Merhabalar bu gün sizlere şahit olduğum tuhaf bir hadiseyi anlatacağım. Pastanedeyim, şu magnolia denen meyveli sütlü tatlıdan yiyorum. Keyfim yerinde. İçeri bir çift girdi, kızın başı örtülü, erkeğin üstünde kravatsız bir takım elbise. Yirmilerinin sonu otuzlarının başlarında iki kişi. Oturdular, siparişlerini verdiler. Çiftle beraber iki başı örtülü teyze girdi, gençleri rahatça görebilecekleri kadar yakına, ama işitemeyecekleri kadar uzağa oturdular. Bilmeyenler için karşımda muhafazakar usulü görücülüğün gençleri karşılıklı görüştürme safhası gerçekleşiyordu. Teyzelerin aksine ben çifti rahatlıkla dinleyecek kadar yakındım, utanmadan dinledim. Sonuçta bir gün bende evleneceğim. Neyse tanışma faslı, hoş beş, meslek, iş falan birkaç cümle konuştular. Oğlan dedi ki “Malum niyetimiz evlenmek onun için evlilikten beklentilerimiz neler onu konuşmalıyız. İkimiz de açık olalım, birbirimizi iyi anlayalım, malum kurulan çoğu yuva birkaç yılda yıkılır oldu, yuva kuracaksak sağlam temellerle kuralım.” Kız “Evet, bencede” dedi. Oğlan “Sen mi başlamak istersin ben mi başlayayım” diye sordu. Kızda “Bence sen başla” dedi. Oğlan çok net, güzel bir diksiyonla güzel bir biçimde konuşmaya başladı. Kız sakin bir biçimde dinlemeye devam ediyordu, genç bir an tereddüt ettiyse de konuşmasına devam etti. “Günümüzde toplumun erkeğin başına bela ettiği bir diğer şeylerse bitmeyen özel gün hediyeleri, sevgililer günü, git hediye al, git yemeğe çık. Yıl dönümü, şu günü bu günü. Bu tür şeyler erkek üzerinde ekonomik bir baskı oluşturuyor. Pek çok erkek aman karımdan-kız arkadaşımdan laf yemiyeyim diye bu günlerde hediye alıyor. Ancak bu esnada borca giriyorlar. Zaten geçinmek zor, bu hediyeler ki ne yazık ki ucuz hediye alsan da kabahat oluyor. İnsanların ceplerini zorluyor. Borçlar bastırınca önemsiz şeyler için harcanan para huzursuzluk, mutsuzluk ve erkeğin karısına içten içe kırılması olarak geri dönüyor. Malum sözdeki gibi “Evde tuz kıt, herifle avrat zıt.” Bence bunun yerine hediyeler özel günlerde değil erkeğin cebinin müsait olduğu günlerde alınmalı. Yanlış anlama sana hediye almayacağım demiyorum. Ama özel gün hediyeleri olmayacak, zorla, azar yerim korkusuyla alınmış hediyeler olmayacak. Sana beni mutlu ettiğin için müsait olduğum zamanlarda hediye alacağım.” Kız yine sakin sakin dinliyordu devam genç devam etti. “Günümüzde fark etmişsindir, erkekler eşlerine-kız arkadaşlarına seni seviyorum demiyorlar bunu demeye korkuyorlar. Çünkü dedikleri anda “Beni seviyorsan ispatla” tripleri görüyorlar. Eğer mutlu bir evliliğimiz olacaksa ben sana sevdiğimi istediğim gibi söyleyebilmeliyim. İstediğim gibi seni sevgiye boğabilmeliyim. Beni sarılmak istediğimde, öpmek istediğimde ya da yatakta reddedersen sana kalbim kırılır. Günümüzde mutsuz evliliklerin pek çoğunda kadınların yatak odasını kocalarına karşı bir silah olarak kullanılmasının etkisi çok büyük. Eğer öyle bir niyetin varsa en başından söyle olmadı diyelim bitirelim.” “Unutma ki erkeğin de kadının da bir doğası var. Erkek doğası gereği çocuklarına şefkat gösterecek, kendisine sağlıklı çocuklar doğuracak cinsten kadını arzular. Kadın doğası gereği, kendisine ve çocuklarına ihtiyaçlarını getirecek, onları koruyacak erkeği arzular. Günümüzde kadınlar İstanbul sözleşmesi ve 6284 gibi yanlış kanunlarında yardımı ile erkeklerini itaat et rahat et noktasına getiriyorlar. Erkek kendi evinde otel odasındaki bir misafire dönüyor. Ailedeki pozisyonu aile reisliği pozisyonundan ne yapsa kabahat denilen bir pozisyona dönüyor. Adam kadının karşısında ezildikçe kadın doğası gereği erkekte aradığı gücü kocasında görmüyor. Ona sevgisi-sagısı azalıyor. Onu daha da eziyor, daha da sünepeleştiriyor.” Kız ayağa kalktı, su bardağını kaldırdı ve adamın başından aşağı döktü. Adam hiç bozulmadı, sadece “Nerde seni kızdırdım?” diye sordu. Kız cevap bile vermedi. Yürüdü gitti. Açıkçası ne olduğunu bende anlamadım, çok şaşırdım. Adamın dediklerinde bana yanlış gelen hiç bir şey yoktu. Özellikle bayan okuyucular yazabilir mi, adamın dediklerinden hangisi yanlıştı, hangisi kadını böyle kızdırdı? (ALINTI)