”

Villa (1)-1

“YÜKSEK KATLI BİNALAR DAHA AVANTAJLI”

Şehir ölçeğinde yapılan çalışmalarla da kanıtlandığını söyleyen Arüv, “Alçak katlı binalardan oluşan şehirlerin çevresel parametreleri incelendiğinde, karbon emisyonları, su ve enerji kullanımı açısından yüksek değerler ortaya çıkarken, yüksek katlı yapılaşmada bu değerler daha düşük seyrediyor. İklim değişikliği açısından yüksek katlı binalar, daha avantajlı bir çözüm olarak ön plana çıkıyor” dedi.

Villa (3)

“KAYA ZEMİNLİ ALANLAR YÜKSEK YAPIYA UYGUN”

“Şehirleşme politikaları açısından ülkemizde genellikle alçak katlı binalar savunulsa da depreme dayanıklı bölgelerde yüksek katlı yapılaşmayı da göz önünde bulundurmalıyız” diyen Arüv, konuşmasında şu sözlere yer verdi.

“Bu, özellikle sağlam zemin yapısına sahip, jeolog ve jeofizik uzmanları tarafından uygun görülen bölgelerde mümkün. Antalya’nın bazı bölgeleri, örneğin alüvyon olmayan, kaya zeminli alanlar, yüksek yapılaşmaya uygunluk göstermekte.”

Villa (1)

İKLİM KRİZİNE DAYANIKLI YAPILAR YAPILMALI

Şehir planlaması çalışmalarında, iklim krizi ve çevresel etkileri göz önüne alarak, alçak ve yüksek katlı yapılaşmaların avantajlarını ve dezavantajlarını detaylı şekilde analiz etmemiz gerektiğini vurgulayan Arüv, “İmar planlarının, bu analizlere dayalı teknik verilere dayanması, şehirlerin daha sürdürülebilir ve iklim değişikliğine dirençli bir şekilde gelişmesini sağlayacaktır. Günümüz teknolojisi sayesinde, şehir plancıları ile çevre mühendisleri birlikte çalışarak bu tür detaylı planlamalar yapabilir. Parametrelere dayalı bir değerlendirme sonucunda, kat yükseklikleri ve emsaller belirlenebilir. Böylece, kişisel tercihlere değil, bilimsel verilere dayalı bir yapılaşma politikası geliştirilmiş olacaktır. İklim değişikliği ile mücadelede bu yaklaşım, önemli adımlardan biri olacaktır” diyerek sözlerine son verdi.

Muhabir: ABDULREZZAK KILIÇ