Tekerlekli sandalyesi üzerinde derviş yürekli çağdaş seyyah.

Beş yıl önce, ağız dolusu söverken denk geldim. Kamu binasının kapı eşiğini tekerlekli sandalyesi ile aşmaya çalışıyordu. Hiç tereddüt etmeden sandalyesini iterek ona destek oldum.

Başını çevirdi, teşekkür etti. Bir taraftan sisteme, binayı yapan müteahhite, yapıya onay veren memura, kapıdaki eşiğe haklı olarak sövüyordu.

“Öfkeli şirin” gibi birisin demiştim.

“Engelli aktivistiyim” demişti.

Sonrasında aynı kurumda mesai arkadaşı olarak çalıştık. Aralarda konuştuk. Dostluğumuzu çoğalttık.

Engelli sivil toplum örgütlerinin kuruluşunda ve örgütlenmesinde ön ayak olmuştu. Örgütçü bir insandı. Tek başına olmanın yetmediğini biliyordu.

Engellilerin kendi halinde, gönüllerince, hiçbir şekilde engellenmeden tatil yapmalarını önemsiyordu. Bunun için düzenli aralıklarla organizasyon yaptığını söylemişti.

Bir gün, Lara’da bir otele davet etti. Türkiye’nin değişik illerinden engellilerin üç günlük tatil keyfine ortak olayım, diye. Gittim, birlikte rakı içtik. Herkesin engeli ile barışık, keyifli sohbetler içinde. Hepimiz farklı zamanlarda bireysel olarak tatile gidiyoruz ama en çok bir arada iken keyif alıyoruz, demişti.

Politikacı değildi ama biliyordu ki politika ile engellilerin sorunları aşılacaktı. Engelsiz politikalar yapmak için meclis üyesi olmak istedi. Bu isteği gerçekleşmedi, onun adına politika yapacağını sananlar koltukları kaptılar. Engellileri de unuttular.

Dost insandı. Arkasından yazılanlara bakın, en küçük bir hayıflanma bulamazsınız. Kimseyi incitmeden geçti gitti.

Samimiyetinin, gülüşünün, sohbetinin tadını bizde bırakarak.

Yaz sonu telefon açtım. Engelliler ile ilgili bir projeme destek olmasını istedim. “Tamam, baba” dedi ve Antalya’nın Akdeniz’e göz kırpan en güzel parkında buluştuk.

Pandemi dönemine dair video çekimleri yaptık. Bak sert konuşurum, seni zor durumda bırakmayım, dedi. Güldük. İstediğin kadar sert ol, eleştir hatta söv dedim. Güldük…

Kamerayı ve mikrofonu kapattıktan sonra biraz daha sohbet ettik. Desteğin için teşekkür ederim, dediğimde mütevazı Hasan Ağabeyim, asıl biz sana teşekkür ederiz, engellilerin sesini duyurduğun için demişti.

Bu video geriye kalan dostluğun nişanesi olsun, can ağabeyim.

Konyaaltı sahili sensiz kalacak. Kimse bir kadeh rakı, ya da bir şişe bira ile denize karşı kitap okumanın keyfini senin kadar süremeyecek.  

Şaka gibi dün var, bugün yok. Ölüm diye söylüyorlar, aslına bakarsan kim ölü kim yaşıyor. Her şey tanımsız.

Hasan Kuyucak: Çocuk gibiydi, babaydı, kocaydı, arkadaştı, yarendi, sevgiliydi, kara gün dostuydu, bütün hücrelerine kadar insandı dahası tekerlekli sandalyesi üzerinde derviş yürekli çağdaş bir seyyahtı.