Toplu İntiharlarda Çocuk Hakkı İhlali

                Yaşama hakkı insan olarak sahip olduğumuz en temel en dokunulamaz hakkımızdır. Etik kuramlarda tartışmasız korunması gereken birincil hak olarak yer almaktadır kaldı ki yaşam olmadan diğer hakların bir hükmü yoktur.

                Geçtiğimiz son üç hafta içerisinde ulusal refleks verdiğimiz üç ayrı intihar (öz kıyım) vakası ile sarsıldık. İlk vakadan itibaren sıradan intihar olayları olmadıkları konusunda toplumsal bilinç oluşturuldu.

                Her intihar olayının arkasında anksiyete ile birlikte içsel çatışmalar, depresyon, alkol ya da madde kullanımı, sosyo-ekonomik buhranların biri ya da birkaçı olduğu genel geçer doğrular olarak kabul edilir. Çünkü yaşamını sonlandırma eylemi, psiko-sosyal açıdan sağlıklı bireylerin verecekleri kararlar değildir.

                Ülke gündemine damgasını vuran toplu intiharlar içinde eşlerin ve çocukların yaşamlarına son verilmesi eylemi üzerinde durmak gerekiyor. Erkek, baş edemediği sorunlardan, çözemediği ekonomik buhranlardan, krizlerden -bir yerde- aile bireylerini de cezalandırarak toplu şekilde ölümü seçerek kurtulma yoluna gittiğini düşünüyor olmalı. Çünkü intihar kararını sadece kendisi için almıyor.

                Eş ve savunmasız çocuklar üzerinden alınan yaşam hakkının sonlandırılması kararı özünde kişinin ailesini katletmesidir. Bunun hiçbir şekilde izahı yoktur.

                On sekiz yaşına kadar herkes çocuktur ve ebeveynlerinin velayeti altında büyürler. Çocuk Hakları Sözleşmesi ülkemiz dahil dünyada en geniş kabul gören uluslararası metindir.

                Sözleşmeye göre taraf devletler çocuğun temel yaşama hakkına sahip olduğunu kabul ederler. Bununla birlikte sağlıklı bir şekilde büyüme, isim hakkı, her türlü tehlikelerden korunma, eğitim görme, katılım gibi hakları vardır.

                Sosyal hizmet mesleği ve Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin odak ilkelerinden birisi “çocuğun yüksek yararıdır.” Çocuğun yüksek yararı demek, aile ya da kurumların çocuk adına alınacak kararlarda çocuk hakları ile hareket ederek onun iyiliği ve esenliğini ilke olarak göz önünde bulundurmaları demektir.

                Çocuk ile ilgili velayetin anne babada olması bir haktır ancak bunun kötüye kullanıldığının tespiti durumunda velayet hakkı aileden alınarak çocuğun yüksek yararını gerektiriyor ise bir sosyal hizmet kurumundan bakım hizmeti aldırmakta devletin sosyal hizmet uygulamaları arasında yer almaktadır.

                Çocuk hakları temelli sosyal politika uygulamalarında ekonomik göstergelerin, işsizlik oranlarının, asgari yaşam ve geçim standartlarının istatistik ölçümlerinin ötesinde ekonomik ve sosyal hizmet geliştirmek kaçınılmazdır. Yoksulluk, işsizlik, açlık yetişkinlerin baş etmekte güçlük yaşadıkları sosyal sorunlardandır.

                Yaşam hakkının ihlali yani sonlandırılması ceza yasalarımıza göre ağır şekilde cezalandırılan suç türlerinden birisidir. Çocuklarının yaşamına son veren ebeveyn suç akabinde kendi yaşamına da son vererek -acı ama- kendi cezasını vermiş oluyor.

İlyas Ali DAŞTAN