Dünya Sağlık Örgütü tarafından bu yıl TBMM’ye sunulan raporda, Türkiye’de obezite hastalığının ortalama yüzde 40 arttığı belirtildi. Diyetisyen Gonca Yaşar, “Obezitenin temeli teknoloji ve fast food tüketiminden kaynaklanıyor” dedi

Dünya Sağlık Örgütü tarafından bu yıl TBMM’ye sunulan raporda, Türkiye’de her dört kişiden üçünün hareketsiz ve kilolu olduğu belirtildi. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, 2019 yılı Türkiye’de obezite prevalansının ortalama yüzde 40 arttığı kaydedildi.  Artış kadınlarda yüzde 34 iken, erkeklerde yüzde 107 olduğu öğrenildi. Dünya Sağlık Örgütü’nün tanımına göre haftada 150 dakikanın altında bir egzersiz ve fiziksel hareketliliği az yapılıyor. Türkiye’de obeziteden kaynaklı yaşanan sağlık sorunları kanser, tansiyon, hipertansiyon, diyabet gibi her 10 kişiden 9’unda risk faktörü taşıyor. Ölüm oranlarının 50 yaşlara kadar düşmesi bekleniyor. Dünya Sağlık Örgütüne göre günde en fazla 5 gram tuz tüketimi olması gerekirken bu oran Türkiye’de 9 gramın üzerinde olduğu açıklandı. Verilere göre fiziksel hareketsizlik her 5 kişiden yaklaşık 3 kişi de yer alıyor. Obezitenin temel nedeninin sık teknoloji kullanımı ve küçük yaşlardan itibaren fast food tüketiminden kaynaklandığını vurgulayan Diyetisyen Gonca Yaşar, “Çocuklarda şuan da obezite oranları fazlalaştı. Amerika Birleşik Devleti araştırmalarına göre 2030 yılında obezite oranı yüzde 50’ye kadar varacağını gösteriyor. Ben en büyük sebebi teknoloji gelişmesine bağlıyorum. Hazır gıdalar, hızlı tüketim obeziteye teşvik ediyor. İnsanlar artık hareket etmiyorlar. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte hareketsizlik oranı arttı. Çocuklarda obezite oranlarının artmasının sebebi, eğitim sisteminin ağırlaşması ve internet oyunlarından kaynaklanıyor. Çocuklarda fiziksel aktivite yetersizliği çok fazla. Hazır gıdalara talep arttı. Evde yemek pişirme ve sağlıklı beslenme oranları azaldı ve azalmaya da devam edecek. Fast Food ürünlerde yağ oranı fazla, kızartma tüketimi de her geçen gün artıyor” şeklinde konuştu.

“ATALARIMIZ GİBİ BESLENİN”

Son yıllarda sosyal medya da yeni çıkan farklı zayıflama ürünlerinin reklam amaçlı tanıtımlarının yapılmasına tepki gösteren Diyetisyen Gonca Yaşar, “Sosyal medya üzerinden yapılan zayıflama ürünlerinin reklamlarına ben çok karşıyım. Bunun yanında dikkat edilmeyen en büyük hususta diyetisyen olmayan ve ya alanında eğitim almamış kişilerin tavsiyelerine uymaları insan sağlığını olumsuz yönde etkiliyor. Beslenme okulları gibi yerler çok düşük kalorili ya da çok fazla vücuttan suyu atan bağırsaklara zarar verecek düzeyde diyetler uyguluyorlar. Artık günümüzde yeterli ve dengeli beslenme kavramının bir üst modeli çıktı. Optimum beslenme şeklinde. Daha sağlıklı olmak adına eşit bileşenleri vücuda almak gerekiyor. Dukanlar, karataylar gibi diyetleri uyguladılar ve daha sonrasında çok fazla kilo aldılar. Sebze ve meyvelerde olan çeşitli vitamin ve besin değerleri yüksek yiyecekleri yemeliyiz. Detoks program günümüzde çok fazla uygulanıyor. Fakat aslına bakarsak böyle bir şey yok. En iyi diyet haftada 2 gün balık, kuru baklagil tüketimini arttırması gerekiyor. Tam tahıl ürünleri olan çavdar, yulaf ürünlerinin kullanılması gerekiyor. Piyasaya kinoa ve chialar çıktı. Atalarımız nasıl besleniyorsa, sizde o şekilde beslenin. Yabancı ürünler bizim memleketimizde yetişmiyor. Probiyotik ürünlerinin tüketiminin arttırılması gerekiyor” diye konuştu. EBRU KOÇAK / ANTALYA GÜNDEM ÖZEL HABER