İmarı olmayan ve imar planlamasının gerçekleşmesini bekleyen Kırcami Mahalle Muhtarı Mehmet Köksal, mahallede okul, hastane gibi kurumların yokluğundan yakındı. Suriyeli vatandaşların mahalleye uyum sağlayamadıklarını, Türk esnaflarından alışveriş yapmak istemediklerini söyledi.

İ.G: “Kendinizden biraz bahseder misiniz?”

M.K: “İki yıllık muhtarım. Korkuteli’nin Küçüklü köyündenim. Yörüğüm. Doğma büyüme Kırcamiliyim. Atalarım yaklaşık 150 yıldır burada. Burada arazilerimiz ve seralarımız var ve tarım ile de uğraşıyoruz.”

İ.G: “Mahallenizin en büyük sorunu nedir?”

M.K: “Mahallemizde en büyük sorun imar planı. Yıllardır çözülmüyor.  Kırcami imar planının olması için belediye başkanlarıyla, büyükşehir belediye başkanımızla, imar komisyon başkanlarıyla ve haritacılarla elimizden geldiği kadar mücadele ediyoruz. Hatta kendi çabalarımla halkımı ikna ederek yol açtım. 2 yerel mahkememiz Kırcami’nin imar planını iptal edince biz de temyiz başvurusu yaptık. Davalara 8 muhtarımız da dahil. Halkımızın bir kısmı Kırcami imar planından umudunu kesti. Kırcami’de hazine ve 2b yok ve siyasetçiler her seçimlerde bu bölgeye siyasi gözüyle bakıyorlar ve her seçimde burayı imar planına geçirmek için uğraşıyorlar. Bir yandan da odalar dava açıyor. Kırcami imar planı için dava açan ilk oda başkanı, Muratpaşa Belediyesi’nde 15 yıl belediye başkanlığı yapmıştır. Onu örnek alan odalar, şimdi Kırcami’deki imar planları için dava açmaya devam ediyorlar. Bu konuyla ilgileri olsa da olmasa da, haklı olsalar da olmasalar da dava açıp isim yapmaya çalışanlar da var. Bu sorunu basamak olarak kullanıp siyasetçi olmak için uğraşıyorlar. İsim yapmak istiyorlarsa, kendi meslekleri üzerinden isim yapsınlar. Kırcami imarını çözmek için belediyeler ile sürekli iletişim halindeyiz fakat sonuca gidemedik. Bundan sonra ne olur bilmiyoruz. Burada yaşayan çoğu kişi de ev yapamıyor, iş bulamıyor.”

İ.G: “Kırcami’de tarım yapılıyor mu?”

M.K: “Sera ücretlerinin yüksek olmasından dolayı seracılık yapılamıyor. Kırcami’deki halkımızın yüzde 30’u yerini sattı. Bazıları ise imar olana kadar tarım işçilerine oturma iznine ve ekim yapılmasına izin verdi. Sularımız çok kirli, sulama kanallarındaki suyu bitirmek üzereyiz.  Tarım da çökmüş durumda. Bir tarafımız bina diğer tarafımız tarım yapmaya çalışıyor. Buradaki toprak dökme ve kırmızı toprak. Buranın toprağı zaten kireçli beyaz bir topraktır, yani ot bitmez. Kırcami’de dökme toprak ve zararlı kimyasal ilaçlarla neredeyse 60 yıldır tarım yapılıyor. Toprak kirlendi, verimsizleşti. Sadece yeşil otlar ekilir hale geldi. Maydanoz, roka, tere gibi bitkiler ekiliyor ama domates, biber, patlıcan vs. ekilmiyor artık. Biz yeşillik ekerken kimyasal ilaçlar kullanıyoruz ama tarım il ve ilçe müdürlüğüne de soruyoruz. Bu konu hakkında bilgi almak istiyoruz. Bize bu konuda bir marka öneremiyorlar ama kontrole geldiklerinde sebzelerde ilaç kalıntısı görüyor ve cezalar yazılıyor. Bu durum serayı mühürlemeye kadar gidiyor. Tarım ilk müdürlüklerinin bu kadar ziraat mühendisleri var.  En az zararda kimyasal ilaç yapıp bize önersinler biz de yeşillik gurubuna o ilacı atalım. Ceza yazmak caydırıcı olmuyor ve sorunu çözmüyor. Tarım il müdürlüklerinde Ziraat mühendislerimiz var. Ülkemizde yetişmiş kimyagerler var. ARGE çalışmaları yapılabilmesi için laboratuvarlar olsa ve biz burada ilaçlarımızı üretsek çok iyi olur. Biz kimyasal gübreyi, ilaçları ve tohumları yurt dışından alıyoruz. Biz patlıcan, kabak, mısır vb. tohumları en fazla İsrail ya da Hollanda’dan alıyoruz. 1 kilo tohum en az 5 bin lira. Biz bu tohumları almak için yurt dışına dolar olarak veriyoruz. Kendimiz kendi tohumumuzu üretsek çok daha iyi olmaz mı? 50 kiloluk bir gübreyi 350 liraya alıyorum. Ben şu an 30 kuruşa marul satamıyorum, ama markete gittiğim zaman marulun tanesi 5 lirayı geçiyor. Burada üretici değil satıcı ve büyük marketler kazanıyor. Ben malımı 25 kuruşa veriyorum ama pazarda görüyorum ki 2 liradan aşağı dereotu da yok roka da yok. İsterim ki halkım ucuz yeşillik yesin ama olmuyor. Biz tarım ülkesiyiz aslında ama fiyatlar çok fazla. Çiftçilik ile uğraştığım için bunları iyi bilirim.”

