Antalya Kent Konseyi tarafından düzenlenen konferanslar dizisinde “İnsan Haklarının Kent Yaşamı İçin Gerektirdikleri” adlı konferansa konuşmacı olarak Prof. Dr. İoanna KUÇURADİ katıldı.

İoanna Hoca’yı beyaz saçları ve bir koltuğun içinde kaybolmuş olarak gördüğümde ilk olarak ellerine kaydı gözlerim. Vücudundan farklı bir yerde duran damarlı kocaman elleri sizi kendisine çekiyor. Ortasında geniş bir aya ve uzun parmaklar ile uçsuz bucaksız felsefe bilgisini avuçlarında tuttuğunu ve onları üzerinize doğru buğday gibi ektiğini düşündürüyor.

Binlercesinin düştüğü yanılgıya düşerek isminin anlamını sorduğumda, aslında nereli olduğunu merak ettiğimi bildiğini söyleyerek siz daha soruyu hazırlamadan cevap aldığınızı görüyorsunuz. Arkasından da böyle şeylere takılmanın ne kadar boş ve yersiz olduğunu anlayıp gerçek bilginin peşine düşüyorsunuz. İsminin anlamını ve daha birçok anlamsız sorularınız için interneti kullanmanızı salık veriyorum.

Hocanın gözleri çivi gibi içinize işlerken sadece ağzından çıkanlara dikkat kesilip bilgi ve deneyim ormanlarında yolculuk için arkanıza yaslanmanız yetiyor. Salon dolusu meraklı çifter çifter sıralanmış gözler İoana Hoca’ya dair hiçbirşey kaçırmamak için dikkat kesilmişler.

Ne büyük bir onurdur, kendisinden ilk dersini kırk yıl önce almış bir öğrencisi tarafından kürsüye davet edilmek. Kırk yıl sonrada hocanın öğrencisi olarak dersler almaya devam etmek. Kırık yıl önce, Hacettepe Üniversitesinde öğrencisi iken şimdi Hoca’sını anons eden kişinin sesi haklı olarak titriyordu.

İoanna Hoca elinde kalem tahta başına geçtiğinde hiç de seksen yaşında bir profesör gibi değildi. Düşüncelerini tahtaya kazıyor, tanımlar yapıyor ve daha iyi anlamamız için bolca örnekler üretiyordu.

Söz İoanna Hoca’da. Öz kaynağından fışkıran sulara set çekilmez düsturu ile Hoca susana kadar dinliyoruz.

“Bu aletleri sevmiyorum, götürün, aletlerle aram hiç iyi değil, bilgisayar da kullanmıyorum” diye başladı. Bilginin kraliçesi, gazetecilerin sesini kayıt etmek için masasına koydukları cihazları kendisinden uzaklaştırarak çıplak bir sesle “merhabalar” dedi.

Kent hakkını, kentte yaşayanların sürdürülebilirlik, demokrasi, hakkaniyet, sosyal adalet ilkeleri çerçevesinde kentlerden hakkaniyetli bir şekilde yararlanması, kentlerde oturanların kolektif hakkı, öncelikle dezavantajlıların ve marjinalize edilmişlerin hakkıdır, diye tanımladı.

Bu hak bütün sosyal, ekonomik, kültürel hakları ve çevre haklarını, tatmin edici çalışma koşullarını, sosyal güvenlik, kamu sağlığı,  temiz içme suyu, enerji, kamusal taşıma araçları, sosyal hizmetler, besin giyim ve uygun barınma, devletçe sağlanan nitelikli eğitim hakkı ve kültürel hakları, katılma hakkı, barış içinde birlikte yaşama, toplanma ve kanaatini belirtme hakkını kapsar.

İnsan hakları ile diğer haklar arasında ilgide ortaya çıkan en önemli sorun sosyal adaletsizliktir.

Beslenme, barınma, sağlık, eğitim, çalışma, sosyal haklar gibi haklar kişinin sırf insan olduğundan dolayı sahip olduğu haklardır.

Sosyal adalet ve adaletsizik konularında belediyelere çok iş düşmektedir. Kent konseyleri de buna bir uyarıcı olabilir. İnsan hakları perspektifi ile bakmayı öğrenme ile işe başlamak gerekiyor.

Sosyal adaletsizlik kavramına, devlet merkeze alınarak bakıldığında siyasal bir olgu olarak karşımıza çıkıyor. Toplumsal ilişkilerin düzenlenişi kuruluşu ve yürütülüşü şartıyla ilgilidir. Yurttaşlara devletçe tanınan ve tanınmayan haklardır. Sağlanan ve sağlanmayan olanaklarla ilgilidir.

Bazı yurttaşlar pahalı ithal güzellik kremlerinden birkaç tane alırken sağlık sigortası olmayan kimi yurttaşlar bir eczaneden bir kalp ilacının fiyatını duyunca onu almadan çıkabilirler.

Sosyal adaletsizlik sadece olanın eşitçe paylaştırılmasından değil olmayanın da eşitçe paylaştırılmamasından ortaya çıkmaktadır.

Mevcut sosyal adaletsizliği kentlerde bir yere kadar dengeleme yani insan haklarının gerektirdiklerini yerine getirmek kent düzeyinde belediyelerin görevidir.

Sokakta yaşayan çocuklar, yaşlıların barınma hakları vardır.

Kentlerde çöplerden yiyecek arayan insanların beslenme hakkı vardır. İnsanlar çöpten yiyecek bir şey aramamalı, yiyecek bulacak bir yer olmalıdır. Kentin birçok yerinde özellikle yoksul bölgelerde insanların alışveriş yapabilecekleri kar amacı gütmeyen çarşıların pazarların belediyelerce işletilmesi gerekir.

Besin maddesi satan yerlerin belediyelerce düzenli olarak denetlenmesi sağlık hakkıyla ilgilidir.

Şehirlerde çocuklar çöp toplamakta ve geri dönüşümden aile bütçesine katkı sağlamaya çalışmaktadır.

Kadınlar ve çocuklar için korunma ve sığınma evleri, huzurevleri, bakım evleri, evde bakım hizmetleri belediyece yapılmalıdır.

Sosyal hizmet uzmanları bunları görmelidir. Birşeyler yapmalıdır. Kendisi bir şey yapamıyorsa gerekli yerlere haber vermelidir.

Ve sözünü tamamladı: Bunlar sağlanmadığında insan hakları ihlal ediliyordur.

Sosyal hizmet mesleğini tanıyan, sosyal sorunları tanımlayan ve mesleğin yerel yönetimlerde aktif mesleklerden olduğunu vurgulayan İoanna Hoca’ya verdiği ders için meslektaşlarım adına şükranlarımı sunuyorum.