Yıl 1985. Henüz havalar daha soğumamış ama ufak ufak Antalya sonbahara giriyor. O yıl benim için çok önemli. Çok başarılı ilkokul, idare eden ortaokul yaşamının ardından bu kez istikamet Antalya Lisesi’ydi. İçeri girerken bugün bile unutamadığım bir şekilde dizlerimin titrediğini hatırlıyorum. Ben ortaokulu Faruk Tugay’da okumuştum.  Kemiklikteki bu okuldan sonra Antalya Lisesi gözümde çok büyümüştü. O zaman idari bölümler girişteki eski binadaydı. Garip bir küf kokusu vardı. Okul eskiydi ve duvarları da zaten adeta ben yaşlıyım diye bağırıyordu. Kaydımı yaptırdıktan sonra ver elini Kalekapısı. O zaman anlaşmalı üniforma satan dükkanlar vardı. Oradan gri pantolon, lacivert ceket, lacivert kravat ve mavi gömlekten oluşan formamı satın almıştık. Antalya Lisesi’nin kokartı ise ayrıca satılıyordu. Onu annem evde dikmişti. Artık liseli olmuştum. Doğrusu pek parlak bir öğrenciliğim olmadı. Antalya Lisesi’nin pansiyon binasında 9-AG sınıfında lise kariyerim başlamıştı. Resim derslerimiz ise ana binanın yanındaki eski binadaydı. Burası atölye gibi düzenlenmişti.

LİSE KAHVESİ

 Lisenin hemen yanındaki pasajın üst katında kahve vardı. Öğrenciler okul çıkışı orada buluşur, okey oynardık. Adı da öğrenci kahvesiydi. Hani sahibi Turgay abi neredeyse 18 yaşından büyükler giremez diye levha asacaktı. Lisenin hemen yanındaki sokakta tek tek sigara satan bakkal abimiz vardı. Para yok tabi sigarayı tek tek alırdık. Onu da çoğu zaman okul tuvaletini basan öğretmenlere kaptırırdık. Hele bir de sabah kahvaltısı keyfi vardı ki, inanılmaz. Sabah 6’da evden çıkardım, Şarampol’den Işıklar’a kadar yürürdüm. O zamanlar şimdinin dev şirketi Yörükoğlu’nun Karaalioğlu Parkı’nın köşesinde pastanesi vardı. Orada kızlı erkekli 10 kişi toplanır, birer boğaca yiyip okula hep birlikte geçerdik. İlk kez lisedeyken aşık oldum, lisedeyken sevgilim oldu. Daha neler neler…  Yani benim için Antalya Lisesi Antalya demektir, Antalyalılık demektir. Benim için okulun duvarları hiçbir zaman kendisine itiraf edemediğim aşkın kokusudur, hayatımın en güzel yıllarının kokusudur. Halen bile çok daraldığımda lisenin arka kapısından içeriye bakar anılara dalarım… Çünkü orası benim gençliğimdir, Kaleiçi’mdir, Yivli Minaremdir, börekçi Tevfik’tir, Topçu’dur, düğmeci Kaya’dır, kuyumcu Ata’dır. Orası Antalya’dır, orası benim lisemdir…

GELECEĞİMİZE KIYMAYIN!

Ancak birileri orayı gözüne öyle kestirmiş ki. En fazla 5 yılda bir saldırıya geçiyorlar. Kardeşim ne olur şu okuldan uzak durun. Geleceğimize kıydınız, çocuklarımıza kıydınız, torunlarımıza kıydınız, umutlarımıza, ümitlerimize kıydınız. Bırakın bari geçmişimiz yaşasın. Hiç değilse ona kıymayın…

Esen kalın…