Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Hüseyin Baş, ülkenin siyasi gündemini Antalya İşinsanları Derneği (ANSİAD) üyeleri için değerlendirdi. İstanbul Büyükşehir Ekrem İmamoğlu Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanma sürecini yorumlayan Baş, hukuk eğitimi almış birisi olarak kaçma şüphesi olmayan birinin evinden alınıp 4 gün gözaltında tutulduktan sonra tutuklanmasını farklı bir pencereden değerlendirdi.
TUTUKLANMA KOLAY OLMAMALI
Hukuk Fakültesi eğitimi almış birisi olarak, kaçma şüphesi olmayan birinin kolay tutuklanmaması gerektiğini beliren Baş, ”Belediye başkanı da kaçabilir, ancak yurtdışına kaçma konusunda somut bir delil olmalı. Yurtdışından birileri ile konuşup kaçma girişiminde bulunursa gözaltına alınır. Hakim ve savcıların sıradan bir insandan farkı yoktur. Onlar da vatandaştır ve görevleri icabı bizimle ilgili kararlar verirler. Bunu yaparken de sınırları belirleyen kanunlar çerçevesinde yapabilir. Futbol maçında hakem, futbolcu ve teknik adamdan biri diğerinden daha değerli değildir. Ancak hakem görevi gereği kararlar verir. Türkiye’de yargı mensuplarını oluşturan hakimler, savcılar ve avukatlar arasında bir ayrım yoktur. Onun hakkı ve hukuku da bir Cumhurbaşkanı’nın hakları kadar kıymetlidir” diye konuştu.
KARAR HUKUKİ DEĞİL SİYASİ
Kaçma şüphesi ile kaçma endişesinin iyi ayırt edilmesi gerektiğini belirten BTP Lideri Hüseyin Baş, “Hukukta en önemli kavram, hukukun felsefesidir. Anayasa’nın 66. maddesi, ‘TC’ye vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür’ der. Bu maddenin ruhu, vatandaş Kürt, Arap, Çerkez, Laz da olsan devlet olarak benim gözümde Türk’sün ve dolayısıyla bir Türk’e nasıl hizmet edip eşit davranıyorsam, öyle davranmalıyım demektir. Kanunun felsefesiyle uygun davranmak gerekiyor. Kaçma endişesi ile ben kişiyi tutukluyorum diyemezsiniz. Bu hukuk devletinde olmaz. Hukuk Devleti kavramı da tartışılıyor. Dünya’nın en baskıcı ülkelerinde bile hukuk vardır. Ancak o toplumun geçmişine, ihtiyaçlarına uygun zemin oluşup oluşmadığına bakılmalı. Kuvvetli suç şüphesi varsa da tutuklama olabilir. Makul şüphe, şizofrenik bir şüpheye dönüşmüş. Bir kişi oturup bu suç işlemiş dediği zaman siz tutukluyorsunuz. Örgütlü faaliyet, 3 kişiyle olur. Yalancı tanık ifade verse bile dikkate alınabilir. Ancak bunlar çok ciddi delillerle olmalı. Hukuki olmaktan çok siyasi beklentilerle verilmiş bir karar var bugün” şeklinde konuştu.
HERKES YARGILANABİLİR, ANCAK
Ülkenin en sağcısı ile en solcusu, en zengini ile en fakirinin çocuğunun aynı okulda okuyabildiğini belirten Baş, “Biz böyle bir mozaiğe sahibiz. Hal böyleyken bile tek düze bir toplum haline getirme çabası ile karşı karşıyayız. Her birimizin dedesi, bu vatanın bir köşesinde kan akıttı, bir mücadele verdi. Filmi geri sarsak ve bir belgesel izletip, ‘100 yıl sonra torunlarınızın hakimiyetleri ellerinden alınacak, yoksunluk ve yoksulluk yaşayacaklar’ desem, muhtemelen tası tarağı toplayıp emellerinden vazgeçerdi. Bu topraklarda çok zor şartlarda elde ettiğimiz kazanımları kendi ellerimizle kaybetmemeliyiz. Herkes yargılanabilir ama adil makamlar tarafından yargılanmalıyız. Bugün belediyelerin büyük bölümü muhalifse zaten herşey şeffaftır. Bunu işinsanları ve siyasiler yaşıyor. Sokakta eylem yapan gençler yüzlerini kapatıyor. Çünkü fişlenmekten korkuyorlar. ‘Eğer tespit edilirsem işe giremem’ endişesi taşıyorlar. İş öyle bir noktaya geldi ki, hesap verilebilir bir yapıda olmamıza rağmen bir yargılanma sürecinin adil sürüp sürmeyeceği endişesi taşıyoruz” dedi.
