Kahramanmaraş depreminde ekibi ile birlikte kurtardığı iki kız kardeş ile gündeme oturan Antalya Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığı Vardiya Ekip Amiri Selamettin Sağlam, mesleğinin zorluklarını anlattı. Deprem, yangın ve her türlü afette kurtardıkları canlarla gündeme gelen itfaiyecilerin yaşantılarını, hayat hikayelerini ve çalışma koşullarını anlatan Selamettin Sağlam, gördüğü olayların kendi hayatına olan etkisini dile getirdi. Yangınlar nedeni ile evinde korkuluk bulunduramadığını, kapıyı kilitleyerek uyuyamadığını belirten Sağlam, 6 Şubat depremlerinde kurtardığı Ayfer ve Fatma’yı hangi şartlarda enkazdan çıkardığını anlatırken oldukça zorlandı. İtfaiyeci Selamettin Sağlam, bir itfaiyecinin günlük yaşamını, müdahale ettikleri olaylarda karşılaştıkları manzaraları ve özellikle 6 Şubat depremlerindeki karşılaştıkları manzarayı, ‘7 Soru, 7 Cevap’ programı için cevaplandırdı.

Itfaiyeciler (6)

HAYAT KURTARMAK NASIL BİR DUYGU?

Hayat kurtarmak, birçok itfaiyeciye haz ve adrenalin veriyor. İnsanlara yardım duygusunu en belirgin hale getiriyor. Bir savaş çıkmış gibi, insanların terk etmeye başladığı cepheye gidiyorsunuz. İşimizin ne olduğunu, olay yerine giderken hissediyoruz. Bu bazen korkuya neden olabiliyor. İstemeseniz de olay ile ilgili ciddiyet, korku ve endişe veriyor ki; her şeye hazırlıklı olmalısınız.

Itfaiyeciler (5)

ÖLÜMLE BURUN BURUNA GELDİNİZ Mİ?

Bunu birçok defa yaşadım. Basit bir çatı yangınında ayağınız kayıp alevlerin içen düşebilirsiniz. Ancak bir deri mağazası yangınında ben bunu yaşadım. Deri yandığı için dumanlar çok fazlaydı. Yangının başladığı yere ulaşmak için bir arkadaşımla ilerledik. Yangın, bir kapıyı zorlayarak açıp ulaşabileceğimiz bir noktadaydı. Elimdeki ekipmanları kullanarak kapıyı araladığımda sıkıştığımı hissettim ve dönmeyi denedim. Geçmek için kafamı soktuğumda, akciğer otomatiği dediğimiz nefes almamızı sağlayan ekipman yerinden çıktı. Ortamın havasını soluyunca ciğerlerimin yandığını hissettim. Kendimi bulunduğum yerden dışarı attım ve arkamı döndüğümde arkadaşım yoktu. Giderken kullandığımız referans hortumu da yoktu. Yere yattım ve öldüğümü düşünerek ailem aklıma geldi. Ciğerlerim yandığı için akciğer otomatiğini yerine takamadım. Biraz sakinleşip son hamle ile o cihazı yerine takınca oradan sağ olarak çıkmayı başardım.

Itfaiyeciler (4)

BAŞARILI OLAMADIĞINIZ İŞ VAR MI?

Depremlerde, yangınlarda ve falezlerden düşen kişileri alırken bunu çok yaşadım. Merdivenimizin durumu, binanın yapım şekli ve trafik gibi etkenler çalışmamızı olumsuz etkileyebiliyor. Bir aile 2-3 aylık çocuğunu uzatıp ‘Beni bırak çocuğumu kurtar’ diyor. Birini kurtarırken diğerini orada bırakmanın verdiği olumsuz duygu anlatılmaz. O çocuğu kurtarmanın hazzı da anlatılmaz. Birini kurtarıp diğerini bıraktığınızı zaman mutlu olmuyorsunuz. Çünkü bizde cinsiyet, yaş, ırk fark etmez. Kurtarılacak kişi kimse onu kurtarmalıyız. Ön tarafta anne, daha arka taraflarda bebek varsa ve anneyi dinleyip bebeği kurtarmaya odaklanırsanız, döndüğünüzde ikisini de kaybetmiş olabilirsiniz. Bunların hepsini düşünerek hareket etmemiz gerekiyor. Bunu başardığınızda bunun verdiği duygu anlatılmaz. Bir insana can veremezsiniz, ancak canının kendisinde kalmasını sağlayabiliriz. İnancımıza göre canı Allah verir. Ama o canın onda kalmasına siz vesile olabilirsiniz. Biz o vesile kısmındayız.

