Kör sağır ve dilsiz doğdu. Fakat insanlık tarihine bir dilenci olarak değil, çok iyi bir felsefeci olarak geçti. Başlangıçta göremiyordu, konuşamıyordu, duyamıyordu. Ama bütün bunların üstesinden gelmeyi başardı. Ve bir gün şöyle dedi:

“Bazen kendi kendime: ‘Dünyada herkes senede iki gün görme ve işitme duyularından mahrum kalsa, ne iyi olurdu,’ diye düşünürüm. O zaman onlar karanlıkta görme kabiliyetlerine daha çok değer vermeyi, sessizlikte seslerin verdiği zevki daha iyi duyabilmeyi öğrenebilirlerdi.”

Acaba sadece birkaç günlüğüne görebilmesi mümkün olsaydı, önce neleri
görmek isterdi

Hellen Keller?

“Birinci gün bana olan iyilikleri ve yardımlarıyla haya​tıma değer veren insanları görmek isterdim. Bir kimseyi görebilmenin insanlarda ne hisler uyandırdığını bilmiyo​rum. Ben sadece dokunarak onların yüz hatlarını, kederli mi, neşeli mi olduklarını hissedebilirim. Fakat görenler, acaba gözlerini iyi kullanıyorlar mı? Sevdiklerinin göz renklerini, yüz hatlarını biliyorlar mı?

Evet, ilk gün sevdiğim arkadaşlarımı eve çağırıp yüzlerine uzun uzun bakardım. Sonra yeni doğmuş bir bebek görmek isterdim. Sadece onun masumluğundan bir güzellik hissesi alabilmek için.

Kitapları görmek isterdim ayrıca. O akşam grubun her zamankinden daha parlak ve muhteşem olması için Allah’a yalvarırdım. Ve gözlerimi hiç ama hiç kapamazdım. Ertesi günü şafak vaktini seyrederdim. Sonra insanların sanat eserlerini görmek isterdim.”

Etrafınıza üç gün sonra bir daha hiç göremeyecekmiş gibi bakınız.

Üç gün sonra bir daha hiç duyamayacakmış gibi dinleyiniz sesleri.

Belki o zaman, her zaman bakıp da görmediğiniz, işitip de güzel bulmadığınız ne harikalarla karşılaşacaksınız. (Alıntı)