Antalya Kent Konseyi Sağlık Grubu Başkan Yardımcısı Dr. Ozan Uzkut, hayvanlardan insanlara geçen bir hastalık olan toksoplazma, enfekte olmuş kedilerin dışkısı ile dış ortama, oradan da yiyecekler yoluyla insana bulaşabileceğini söyledi

İnsanların dostu olan kedi, köpek ve kuş gibi evcil hayvanların dışkılarının birçok hastalığa yol açabileceği belirtildi. Antalya Kent Konseyi Sağlık Grubu Başkan Yardımcısı Dr. Ozan Uzkut, hayvan dışkısıyla insanlara bulaşan hastalıklar hakkında açıklamalarda bulundu. Hayvanlardan insanlara geçen bir hastalık olan toksoplazma, enfekte olmuş kedilerin dışkısı ile dış ortama, oradan da yiyecekler yoluyla insana bulaştığını kaydetti. Korunmak için özellikle toprağa yakın yetişen sebze ve meyvelerin çok iyi yıkanması gerektiğinin altını çizen Uzkut, etlerin çok iyi pişirilmesi ve hijyen kurallarına da çok dikkat edilmesi gerektiğini vurguladı. Dr. Uzkut, “Sadece kedi vücudunda çoğalabilen toksoplazma gondii paraziti, enfekte olmuş kedilerin dışkısı aracılığıyla yiyeceklerimize bulaşarak sağlığımızı tehdit ediyor. Sebze ve meyvelerin yanı sıra dış ortamda beslenen etini yediğimiz hayvanların da vücuduna bulaşan parazit, bu etler iyi pişirilmediği takdirde yine bir tehdit unsuru olarak karşımıza çıkabiliyor” dedi.

“ZAYIF ANIMIZI BEKLER”

Ağız yolu ile alınan bu toksoplazma gondii parazitinin yavrusunun bağırsakta hızla çoğalıp tüm çekirdekli hücreleri istila edebileceğini ifade eden Uzkut, bağışıklık sisteminin askeri olarak bilinen makrofajların bile bu saldırıya karşı çaresiz olduğunu belirtti. Dr. Uzkut, “İnsanda bağışıklık sistemi düzgün işliyorsa bu hastalık bulgu vermeden atlatılır. Yüzde 10 kadarımız ise üst solunum yolu enfeksiyonu geçirdiğimizi sanırız. Boğazımız ağrır, baş-boyun bölgesinde lenf bezlerimiz şişer, hafif bir ateşimiz olur, biraz da baş ağrısı ile gripten farkı yok gibidir. Bu parazitin bir özelliği de kas dokusunda, ama özellikle beyin ve gözde ömür boyu canlı kalabilerek yavaş çoğalan formlara dönüşebilmesidir. Böylece bağışıklık sisteminin yeterince aktif olmadığı bu bölgelerde bizim zayıf anımızı bekler” diye konuştu.

“ÇOCUKLARI TEHDİT EDİYOR”

İstatistiklerin dünyadaki kedilerin yüzde 1’inin ‘toxoplasma gondii’ ile enfekte olduğunu gösterdiğine dikkat çeken Uzkut, enfekte bir kedinin milyonlarca ookist çıkardığı göz önüne alınırsa tehlikenin daha iyi anlaşılacağını söyledi. Dr. Uzkut, “Ne yazık ki, yavru kediler tüm şirinliklerine rağmen enfeksiyonun yayılmasında daha büyük öneme sahiptir. Kedi dışkısı ile atılan ookistler sularımızı, sebze ve meyvelerimizi, ellerimizi kirletebileceği gibi özellikle kum havuzlarında oynayan çocuklarımızı tehdit ediyor” dedi. Toksoplazmanın bazen de ölü doğuma ve düşüklere zemin hazırladığını dile getiren Uzkut, etkilenen bebeklerde beyin gelişmesi, hidrosefali, mikrosefali, zeka geriliği, körlüğe kadar gidebilen göz hasarlarının oluşabileceğini kaydetti.

“KEDİ SOKAĞA SALINMAMALI”

Korunmak için ise birçok öneride bulunan Uzkut, ellerin sık sık su ve sabunla yıkanması, sebze ve meyveleri iyice yıkadıktan sonra sirkeli sudan geçirip durulanması ve bebek sahibi olmayı düşünenlerin de gebelikten önce gerekli tahlilleri yaptırmaları gerektiğine dikkat çekti. Uzkut, kedi besleyen vatandaşlara da kediyi sokağa salmamaları, kuru mama ile beslemeleri, kumunu her gün değiştirmeleri, atacakları kumu bir poşete koyup ağzını sıkıca kapattıktan sonra çöpe atmaları ve kedi temizliği yaparken eldiven takmaları konusunda uyarıda bulundu. Psittakoz adıyla bilinen hastalığın da insanlara daha çok papağan ve benzeri kuşlardan bulaştığı için halk arasında “papağan hastalığı” ismiyle tanındığını kaydeden Uzkut, hastalığın artışında bir yandan papağan ve benzeri kuşların giderek daha çok beslenmesi ve hastalığın daha iyi bilinmesi, diğer yandan da teşhis imkânlarının kolaylaşmasının rol oynadığının düşünüldüğünü belirtti.

“ATEŞLE ORTAYA ÇIKAR”

Dr. Uzkut, “Psittakoz, başta papağanlar olmak üzere birçok evcil kuşta bulunabilen bir bakterinin (Chlamydia psittaci) insanlara bulaşmasıyla ortaya çıkan ateşli bir solunum yolları enfeksiyonudur. Hastalık, daha seyrek olarak güvercin, tavuk, hindi, ördek gibi başka kuş ve kümes hayvanlarından da geçebilir” diye konuştu. Hastalık etkeni olan bakterinin kuşların burun salgılarında, doku ve tüylerinde bulunduğunu, fakat mikrop taşıyan kuşlarda her zaman belirgin bir hastalık durumuna da rastlanmayacağını söyledi. Hastalığın insanlara havaya karışan bakterilerin solunmasıyla bulaştığının altını çizen Uzkut, kuşların gagalama ve ısırıklarına bağlı bulaşmanın son derece nadir olduğunu vurguladı. Üst solunum yollarından insan vücuduna giren mikrobun kan yoluyla tüm dokulara yayıldığını ve en çok da akciğer, karaciğer ve dalakta yerleştiğini dile getiren Dr. Uzkut, papağan hastalığının çok farklı tablolarda ortaya çıktığını belirtti. Uzkut, “7-14 günlük bir kuluçka dönemini takiben aniden titremeler ve 40 dereceyi geçen yüksek ateşle başlayabileceği gibi, 3-4 günlük sürelerde yavaş yavaş yükselen bir ateşle de ortaya çıkabilir. Birçok hastada kuru bir öksürük vardır, bazıları da zaman zaman kanlı da olabilen balgam çıkarabilirler. Bazen göğüs ağrısı ön plandadır ve daha ziyade derin nefes alırken, öksürürken bıçak batar tarzda bir ağrıdır” şeklinde konuştu. TALİP YÜMSEL ANTALYA GÜNDEM