Itfaiyeciler (3)

TRAJİK BİR OLAY YAŞADIN MI?

Bir falez olayına gitmiştim. Azeri 14 yaşlarında bir çocuk aşağı düşmüştü. Ekipmanlarla ve deniz yoluyla yayına gidip kendisini kurtarmayı başardık. Daha sonra hastaneye gittiğinde öldüğü haberini aldık. Biz normalde kurtarma operasyonundan sonra o insanları takip etmeyiz. ‘Beni kurtar abi’ diyen kişinin sonradan öldüğünü öğrendiğinizde, eve gidince, ‘Benim hatam var mıydı?’ diyorsunuz. Kurtarılmayan her insanla ilgili, yapılamayan veya hatalı yapılan bir şey vardır mutlaka. Bu olay beni etkilemişti.

Itfaiyeciler (1)

UYKULARINIZI KAÇIRAN BİR OLAY YAŞADINIZ MI?

Aksu taraflarında, başımın sığmayacağı bir sondaj kuyusuna 2,5 yaşında bir bebek düşmüştü. Ekip olarak olay yerine gittik. Su kuyusu; yaklaşık 20 metre boş ve daha sonra su başlıyordu. Attığımız kılavuz 30-35 metre gidiyor ve devamında gidemiyordu. Yukarıdan baktığımızda hiçbir şey göremiyorduk. Başımın o delikten geçmesi halinde aşağı inip bebeği çıkarmayı çok istedik ancak olmadı. Ekip arkadaşlarımızla birlikte akşam 20:30’da olay yerine varmıştık. Teknik proje üretildi, malzeme temin edildi. Sonra sondajı açan kişi geldi ve derinliğin 80 metre olduğunu söyledi. Daha sonra Kaymakamlıktan ekipler geldi ve bize yol gösterdi. Biz o kişiyi sabah saat 07:00’de çıkardık. Mesai arkadaşlarımızla birlikte çocuğu suyun üzerinde gördük ve geliştirdiğimiz sistemle yukarı çıkardık. Çıkarırken, mesai arkadaşıma ışığı kapatmasını söyledim. Arkadaşım, o aydınlığın ışık nedeni ile değil, güneş ışığı olduğunu söyledi. Sabah olmuş, güneş doğmuş ve bundan haberimiz yoktu. Çocuğu yukarı çıkardığımızda Jandarma dahil tüm ekipler birbirimize sarılıp sevinmiştik. İnsan çocuğunun ölüsünü bulunduğuna sevinir mi? Ancak o çocuğu çıkarınca ailesi neredeyse sevinmişti.

Itfaiyeciler

HAYATINIZI ETKİLEYEN OLAY OLDU MU?

Her ne kadar kurtaracak insanı kurtarma çabamız olsa da, bir insanın ve annenin çocuklarının üzerine kapanıp kendisini feda ederek çocuğunu kurtarmasına şahit olduğumuzda bu olaylar bizim uykumuzu kaçırıyor. Bir gecekondu yangını vardı ve pencerelerde korkuluk vardı. O gecekondudaki korkuluk nedeni ile zemin seviyesindeki evdeki aile evden çıkamadı. Koşuyor ancak çıkamıyorlar. Çünkü biz olay yerine ulaştığımızda gecekondu çökmüştü ve bu olaydan sonra evimde ben korkuluk kullanmamaya, kapıyı içeriden kilitlememeye başladım. Hırsıza değil, yangına karşı önlem alırım. Hırsız evimden eşya alabilir ancak yangın benden canımı ve ailemi alır. Çalınan malı çalışarak tekrar alırsın ancak can asla geri gelmez.

Itfaiyeciler (2)

BÜYÜK DEPREMDE NELER YAŞADINIZ?

