Dün 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi’mizin 104. yıldönümünü kutladık. Ancak ben, bir asırdan uzun süredir kutladığımız bu zaferin gerçek ve tam manasıyla anlaşıldığını düşünmüyorum.

İlkokuldan üniversiteye kadar hepimize Çanakkale Savaşı ve bu savaşın memleketimizin bağrından çıkardığı kahramanlar anlatıldı.

Hepimiz,

Henüz bir Yarbayken Çanakkale Savaşı’nda görev alan Mustafa Kemal’in, çıkarmaların Anafartalar bölgesinden yapılacağını öngördüğünü ve liderlik ettiği 57. Alay ile birlikte Arıburnu çıkarması yapan Anzaklar’ı püskürttüğünü,

Savaş sırasında gösterdiği başarılarından dolayı da Albay rütbesine yükseldiğini ve Conkbayırı zaferi öncesinde söylediği, “Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum!” sözünü biliyoruz.

İtilaf Devletleri donanmasına karşı yapılan bombardıman sırasında, 276 kiloluk mermiyi tek başına sırtlayıp topun ağzına yerleştiren ve yaptığı atışlarla İngiliz gemisine zarar veren Seyit Onbaşı’yı biliyoruz.

Düşman çıkarmasından önce, gece karanlığından faydalanarak denize mayın döşeyen ve 3 büyük düşman gemisine denizin dibini boylatan, aynı zamanda Çanakkale Savaşı’nın en büyük kahramanlarından biri olan Nusret Mayın Gemisi’ni biliyoruz.

Çanakkale Cephesi 70. Alay Komutanı olan Hafız Halit Bey’in, bırakabileceği kimsesi olmadığı için yanında götürdüğü kızının,

Kurtuluş Savaşı, Birinci-İkinci İnönü Muharebeleri ve Sakarya Meydan Muharebesi’nde görev almış, savaşlarda gösterdiği üstün başarılardan dolayı Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından İstiklal Madalyası ile onurlandırılan Nezahat Onbaşı olduğunu biliyoruz.

Ancak bilmemiz gereken en önemli şeyin, bu savaşın bize kazandırdığı ve daha sonrasında Cumhuriyet’in de temellerini atan ‘Milli bir bilinç’ olduğunu düşünüyorum.

Üzülerek söylüyorum ki, ülkemiz milli bilinçten, birlikten, beraberlikten ve hoşgörüden hızla uzaklaşıyor. Bunun en bariz örneklerine ise yaklaşan yerel seçimlerle birlikte şahit oluyoruz.

Vatandaş işsizlik sorununa nasıl bir çözümünüz var diye soruyor,

“Millet ittifakına oy vermek haramdır” diye cevap alıyor.

Vatandaş Pazar fiyatlarını nasıl düşüreceksiniz diye soruyor,

“Milletin değerlerine karşı siyaset yapan 4’lü çete, şer ittifakı, illet ittifakı ve kim bir araya gelirse gelsin bu sokaklarda, mahallelerde gezme şansı olmayacak” diye cevap alıyor.

Vatandaş neden bu soğuk havada tanzim satış noktasında beklemek zorunda kalıyoruz diye soruyor,

“CHP’nin adayı seçilirse PKK, DHKP-C ‘Biz seni gördük, sen de bizi gör’ diyecek. Evinize su faturası getiren tahsildarın militan olduğunu düşünün” diye cevap alıyor.

İşte tüm bu söylemlerden dolayı, her vatandaşı kucaklamak, milli birlik ve beraberliğimizi güçlendirici cümleler kurmak yerine ‘Bendencilik’ anlayışını seçenler olduğunu gördüğüm için de, Çanakkale Zaferinin ve zaferi getiren ‘Milli bilincin’ tam anlamıyla idrak edilmediğini düşünüyorum.

Umarım bundan sonra okullarda, sadece yaptığımız savaşlar ve öne çıkan kahramanlar değil, aynı zamanda kazanmamıza ya da kaybetmemize sebep olan ‘Bilinç’ de yeteri kadar anlatılır.

Bu senenin hepimizin, Çanakkale Zaferini kazandıran ve Cumhuriyet’imizin de temelini oluşturan ‘Milli bilinci’ tam anlamıyla idrak ettiği ve ülkemizin durumu ne olursa olsun bunu kaybetmemek için çaba gösterdiği bir yıl olmasını diliyorum.

Başta Ebedi Lider Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, vatan bayrağının dalgalanması için canını vatana feda eden tüm şehitlerimizin ruhu şad olsun!

18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi’miz kutlu olsun.