Geçtiğimiz günlerde Ankara’da, Gazeteciler Cemiyeti ve İrlanda Büyükelçiliği genç gazeteciler için eğitim düzenlemişti. Bende katıldım. Türkiye’nin 17 ilinden genç gazetecilerin katıldığı ve gerçekten de güzel bir programıydı. Orada bize eğitim veren ve tanıştığım bütün arkadaşlar, hemen hemen hepsi aynı dertten yakınıyorlardı. Gazetecilerin kendi arasında dayanışmanın olmadığı söylüyorlardı. Şöyle bir bakın gazeteci esnafın, çiftçinin, bakanın, milletvekilinin, hatta bazen Cumhurbaşkanının bile hakkını savunur. Ancak kimse gazeteci ne durumda diye bakmaz. Biz herkesin haklarını savunan, fakat kendi hakkını aramasını bilmeyen tek meslek gurubuyuz. Bu gerçekten içler acısı. Ekonomik kriz başladığından bu yana birçok gazete kapanırken, birçok meslektaşımız da işsiz kaldı. 159 gazeteci cezaevinde. Peki, bundan kimin haberi var? Kamu işçileri, taşeron işçiler, tarım işçileri, eğitim işçileri, arkadaşlara bir şey olduğunda hepsi ayaklanıp, eylem yapıp haklarını savunurken, biz gazeteciler küfre, hakarete uğrayan arkadaşlarımızı asla savunma ihtiyacı duymuyoruz. Herkes nasıl haber atlatırımın derdine düşmüşken, aslında haklarının yenildiğin farkında bile değiller. Hangimiz diğer arkadaşımızın nesi var diye bakıyoruz acaba? Belki de böyle olduğumuz için basın özgürlüğünü yakalayamıyoruz. Gazeteci ilk önce kendisini, sonra meslektaşını daha sonra da haksızlığa uğrayan vatandaşın sesi olmalı. Yoksa bu ülkede ne gazetecilik nede özgürlük kalır.