Uzun süredir ülke olarak diken üzerindeyiz.

Sokakta gezerken yanınızdan geçen insanların konuşmalarına dikkat edin. Herkes aynı konuları konuşur oldu.

Türkiye-Amerika gerginliği ne olacak?

Papaz serbest kalır mı, kalmaz mı?

Dolar iner mi, çıkar mı?

Çocuğum liseye/üniversiteye yerleşebilecek mi?

Haklıyız da. Hepimizin farklı yaşamları, farklı hayalleri var.

Kimisi artan döviz fiyatları yüzünden yurtdışına çıkamayacağından şikayetçi, kimisi çocuğuna istediği oyuncağı alamadığı için üzgün.

Ama tüm bunları konuşurken, belki de daha önemli bir konuyu gözden kaçırıyoruz.

Suriyeli göçmenler.

2011 yılından beri ülkemize 3.5 milyon Suriyeli göçmen geldi. Bu sadece kayıtlı olanların sayısı. Kaçak olarak gelenlerle birlikte bu sayı neredeyse 4-5 milyonu buluyor.

Bu tür zor durumlarda tabi ki komşu ülkene yardım edersin, kucak açarsın. Buna itirazım yok. Ancak 13 milyon kişinin göç ettiği ülkeden 4-5 milyon göçmen kabul etmek de pek akıl karı gibi gözükmüyor.

Gelin, neden akıl karı olmadığını birlikte tek tek inceleyelim.

Bence en önemlisi şu, ülkemize gelen Suriyeliler arasında, genç, sağlıklı, eli silah tutabilecek bir sürü erkek var. Bunların, kendi ülkelerinde mücadele ediyor olması gerekirken, bir bakıyoruz, sahilde nargile keyfi yapıyorlar. Bizim ‘kınalı kuzularımız’ da onların ülkesindeki savaş bitsin diye şehit oluyor.

Diğer önemi mesele de şu, ülkemize göç eden Suriyeliler arasında çok sayıda, okula gidecek yaşta olan çocuk var. Peki, bunlara ne oluyor? Okuyamıyorlar. Ya dilendiriliyorlar ya da kaçak işçi olarak çalıştırılıyorlar. Bu aslında geleceğimize kıyım demek. Çünkü bu şekilde eğitimsiz bir sürü genç yetişiyor. Bu da demek oluyor ki, ileri de bizi, tahsil yapmamış, kendini geliştirmemiş, çok sayıda Suriyeli göçmen bekliyor.

Diğer bir sorun da kültür çatışması. Ne kadar sınır ülkesi olsak da, aynı dine mensup olsak da bir sürü kültürel farklılıklara sahibiz. Yemeklerimizden tutun da adetlerimize kadar. Dillerimiz de çok farklı mesela. Özellikle İstanbul’da Suriyelilerin çoğunlukta olduğu mahalleler var. Buralara girdiğinizde insanların hep Arapça konuştuğunu, dükkanların tabelalarının hep Arapça yazıldığını görürsünüz. Oysa burası Türkiye, resmi yazı ve konuşma dili de Türkçe. Dil toplumun kültürünü korumasının en önemli yollarından birisidir. Etrafta Arapça tabelalar görmemiz demek, zamanla kendi kültürümüzü kaybetmeye başlayacağız demek.

Suriyeli göçmenler, zaten uğraşmakta olduğumuz işsizlik sorununa da olumsuz anlamda katkı sağlıyorlar. Çünkü yarı fiyatına çalışmaya razılar. Patronlar da ne kadar az ödersem o kadar kardayım düşüncesinde olduğu için, işin kalitesine önem vermeyip, Suriyelileri işe alıyorlar ve bizim gençlerimiz işsiz kalıyor. Son günlerde haberlerde duymaya başladık. Suriyeliler bakkal açıp, sahte sigara satmaya başlamışlar. Bizim esnaf da haliyle sinirlenmiş. Biz boşa mı vergi veriyoruz, hem başka ülkeden geliyorlar, hem de kaçak mal satıyorlar diye. Haklılar.

Tüm bu saydıklarım belki size garip gelmemiş olabilir. Bana hak vermemiş olabilirsiniz. O zaman bir de şunu dinleyin.

50 binin üzerinde Suriyeli, ülkesine tatile gitmek için başvuruda bulunmuş.  Esas bomba ise Suriyelilerin memleketlerinde 9 gün tatil yaptıktan sonra Türkiye’ye geri dönecek olmaları. Demek ki ülkeleri, tatil yapmaya müsait. Sizce tatil yapmaya gidilen bir ülkede yaşanmaz mı?