Günlerdir ulus olarak depreme odaklandık.  Ülkenin gelmiş geçmiş en büyük faciası ile karşı karşıyayız. Bu öyle bir acı ki, gerçekten anlatmak mümkün değil. Ben yaş olarak ünlü Erzincan depremine yetişemedim. 1939 yılındaki depremde resmi rakamlara göre 32 bin 968 kişi hayatını kaybetmiş. Bu depremde de sayı şimdiden 25 bine ulaştı. Ancak vefat sayının bu rakamı geçmesine kesin gözüyle bakılıyor. İşte CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal böylesine önemli bir gündemde hayatını kaybetti. Deniz Baykal aslında benim siyasi haberlerle ilk tanışmamdır. Hastane, polis muhabirliği yapıp cinayet kovaladığımız dönemlerde Baykal’ın genel başkan olması ve sık sık memleketi olan Antalya’ya gelmesi bir haberci olarak beni de ister istemez siyasi haberlere itti.

AKILLICA MANEVRA

1990’lı yıllardı. Orta yaşın biraz üstünde ancak çok dinamikti. Değim yerindeyse cıva gibiydi. Buraya geldiğinde korumalar ile gezmezdi. Cep telefonu bile yoktu. Bu nedenle de kendisini takip etmek çok da kolay değildi. Bir röportaj yapmaya kalksan adeta sorulara seni o yöneltirdi. Hatta bir defasında, “Bu çok ülke gündemi değil. Bence şu konuyu konuşalım” dediğini hatırlıyorum. Ulusal basını çok iyi kullanırdı. Gündemi yakalar, konuşur ve gazetelerde de yer almayı başarırdı. Çok akıllı bir siyasetçiydi. Ara seçim vardı. Birlikte Serik’in Çandır ilçesine gittik. Türkiye genelinde 7-8 ilçede belediye başkanı seçimi yapılacaktı. Yaklaşan seçimler öncesi önemli bir sınavdı. Daha biz yoldayken otobüste bir haber gelmişti. Refah Partisi adayı o zaman seçmene gıda maddesi dağıtmıştı. Konuşmasının bir bölümünde, “Arkadaşlar size çeşitli hediyeler verebilirler. Siz bu hediyeleri mutlaka alın. Unutmayın ki, bu hediyeler de sizlerin parası ile alındı. Bu nedenle alın, güzelce de kullanın. Ancak oy verirken yine kendi tercihinize oy verin.”

NEFES NEFESE

Bir keresinde kendisi ile Konyaaltı Caddesi’ndeki yakınlarının evinde buluşmak için randevulaştım. Baykal spor yapacak, bende yanında giderek haber yapacaktım. Sabah 6’da buluştuk. Birlikte yürümeye başladık. Yat Limanı’na indik. O zaman Yat Limanı’nda sabah erkenden balık mezatı yapılırdı. Orada balıkçılarla sohbet ettikten sonra eski mezbaha kavşağına geçtik. Milliyet Gazetesi’nde çalışıyorum ancak aynı zamanda yine Doğan Gurubunda yer alan KANAL D’ye de çekim yapıyoruz. Neyse ben röportaj ilginç olsun diye birlikte yürürken soru sormaya başladım. Daha 20’li yaşlarda olmama rağmen o tempoya ayak uydurmam mümkün değil. İnanılmaz hızlı. Üstelik onun bir adımı, benim iki adımım. Neyse röportajı yaptık. Lara sahilindeki kızının evine kadar gittik. Ancak ben ondan sonrasını araçla devam ettim. Evin yanındaki boş alana ulaştık. Olcay hanım torunları getirdi. Torunu zıplatıp görüntüler aldık. Sonra da harika görüntüleri almış olmanın mutluluğu ile doğru ofise gittik ve ilk uçağa kamera görüntülerini verdik. O zamanlar KANAL D’nin ara haberleri vardı. 12.00, 14.00, 16.00 ve 18.00’de beş dakikalık kısa bir haber turu yapardı. Benim haber orada yayınlanmış ama benim haberim yok. Akşamına CHP’nin bir düğün salonunda bir etkinliği vardı. Neyse oraya gittiğimde bir partili yanıma geldi ve “Röportajını KANAL D’de izledim” dedi. Bende böbürlenerek “Nasıl güzel miydi?” diye sordum. Hafifte kasılarak yanıtını beklerken bu partili, “Herhalde güzeldir. Çünkü belli ki nefes nefese kalmışsın. Senin nefes alışından hiçbir şey duymadım” deyince benim o havalı duran omuzum da, suratım da düştü.

BORÇ PARA ALMIŞ

Yine bir bayram günü. O zaman bütün liderler bayramlarda genellikle Antalya’ya gelirdi. Bazen bir günde iki lider birden takip ettiğimiz bile olurdu. Süleyman Demirel, Necmettin Erbakan ve Mesut Yılmaz banko gelirdi. Tabi Deniz Baykal’da yine Ata toprağına gelir, bayramı burada geçirirdi. İşte bir bayram günüydü. Baykal’ı bulamıyoruz. O zamanki Milliyet Gazetesi Büro Şefi Nihat Toklu bir yandan, ben bir yandan araştırıyoruz. Neyse en son partide sonradan trafik kazasında kaybettiğimiz dönemin il başkanı Mustafa Çetin Kaya’ya ulaştım. “Başkanım Baykal nerede?” dediğimde, “Az önce buradaydı. Çıktı” dedi. Ben nasıl korktum ‘Eyvah bayramlaşma törenini kaçırdık. Haberi atladık’ diye içimden geçirdikten sonra rahmetli içimi rahatlattı. “Ekmek almak için evden çıkmış, ancak yanına para almayı unutmuş. Partiye gelip bir arkadaşımızdan borç para alıp gitmiş. Az önce de tekrar geldi ve borç aldığı parayı iade etti ve gitti.” Tabi ben şok.

YEMEKTEKİ KONUŞMASI

Yine bir gün Antalya Giritliler Derneği olarak o zamanki adıyla Giritli Restoran’da yemek düzenliyoruz. Bizde dernekçilikte yeniyiz ve siyasete girmekten ödümüz patlıyor. Bu nedenle yemeğe sadece belediye başkanlarını davet ettik, ancak partileri çağırmadık. Araya kıramayacağımız dostlar girdi ve o zaman genel başkan olan Baykal ve Antalya adayları geldiler. Tabi hep birlikte oturduk, sohbet ediyoruz. Baykal konuşma yapmak istedi. Bu bizde krize neden oldu. İçimizde yatan aslanı herkes biliyor da, bu sonuçta dernek ve her fikirden üyelerimiz var. Görev bana düştü ve yanına yaklaşarak, “Sayın genel başkanım. Biz burada siyasete girmekten çekiniyoruz. Konuşmasanız, ya da siyaset konuşmasanız olur mu?” diye sordum. “Tabi ki” dedi. Bir konuşma yaptı yanımda kağıt kalem olmadığına pişman oldum. Çünkü bizim tarihimizi en azından benden daha iyi biliyordu.

İşte böyle günahıyla sevabıyla bugün Antalya Deniz’ini uğurluyor. Ne yalan söyleyeyim zaman zaman bizim de kızdığımız oldu. Ancak bu ülkeden, bu kentten bir Deniz Baykal geçti. Işıklar yoldaşı olsun…

Esen kalın…