İ.G: “Kırcami Mahalle Muhtarı olarak halkınıza nasıl destek oluyorsunuz?”

M.K: “Pandemi döneminde mahallemizde bulunan ve durumu iyi olmayan 84 aileyi tespit ettik. Onlar için erzak kolisi hazırladık. Kolileri kendi imkanlarım ile yaptım. Bir hayırsever vatandaşımız da muhtarlığımıza gelerek bu ailelere nakdi destek sağladı. Hükümetimiz halka pandemi destek yardımında bulundu fakat bu ev kiralarına bile yetmedi. Bize çok kez telefon geldi ve bu desteğin evlerinin kirasına yetmediğini, zorda olduklarını söyledi. Onları sosyal hizmetlere ve kaymakamlığa yönlendirdik. Kırcami halkını herkes maddi olarak iyi biliyor ama değil. Kırcami halkı tarlasından ürettiği malla ailesini geçindiremiyor. Camimizdeki bir hoca bir yardım derneğinde görevli. Mahallenin ödeyemediği su ve elektrik faturalarını alıyor ve derneğe verip yayınlıyor. Durumu elveren halkımız faturaları ödüyor. Şu zamana kadar 35 bin lira fatura ödemesi yapıldı. Yetkililer ile sürekli iletişim halindeyiz. Çözemediğimiz sorunları yetkililere bildirip vatandaşımızı yönlendirmeye gayret ediyoruz.”

İ.G: “Kırcami’nin imar planının olmaması nelere sebep oluyor?”

M.K: “Mahallenin yüzde 70’i imarın olmasını bekliyor. Kırcami’nin yol kenarları bina ama arka tarafları imarsız alan. Cadde üzerinde olan 3 küçük parkımız var ve birisi çocuk oyun parkı. Pazar yerimiz yok, alışveriş mağazalarımız ve marketlerimiz yok. Sağlık ocağı, hastane, okul yok. Diş hastanesi yok. Kırcami Diş Hastanesi Yeşilbahçe Mahallesine bağlı, bizim değil. Özel çocuk hastanemiz vardı o da kapandı. Yetkilere bu kötü durumu söyledik. İmar sorunu sebebiyle elimiz kolumuz bağlı, bir şey yapamıyoruz ki! Mahalleli çevre mahallelerdeki pazara gidiyor. Mahallemiz alışveriş yapmak için başka mahallelere dağılıyor. Devlet okulunu geçtim özel okulumuz bile yok. Mahalle imara mahkûm olarak bekliyor. Mevcut binalarımızda doğalgaz ve alt yapı çalışmaları yok çünkü imarı bekliyoruz ama ne zaman olacak? Burası 40 senedir imar bekleyen bölge. Hak iddia edenler var. Dava açma yetkileri var. Açılan ve 4 yıl sonra biten hatta sonuçlanmayan bir sürü dava var. Vatandaş şikayetlerde de bulunuyor. Benim yerim müstakildi fakat üçe bölündü beşe bölündü, neden diyor? Neden askıdayken itiraz etmediniz?  Sorun çözülebilirdi diyoruz gerekli uyarılarda da bulunuyoruz.”

İ.G: “Muhtar olarak Kırcami imar sorunu hakkında yetkililerden isteğiniz nedir?”