Mesleği bırakma ilk kez o depremde düşündüm. İnanç olarak en çok zayıf düştüğüm nokta oradaydı. Depremden 3 gün sonra bir ses duyuluyor. Tabyalar açarak zemine kadar indik ve sonra yatay olarak daha aşağıya indik. Orada 13-14 yaşlarında Ayfer isimli bir çocuk sıkıştığını söyledi. Sesi duyuyorsunuz, çocuk zeminde ve elbisenizle oraya inme şansınız yok. Kıyafetlerimi çıkarıp, kasksız olarak o küçük boşluktan Ayfer’in yanına kadar ulaştım. Ayfer’in kolu kirişin altındaydı ve kirişin arkasında kalan kardeşi ile konuşuyordu. Deprem anında elektrik boat kapakları eline saplanmış. 3 gün geçmiş ve 9 yaşlarındaki küçük kardeşi sürekli çok acıktığını ve kurtulamayacağını söylüyordu. Ayfer’in kolu morarmıştı. Alan çok dar ve kirişi kıramıyoruz. Çocuğu hareket ettirdiğimde canı yanıyordu. Çıkarmam için uyuşturmam gerekiyordu. Sağlık bölümü okuduğum için uyuşturucu ile kolunu uyuşturmak aklıma geldi. Dışarıdan ilaç istedim.  Sağlıkçılar uyuşturucu verilmesini uygun bulmadı. İstişareler sonucu UMKE ekibinden bir kadın gelebileceğini söyledi. Benden daha zayıftı ve onunla birlikte aşağı indik. Kızı görünce duygusal olarak o da etkilendi. Önce çocuğa serum taktık. Kadın görevliyle kolu kesmeden çıkarmanın mümkün olmadığını düşündük. Ben kolu kesebileceğimi söyledim. Biz çalışırken, diğer arkadaşlar üst tarafta yeni bir koridor açıp aşağı inmeye çalışıyordu. Artçı sarsıntılar devam ediyor ve enkazın 3-5 santim esnemesi halinde biz de enkazın altında kalabiliriz. Biz o çocuğu kurtarmak için ölümü göze aldık ve 13 saat çalıştık. Kirişteki demirler ve elektrik boat kapağı çocuğun koluna saplanmış. O arada çok şeyi sorguladık. Gece mi gündüz mü bilmiyoruz ve 13 saat sonra Ayfer’in çok güç de olsa çıkardık. Enkazın altından çıkarıp üzerindeki baskı gidince şuuru kaybolmaya başladı. Aslında ölüyordu. Kendisi ile konuşarak hayatta kalmasını sağlamaya çalıştık. Çıkardığımızda insanlar büyük sevinç yaşadı ancak bende bir huzursuzluk başladı. Ne olduğunu sordular aklıma kardeşi Fatma geldi. Fatma’nın konuştuğu Ayfer gidince çocuk tek kalmıştı. Tekrar indim ve Fatma’ya geldiğimi söyledim. Bana ‘Ben sana hakkımı helal etmiyorum’ dedi. ‘Helal etmezsen ben de seni kurtarmayacağım” dedim, ‘Ama Selamettin Amca…’ diyebildi. Çocukla konuşmaya devam ederken kirişten bir delik açtım, o deliği büyüttüm. ‘Selamettin Amca, elini uzatır mısın?’ dedi. Uzattım, elime küpesi ile bir tane yüzük koydu. Annesi ölmeden önce üzerindeki küpe ve yüzüğü ona vermiş. Fatma da artık umudunu kaybetmiş ve kendisinin zaten çıkamayacağını, annesinin emanetinin kurtulmasını istemiş. Bunu alınca his olarak uç noktalarda yaşıyorsunuz. O duyguların ardından o çocuğu bırakma şansım olamazdı. Kirişi kırdım ve karşıma bir elektrik, bir de doğalgaz borusu geldi. Doğalgaz borusunu kesmeden o boruya ulaşamıyorum. Doğalgaz borusunun içinde gaz olup olmadığını bilmiyorum. Kessem yanabileceğini sorguluyorum. Olmadığını düşündüm ve tüm riskleri aklımdan geçirdim. ‘Ne olacaksa olsun’ dedim ve boruyu kesmeye başladım. Doğalgaz borusunu kesince, kesilen boru çocuğun boğazına doğru gitti ve çocuk boğulma tehlikesi yaşamaya başladı. İple boruyu bağlayıp ekip arkadaşlarımla çekmeye başladık. Hemen yanında annesinin cesedi olduğu için görmemesi için ışık yakamıyorduk. Annesiyle konuşurken annesi hayatını kaybetmiş. Ben çocuğu bir şekilde oradan çıkarmaya başladım, arkadaşlarım da beni ayaklarımdan çekerek çıkarmaya çalıştı. Delikten çıkarken kafasını son kez geriye çevirip annesine baktı ve ‘Anne hakkını helal et’ dedi. Ben orada kendimi daha fazla tutamadım ve bıraktım. Zeynep Bastık’ın şarkısını dinlemek istedi ve dinlettik. Zeynep Bastık hala o kızlarla görüşüyor, beni de sürekli arıyorlar ve hala görüşüyoruz.

Kaynak: ANTALYA GÜNDEM GAZETESİ / HASAN YAVAŞLAR