Mirkelam açlıktan patilerini yalıyor, evin buz gibi sessizliğinde tek başına gürültü çıkarmaya uğraşmıyordu. Montunu askıya astı. Bir an için göz göze geldi montuyla. Annesi lise son sınıfta almıştı. Gerçekten de çok yıpranan montunun söküklerini göremeyecek kadar çok seviyordu. Annesinden kalan tek hatırayı üstüne geçirip sanki annesinin kollarını üstünde gibi hissediyordu. O lanet gecede çığlıklarını kimse duymamıştı. Ateş, sizi sevdiklerinizden koparabilirdi. Öyle oldu. Sobadan harlanan ateş sıcak yuvalarını yok ederken göz bebeklerinin gördüğü tek şey karanlıktı. Acı bir karanlık. Şerefsiz bi karanlık. Anne ve babası yangında can vermişti. O geceden sonra sevmediği dayısı, yengesi ve onların şımarık kızı Ela ile geçen yıllar üniversiteyi kazanmasıyla son bulmuştu. Hayat, genç adama cömert değildi. Onun hayatı. Boşluklarda geçen ve ne yapmasını bilmeyerek geçirdiği hayatı. Babasıyla anlaşamayarak büyümüştü. Açıkcası öldüğü için çok fazla üzülmemişti. Ama annesine olan bağlılığı onu depresyona sokmaya yetmişti. O geceden sonra gerektiğinde konuşuyor, gerektiğinde yemek yiyor, gerektiğinde de s…du. Gerektiği kadar yaşıyordu. Ya da yaşabildiği kadar. Eski duvar saatinin çıkardığı cılız ses duvarları öpmeye başlamıştı. Akrep ve yelkovanın sonu gelmeyen kovalamacası kavuşmak için değil miydi? Kavuşmak. Annesine kavuşmak. Evet, evet belki de en doğrusu buydu. Yaşamak için bulamadığı sebeplere küfretti. Zemin kata inmek için merdivenlere yöneldi. Alt katta olmalıydı. Bulamazsa da bir yerlerden alırdı elbet. Köleliğinin ilk avansını almıştı ne de olsa. Mirkelam mamasını koymadığı için sahibine çemkirdi. Sonra patilerini yalamaya devam etti. Bu bomboş ev, şimdi bir düğüne hazırlık etmeliydi. Ama evin de köleyi pek umursadığı yoktu. O da sessizliğine devam etti. Bütün tek evler gibi. Aşağıda bulamamış olacak ki montunu üstüne geçirip evden çıktı. Nerden alacağını bilmiyordu. Sahi nerden alınırdı ki? Nalbur. Evet nalburlarda olmalıydı. Tarihi geçen ilaçları çöpe attığı için kendine kızdı. İlaçla daha kolay olacaktı. Uykuda gibi, rüyada gibi. Acısız, korkusuz. Rastgele bir nalburdan içeri girdi. Masada oturan iri kıyım, bıyıklı adam onu ürkütse de lafa girmekte kararlıydı. Kılık kıyafetinden dolayı nalbur, onu dilenci sanmıştı. Lafa ilk giren o oldu.

 (Alıntı)