YARGININ BAĞIMSIZLIĞI ORTADAN KALKTI
Toplumun yüzde 80’inin adliyeye yolu düştüğünde adil yargılanacağına inanmadığını belirten Baş, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Sayın bakanlar ve yöneticiler yargının bağımsız ve tarafsızlığından bahsederken, bugün HSK’nın ve Anayası Mahkemesi’ni 1 kişinin atadığını görüyoruz. Bu durum, yargının bağımsızlığının ortadan kalktığının ispatıdır. Ben Cumhurbaşkanı’nın binlerce hakim ve savcı adayını toplayıp onların atamasını yaptığı bir ortamda yargının tarafsız olduğuna inanamam. Bir belediye başkanının kitaplar dolusu iddiaları varken, bir başka belediye başkanının sadece gizli tanık ifadesi ile tutuklanması bunun ispatıdır. Ben her hafta imza veriyorum. Pazartesi günü imza vermek için ailemin yanına bayrama gidemeyeceğim. Gerekçe; Cumhurbaşkanı’na hakaret. Yurtdışına çıkış yasağım var. Ben hakaret etmediğimi ve öyle anlaşıldıysa özür dileyeceğimi açıkladım ancak böyle bir yaptırımla karşılaştım. Ben ömrünü devlete adamış bir siyasetçinin oğluyum. Böyle anılmak istemem. Ben, Adalet Bakanı ve savcının imza atması halinde imza atmaktan kurtulacağım. Ancak 3 ayda 12 kez imza attım ve ne kadar daha atacağımı bilmiyorum”.
ÜMİT ÖZDAĞ’IN TUTUKLANMASI
Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ ile siyasi görüş ve düşünce olarak tam olarak uyuşmadıklarını belirten Baş, “Kendisi ile sohbetlerimde ayrıştığımız çok konular olduğunu söyledim. Bu kişi, Kayseri’de yaşanan sokak olayları nedeni ile halkı kin ve düşmanlığa tahrik ettiği gerekçesi ile suçlanıyor. Ümit Hoca 2 aydır tutuklu ve hala ortada iddianame yok. Hukuk varsa kesin suçsuz bulunacak. Ümit Özdağ’ın iddia edilen paylaşımlarla Kayseri’de meydana gelen olaylar arasında acaip bir zaman farkı var. Hukuk ve adalet, hepimizin ekmeği, suyu ve nefesidir. Sayın Cumhurbaşkanı, yüzde 50 oy aldıklarını ve meşru olduklarını söylüyor. Kalan yüzde 50 anarşist ve kötü çocuklar değil. Hukuk elimizde olmadığı müddetçe yarınlara ulaşma şansımız yok. Adalet güçlü güçsüzü ezemesin diye vardır. Ancak bir adalet sistemi hukukun üstünlüğünü değil üstünlerin hukukunu temsil ediyorsa burada adaletten bahsedebilir miyiz?” dedi.
NEREDEN BAKSANIZ TUTARSIZ BİR OLAY
Gençlerin, Türkiye’nin yarınlarını inşa edecek en büyük gücü olduğunu belirten BTP Lideri Baş, konuşmasına şöyle devam etti: “Onlara adalet, eşitlik ve güven dolu bir gelecek sağlamak hepimizin ortak görevidir. Bizler, ülkemizin geleceğine umutla bakıyoruz ve hep birlikte daha güçlü bir Türkiye inşa etmek için çalışmaya devam edeceğiz. Kimlik gizleniyorsa, çok önemli ve hayati bir bilgi vermesi lazım. Gizli tanığın ifadelerini gençler sosyal medyadan paylaşıyor. Nereden baksanız tutarsız bir olay. Bugün tutuklanan Ümit Özdağ veya Ekrem İmamoğlu değil, hukuk ve demokrasi anlayışımızyru. Nasıl bu kadar pervasız davranabiliyorlar anlamak imkansız. Bu tepki çok daha büyüyecek ve önüne geçmek artık mümkün değil. Ancak siyasiler ve işinsanları olarak topluma sahip çıkmalıyız ki toplum ayakta kalsın. Bu bizim için bir ödev”.
Z KUŞAĞININ OLAYLARA BAKIŞI
Z kuşağının sanıldığı kadar A Politik olmadığını belirten Baş, ANSİAD üyelerine hitaben yaptığı konuşmayı şöyle tamamladı: “Aynı Z kuşağı bugünkü kadar da politik değildi. Biz 90’lar grubu olarak ALFA grubuyduk ve bizim protestolar Gezi Parkı tarzı eylemleriyle. Gezi ile bugünkü eylemlerin temel farkı, Gezi’de siyasetten arındırılmış ve tamamen toplumsal bir hareket vardı. Gezi’de bir lider yoktu. Bizim yaş grubu kendi kendini örgütledi. Bugün bir siyasi partinin tek başına sahiplendiği bu mitingleri izliyoruz. CHP Genel Başkanı her akşam 1,2 saat konuştu. Bugün yaşanan olayların daha uç boyutlara ulaşması, siyasi liderin ve organizatörlerin düşüncesi ile belli olacak. Protestoların, Gezi olaylarına evrileceğini çok düşünmüyorum.”