Bugün size güzel ve değişik bir hikaye anlatmak istedim. Gece yarısı çatıdan gelen sese uyandığında kedidir kedi deyip de yatmayanlardandı o. Her şeyden korkar her şeyi düşünür ama hiçbir şeyi düşünemezdi. Her şeyi inceler ama hiçbir şeyden anlamazdı. Olay bilmem hangi günün hangi ayında geçtiği için o da bilmiyordu hangi yılda olduğunu. Okula gitmek için uyandığında her şey normaldi. Aslında anormaldi çünkü ona göre normal ile anormal arasında hiçbir fark yoktu. Anormali normale normali de hiçbir şeye değişmezdi. Hiçbir şeyi bile hiçbir şeye değişmeyen bu zavallı yaratık kahvaltıya indiği zaman karşılaştığı kişi annesine çok benziyordu. “Acaba bu abim mi ablam mı annem mi? Abim olsa kaslı olurdu ama bunun kolları ince. Ablam olsa göğüsleri büyük olurdu ama bununki küçük. Annem olsa boyu kısa olurdu ama bununki uzun. O zaman bu babam evet evet babam. Andaval! Senin baban ölmedi mi? Öldü mü? Ölmedi mi? Öldü galiba. Kim öldü? Ben. Sen kimsin? Ben de bilmiyorum.”

Ablasının tokatlamasıyla kendine gelen çocuk düşüncelerinden ayrılmak için ablasından izin istedi. Ablası izin vermedi ama o ısrarcıydı. Ablasının göğüsleri yoktu. Evet nasıl olabilirdi bu. 18 senedir tanıdığı ablasının göğüsleri yok olmuştu. Ablasının göğüsleri artık onundu. Sevinmeli miydi? Kendi göğüslerini sıkmaya çalışan zavallı olduğu yere yığıldı. Ablası hemen polisi aradı. “Burada bir suçlu var. Evet evet. Göğüsleri çıkmış. Aynı zamanda bayıldı. Ne limon mu sıkalım? Neresine? Göğüslerine anladım. Daha da büyümez mi? Ne büyümez mi? Ekonomi. O zaten büyük canım. Canım mı? İnstagramınız var mı acaba? Defol seni adi köpek! Utanmıyor musun göğsü olmayan bir kadına instagram sormaya. Seni Sağlık Bakanlığına şikayet edeceğim. Senden şiş kebap yapsınlar da gör. Canım kebap çekti. Bunun göğüslerinden kaç kilo et çıkar. Sanane benim göğüslerimden. Selim, banane senin göğüslerinden. Selimmm. Seliiiim! Çağıran annesiydi. Okula gitmesini istiyordu ondan. Oysa onun en büyük hayali market kasiyerliğiydi. Bunun için de çok çalışması gerekiyordu. Sabah kalk okula git okulda uyu ders dinlermiş gibi yap ama dinleme sonra yazılı gelince 1 al ve ağla. Erkek adam ağlar mı? Erkekler ağlar da adamları bilmem. Perdeyi çektiğinde yüzüne vuran güneş az da olsa mutlu etmişti onu. Dışarıda çocuklar bira şişelerini labut gibi dizmiş onları vurmaya çalışıyorlardı. Selim onlara bağırmak istedi. Onlara vurmayın. Günah! Yatağından kalktı aynada kendine bakmak için yavaşça ilerledi. Bir de ne görsün? Hiçbir şey görmedi. Herzamanki kendini gördü ve narsist bir tavırla ne kadar yakışıklı olduğunu düşündü. Bir zamanlar düşünmek de suçmuş. Hala suç. Gece okurken uyuyakaldığı kitap yere düşmüştü. Karantina okuyordu. Takvim yaprağı oku daha iyi. Kim konuştu? Olric sen misin? Turgut abiciğimi bırakıp neden geldin. Ben o Selim değilim. Hangi Selim? Selim Işık? Selim Pusat? Turgutçuğum Özben’e selam söyle. Onun bana yok mu? Neden Olric? Takvim yaprağı okumamana kızıyor. Tamam Olric okurum söz. Servisin kornasını duyunca annesinden aldığı parayla ne alabileceğini düşünerek hızla evden çıktı. Noodle alacaktı galiba. Ne nude mi? Hayır aptal!

Abdal değil geri zekâlı, aptal. Heh evet. Bu kızla tanışması aklına her geldiğinde karnında bir şeyler oluyordu. Midesi bulanıyordu evet. Okulun ilk günü sınıfa geldiğinde kız tek başına orda oturuyordu. Ora nere Selim? Sıra işte Olric. Oturduğu sırada papatyayı andıran kız konması için arılarını bekliyordu. Bu arılarından on yüz bin milyonuncu olan Selim en talihsiziydi. Kızın o anda midesi bulandığı için kimsenin yanına yaklaşmasını istemiyordu. Yüzü asıktı. Selim içinden “Galibe regl olmuş” diyerek kızın önüne oturdu. “Takvim yaprağı okusaydın oturmazdın” “Sen kendi hayatına dön Olric” Selimlerin hep talihsiz olduğunu sanmışımdır. Meğerki talihsizler Selim oluyormuş. Selim konuşmak için arkasını döndüğü anda kız Selim’in yüzüne kusmuştu. Mideni bıraksaydın Ada. Çocuğun haline bak. İsmet Paşa mı koydu senin adını. “Uff sus be” Bu olaydan sonra anormal bir şekilde okey masasında aşk meşk boş iş diyen Selim kıza aşık oldu. İşin garip yanı ise kızın ondan nefret etmesiydi. Garip de değil aslında kendisini sevmeyeni kimse sevmezmiş. Kim bu Mevlana mı? Yok Ben.