M.K: “Ben yetkili kişilerden Kırcamii’nin imarını istiyorum. Benim bu mahalle için sağlık ocağı, hastane yapmam gerekiyor. Gecekondu önlerinden geçen küçük yollar trafiği kitlenmiş durumda. Gecekondu sayısı çok fazla. 1 dönümde 1000 tane, 2-3 katlı gecekondu bile var. Atadan kalma 150 yıllık kerpiç evler var. İmara girecek 16 bin dönüm alan var. 11 bin dönüm de imarlı alan var. Kırcami çok geniş. Burada imar olsa; parklarımız, okullarımız, hastanelerimiz çok güzel olur. 12 katlı binalar da olacak tabii imar planı onaylanırsa. Dünya gözünü buraya dikmiş çünkü buradaki yer sahiplerinin çoğu yurt dışında. Almanya’dan İsviçre’den ve İsveç’ten beri arayan çok kişi var. Kırcamii’de yerlerinin olduklarını söylüyorlar ve durum hakkında bilgi istiyorlar.”

İ.G: “Mahallenizde rahatsız olduğunuz bir durum var mı?”

 M.K: “Mahallemizde çok fazla Suriye vatandaşı var. Bu Suriyeli vatandaşlarımızın bazıları geçimlerini kağıt toplayarak sağlıyor. Hayat standartları bize uygun olmuyor. Konuşma tarzları da kaba. Kullandıkları motosikletlerinden çıkan egzozdan rahatsız oluyoruz. Araçlarının plakası yok ve yüksek sesle müzik açıyorlar. Türk esnafından uzak duruyorlar. Ekmek bile almıyorlar. Suriye halkı için yeni halin oraya Suriye’den her gün 2 tır ekmek geliyor. Ekmekler buradan Suriyelerin kapalı araçları ile dağılıp Suriyelilerin yaşadıkları evlere dağıtılıyor. Zaten her Suriyeli vatandaşın nerede oturduğunu biliyorlar. Kurdukları bu seyyar market sistemi ile kendi ülkelerine para kazandırıyorlar. Türk esnaflarından hiçbir şekilde alışveriş yapmak istemiyorlar. Yaş ortalaması 35’in altında olan Suriyeli Vatandaşlar Türkiye’de, kalanları ise Suriye’de. Keyiflerine düşkün bir milletler Akşamüzeri evlerinin önünde nargile ve kahve içerler. Dikkat çekmek istediğim konu şu: Türkiye’den geçimlerini sağlıyorlar. Parayı bizim attığımız kağıt, plastik gibi geri dönüşümlerden sağlıyorlar. Kağıt toplayan bir kişinin günlük parası en az 300 Lira. Bunu bana toptancı söyledi.  Suriyeli halk ülkemizden topladığı gazete, karton, kağıt gibi geri dönüşümlü her şeyi toptancıya götürüyor ve maaşlarını nakit alıyor. Ama Suriyeli halk Türkiye’den, Türk esnafından, marketlerden alışveriş yapmıyor. Kısacası bizden yemiyor, içmiyor. Aldıkları paraları dolar yapıp ülkelerine gönderiyorlar. Türkiye’nin geri dönüşüm malzemelerinden gelen dolar, Suriye halkına gidiyor. Benim param bana zarar veriyor. Ben yetkililerden bu durumu çözmelerini istiyorum. Onların öncelikleri var. Ben hastaneye gittim. Suriyeli bir vatandaş benim önüme geçerek; Biz Suriyeliyiz, bizim önceliğimiz var dedi. Ben sıramı aldım bekliyorum ama o Suriyeli diye öncelik hakkı tanınıyor ve direkt muayene olabiliyor. Zaten onlarla Türkçe konuşmak zor, dilimizi bilmiyorlar ve kendi dillerini konuşmak istiyorlar. Türkler kendi ülkelerinde ikinci sınıf vatandaş olmamalı. Bu sorunlar mahallemizde çok fazla var. Ben ülkeme vatanıma sahip çıkmak istiyorum. Bizim gideceğimiz başka bir vatan yok. Bir arkadaşımız Suriyeli bir vatandaşa “Biz size yardım ediyoruz. Eğer bizim ülkemizde bir sorun olursa siz de bize yardım eder misiniz” diye sordu? Suriyeli adam “Erkekleri öldürürüz ama eşlerinizi ülkemize alır götürürüz” dedi. 20 yaşında genç bir Suriyeli vatandaşın 3-4 çocuğu var. Hatta 2 tane de karısı… Kendine bakamayan biri çocuklarına nasıl bakacak? O çocukları sokaklara salıyorlar. Olan bizim milletimize oluyor.”

İ.G: “Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?

M.K: “Sizlere teşekkür ediyorum. Tek isteğimiz Kırcami Mahallesi’ne imarın gelmesi ve okulumuzun, hastanemizin, mağazalarımızın olması.” HABER MERKEZİ