Türkiye’de cumhuriyetin kuruluşundan itibaren dünyada ve ülkemizde hep demokrasiden söz edildi. Ne yazık ki dünyanın birçok ülkesi bu yönetim şekline geçmesine rağmen biz bir türlü geçemedik. Liderler genel merkezlerden milletvekili adaylarını belirler ve bizlerin onayına sunarlar. Ağalar sanki bizimle dalga geçiyorlar.

1988’li yıllardı. Milliyet Gazetesi bir görev verdi. 30 Antalyalı vatandaşa soru soracaktık. Soru “Kaç milletvekilini tanıyorsunuz?” du.  O yıllarda sadece 5 vatandaş 4 milletvekilinin ismini bilebildi. Ben hızımı alamadım ve bir partinin il başkanına sordum. O bile tam olarak sayamadı.

Bu günlerde harıl harıl vekil olmak için dolarlar bozduruldu, kasalarda ve bankalardan paralar çekildi. Ankara’ya koşma yarışları başladı. Parayı bastıran, genel merkezde tanıdık bulan aday olmak yarıştılar. Genel başkanlar listeleri belirledi.

Liderlik suntasının adını da ‘Demokrasi’ diye yutturuyorlar.

Demokrasi bunun neresinde…

Yıllardır demokrasi toprağa gömülmüş…

Liderlik suntası yıllardır sürüp gittiği için ülke bu durumda kimin umurunda….

Gelin size mizahi tarzda fıkralarla halimizi biraz gülerek, biraz üzülerek kısa bir vakit geçirelim…

Mizah, trajediden komedi çıkarma sanatıdır dostlar.  Bizdeki demokrasi trajedinin ta kendisidir.

  “Karadeniz kıyısındaki bir otele ‘tam pansiyon’ gelen İstanbullu turist 2. günün sonunda isyan etmiş: “Acente bize, demiş, ‘Yemekte seçim serbest!’ demişti. Oysa iki gündür hamsiden başka bir şey yok mönüde. Nerede serbest seçim?” Otelci pişkin pişkin açıklamış: İster yersiniz, ister yemezsiniz, demiş, işte size serbest seçim!.. Ben size yemek zorundasınız mı dedim?..

Erzurumlunun biri kaldırımda bir kağıt görmüş. Kağıdın üstünde “Eski yazı” varmış. Erzurumlu “Belki dua falan yazılıdır… Kimse çiğnemesin” diye kâğıdı yerden almış. Katlamış, öpüp başına koymuş ve duvarın boşluğuna sıkıştırmış. Gece Erzurumlu rüyasında şeytanı görmüş.

Şeytan demiş ki: Ey Erzurumlu… Sen bugün yerden bir kağıt aldın ya… O kağıtta benim adım yazılıydı.

Benim adımı ayaklar altında çiğnenmekten kurtardın. Şimdi sıra bende ben de sana bir iyilik yapacağım düş peşime. Erzurumlu rüya aleminde şeytanın arkasından yürümeye başlamış bir kuyunun başına gelmişler. Şeytan “Bu kuyu altın dolu” demiş beline ip bağlayacağım seni kuyuya sarkıtacağım ceplerini altınla doldurunca bana seslen seni yukarıya çıkaracağım. Erzurumlu… Kuyunun dibine inmiş. Her yer altın dolu. Erzurumlu ceplerini koynunu altınla doldurmuş ve şeytana seslenmiş. şeytan ipi çekmeye başlamış. Bir süre sonra ip yukarı gelmez olmuş.

Şeytan sormuş: Bir şey mi var? Aşağıdan birisi ayahlarımı tutir, yukarı gelemirem. Sen onun başına bir güzel işe seni bırakır yukarı gelirsin. Erzurumlu işemiş şeytan onu yine yukarı çekmeye başlamış.

Ama bir ara  ip yine çekmez olunca şeytan sormuş: Yine mi ayaklarından tutan var?  He var gene  aşağıdan birisi ayalarımdan çekir. Merak etme sen onun üstüne büyük abdestini yap. Seni hemen bırakır. Erzurumlu başlamış büyük abdestini yapmaya Bu sırada yanında uyumakta olan karısı  feryadı basmış: Herif herif!.. Ocağın batmaya!.. Uyan uyan!.. Needirsen?.. Yatağı yorganı berbat edirsen.

Erzurumlu uyanmış ve “Gusuruma bakma hanım” demiş: Rüyasında altın bulanın hali böyle olir.

“Zaten. Konu seçim ve mizah olunca sözü yeniden Erzurumlu ‘ya vermek gerekir.

“Erzurum’da seçmenlerin genç adaylara daha çok değer verdikleri haberi yayılmıştı. Saçları ağarmış adaylardan bazıları saçlarını siyaha boyatmışlardı. Seçim sonuçlandı, saçlarını siyaha boyayanlardan çoğu seçimi yitirmişti. Arkadaşları : “Bu halin nedir” diye sorduklarında, cevapları : “Seçim boyası ” olmuştu.” Bizimkisi yarenlik dostlar, amacımız gülmeyi unutmuş yüzlere biraz tebessüm etmeyi hatırlatmak.

Belki bir gün bizim ülkeye ’de gerçek demokrasi gelir….

Kalın sağlıcakla

Hayırlı demokrasiler…