Moskova’da Ağustos ayının başında “Türkiye Festivali” düzenlenecekmiş. Bu Festivalde de, Antalya’nın tescilli Piyazı ve Kabak Tatlısı tanıtılacakmış.

Aslında yöresel ürünlerimiz sayılmayacak kadar çok.

Meze çeşitlerinden tutun da yiyeceklere kadar her türden sanırım ülke mutfaklarında başı çekeriz.

Hem de analarımızın, ninelerimizin yaptıkları birbirinden özgü yemeklerimizle.

Yıllardır da turizm yapılır ve özellikle Avrupa ve Rusya’daki turizm fuarlarında ülkemizin tarihi ve doğal güzellikleri tanıtılır.

Halen yurt dışına kaçırılan tarihimizi nasıl tanıtıyorsak?

Gerçi kalan sağlar bizimdir sözüne bakarsak, kaçırılamayan eserlerimizin tanıtımı ve görülmeye değer olması ayrı bir güzellik bizim için.

Bir de aynı festivalde Kaleiçi festivali tanıtılacakmış.

Eğer kaldı ise Kaleiçi…

Benim bildiğim yıllarda o konaklarda Antalya’nın yerlileri otururdu. Sonra yüksek rakamlarla teker teker ya satıldı, ya da boş olanlar yakıldı.

Yerlerine de dışı eskisine sadık kalınarak içi ise kendi bildikleri gibi yapıldı.

Nerede o eski binalar, nerede şimdiki binalar.

Şimdiki binaları gidip inceleyin bakalım. Her biri melez bir yapı. Dışının makyajı güzel, içi ise beş yıldızlı oteller gibi şahane.

Turizm adına tanıtımın böyle olmaması gerekir bence.

Eğer Piyazımız ve Kabak tatlımız tanıtılacaksa (Akıl vermek gibi olmasın) Antalya’da tanıtılır.

Nasıl mı? Çok basit. Kentin merkezi bir yerinde bu tür yiyecek satılan yerler için küçük küçük dükkanlar yapılır. Bunlardan kira alınmaz. Önlerinde 5-6 masa atılacak alanları olur ve Piyaz ve Kabak satılır.

El emeği mi?

Onunda kolayı var. Antalya’da Demirciler İçi dendiği zaman tanımayan yoktur. Ama burada zanaatkarların ise yaptığı ürünleri satmaya gücü yoktur. Burası adı üstünde Vakıflar Bölge Müdürlüğü’ne aittir. Onlar da maşallah kira bedellerini her yıl arttırır ve zanaatkarın belini büker.

İşte bu zanaatkarlar da atalarımızdan, dedelerimizden öğrendiklerini yapıp satmak ister. Ama alan yok. Çünkü ucuza sattıkları zaman kiralarını bile ödeyemezler. Aslında buradaki esnafı barındırmak için demoklasin kılıcı gibi başında durmaya gerek yok. Gerçekten bu mesleği dedelerinden, babalarından öğrendikleri gibi yapacaklarsa almayın kirayı bakalım. Burası nasıl cazibe merkezi haline geliyor.

Yani biz kendimiz kesiyoruz altın yumurtlayacak tavuğu. Başkasının bize çelme takmasına gerek yok ki…