Alya  15 yaşında, kızıl saçlı, orta boylu, sevecen ve meraklı bir kızdı. Ama onu bugün heyecanlandıran şey ise yıl boyu beklediği tarihi tatil kasabasında anne ve babasıyla vakit geçirmek olacaktı. Bu tatili gerçekten hak etmişti ve çok istiyordu. Heyecanı adeta gözlerinden okunuyordu. Nitekim gidecekleri yere yaklaşmışlardı, sadece yarım saat sonra orada olacaklardı. Alya arabanın içinden dışarıya meraklı gözlerle bakıyor, çevreyi inceliyordu. Araba belli bir süre ilerledikten sonra bir şey gördü, neydi o? anlam veremedi. İleride şaşırtıcı bir kalabalık vardı büyük yazılarla yazılmış, rengarenk ışık saçan aletler resmen büyüleyiciydi. Alya büyük bir hevesle anne ve babasına orda olan şeyin ne olduğunu sordu, ama anne ve babası da en az onun kadar merak ediyorlardı. Babası öğrenmek için arabanın yönünü yavaşça kalabalığa doğru çevirdi ve orada durdu. Alya ve ailesi inip olanları anlamak isterken Alya büyük bir hayal kırıklığına uğradı. Bu cezbedici büyük kalabalık göz alıcı Işık’lar deniz ürünleri fuarıydı ve sadece yılda bir kez yapılıyor, üstelik her sene farklı bir şehre gidiyordu. Bu durum aslında aile için bulunmaz bir şanstı ama bir sorun vardı. Alya hayatı boyunca denizden çıkan hiçbir şeyi yemeyi tercih etmemişti, üstüne üstlük görmeğe dahi tahammülü yoktu. Ama anne ve babasının gitmek istemeleri yüzünden Alya tabiki de arabada kalmayı seçti. Babasının bu durumu fazla umursamamasına karşın annesinin ondan uzaklaşırken ki Alya bakışı derin bir anlam ifade ediyordu ve nitekim anne ve babası gözden kaybolmuşlardı. Alya yavaş ve sakin bir şekilde başını arabanın camına yaslayarak uzaklara daldı. Hızlı geçen arabalar ve bitkilerin rüzgarda yavaşça savruluşu Alya’nın gözüne bir illüzyon gibi geliyordu.  Artık göz kapaklarına hakim olamıyordu işte tam o sırada annesi sert bir şekilde cama vurdu ve Alya’nın bir anda ilkirmesine sebep oldu. Annesi gülüyordu bir o kadar da mutluydu. Gel zaman git zaman dış ülkeler bu yeni kurulan ülkeye ajanlar göndermeye başlar. Bu ajanlar zamanla nehirden balık tutup nehri kirletirler.  Her seferinde prenses onları affeder ve hoşgörüyle bir daha olmaması durumunda uyarır. Durum böyle olunca köylüler dayanamaz bu olaya katılır ve nehirden balık tutmaya başlarlar. Hatta öyleki  aralarında balık tutma günleri yaparlar nehri adeta bitirirler. Bu durumum bir sorun yaratmadığını anlayan köylüler daha da işe dahil olur. Bu seferde iş çığırından çıkar ve yine bir balık tutma gününde parlak bir deniz yıldızına denk gelirler pek ellemek istemezler. Ama nehirde eskisi gibi balık kalmadığından onu dahi alıp aralarında bölüştürmek isterler. İlk önce ikiye bölerler tam daha da bölecekleri sırada içinde bir yazı yazdığının farkına varırlar işte bütün olayların başladığı noktada burasıdır. Bu hikaye karşısında çok etkilenen Alya ise adeta büyülenmiş ve şaşkınlığını gizleyemedi biraz düşündükten sonra ayağa kalkarak, yavaş yavaş anıta doğru yürümeye başladı. Anıta yaklaştıkça içi kıpır kıpır oluyor sanki hikayede yürüyormuş gibi hissediyordu.  Acaba anıtın bozulmadan önceki hali nasıl diye geçirdi içinden ve işte tam o sırada Berrin gelerek, “ilk hali büyük ve renkliydi, göz alıcıydı” dedi. Alya korkar bir gözle olanları anlamaya çalıştı, Berrin onun iç sesini nasıl duymuş olabilirdi yada çok heyecanlandığından sesli bir şekilde mi söylemişti acaba? “Ama hayır buna imkan yok!” dedi Alya. Berrine durumu açıklaması için tam soru soracaktı ki etrafı birden bire bembeyaza büründü Alya çığlık atıp kaçmak isterken o da ne Berrin’in etrafından büyük Işıklar süzülüyor farklı birine dönüşüyordu adeta. Işıklar ise Alya gözünü alıyor Alya eliyle gözünü korumaya çalışıyorken biran olsun Berrin’e gözünü çevirdi ve o an yavaş yavaş kendine gelerek olaylara baktı.  alıntı