O varlıkları görür görmez haberlerde dinledikleri ufolar akıllarına geldi. Yoksa onları uzaylılar mı kaçırmıştı. Onlar bunları düşünürken, kulakları tırmalayacak şekilde ıslık çalındı. Ardından o tuhaf varlıklar ayağa kalkıp saygı duruşuna geçtiler. O arada bulundukları yerin kapısı otomatik olarak açıldı. O kapıdan da kaptan dedikleri varlık çıktı. Yalnız bu kişi diğerlerine hiç benzemiyordu. Bu kişi insanlara benziyordu, ama ten rengi yeşildi. Saçları yoktu. Kulakları yuvarlaktı, diğer uzuvları ise aynıydı. Elbisesi ise rengârenkti ve renkleri sürekli değişiyordu. Kaptan, onları karşısında görünce gülümsedi. Ardından onlara oturmaları için yer gösterdi. Uzay oyunları sakinleri, kaptanın gülümsemesi karşısında korkuları bir nebzede olsa geçti ama hala niçin kaçırıldıklarını bilmiyorlardı. Bu yüzden içlerinden en yaşlı olan Salih, korkarak da olsa ona: ‘Bizi niçin kaçırdınız?’ diye sordu. Bunu sorarken de kalbi yerinden çıkacakmış gibi atıyordu korkudan. Kaptan, derinlere dalmış ‘Ya bunlarda başarılı olmazsa biz ne yaparız. Bunlar bizim son şansımız. Eğer bunlarda kaybederse ben ve halkım toptan yok ediliriz. Hayır, hayır, ben buna izin veremem. Göz göre göre halkımın yok edilişini izleyemem’ diye düşünüyordu. Salih, onun derinlere dalarak sorusunu cevaplamadığını görünce sustu ve kendisine gelmesini bekledi. O kendine gelince: ‘Az önce bizi niçin kaçırdığınızı sorduğum da susup derinlere daldınız. Böyle derinlere dalmanızın sebebini öğrenebilir miyim’ diye sordu. Kaptan, bu soru üzerine: ‘Halkım, halkım benim için hayatımdan daha önemli. Onlar olmadan ben ha yaşamışım ha da yaşamamışım. Onlar olmazsa bende olmam’ dedi gözyaşları içerisinde. Onun bu sözlerinin ne manaya geldiğini anlamayan Zafer söze karışarak: ‘Bizi kaçırmanızla, halkınızın ne alakası var. Bir türlü anlayamadım’ dedi, merak içerisinde. ‘Biz Sirius A gezegeninden geliyoruz. Halkımla Sirius B gezeninde yaşayan diğer halk arasında yıllardır süren ve hep onların kazanmasıyla sona eren oyunlar var. Onlarla bizim aramızda oynanacak bu son oyunda hangi taraf kazanırsa, öbür tarafı yok edecek ve oraya tümüyle yerleşecek. Benim gezegenim, diğer gezegene göre daha verimli. Halkı da ona göre daha merhametli. Onlar yıllardır kazandıkları için bu seferde kazanacaklarına inanıyor ve sürekli baskı yapıyorlar. Doğal olarak halkım bu durumdan çok etkileniyor. Diyeceğim şu’ dedi ve yerinden doğrularak ‘Yıllardır bize yardımcı olacak birilerini arıyorum. Bu arayışlarımın sonunda sizi buldum’ dedi ve kendini tutamayarak ağladı. Daha sonra ‘Halkımın geleceği sizin elinizde, eğer sizde kaybederseniz Huan halkı diye bir halk olmayacak. Sizin bize yardımcı olacağınızı umuyoruz. İşte o yüzden sizi kaçırdım’ dedi huzursuz bir şekilde. Kaptanın sözlerini duyan uzay oyunları sakinleri, şaşkınlıkla birbirlerine baktılar ve ardından kaptana dönerek: ‘Neee yardımcı olmak mı? Ama nasıl?’ deyiverdiler. Kaptan, onların şaşkınlığı karşısında kendi kendine ‘Bunlar son umudumuzdu’ dedi içi sızlayarak. Onun sustuğunu ve hüzünlü bir şekilde baktığını gören Salih, kaptana yaklaşarak şefkatle omzundan tuttu. Ardından ona: ‘Kaptan Bey, görüyorum ki bizi yanlış anlamışsınız’ dedi güler yüzle bakarak. Ardından onu rahatlatmak için elini kalbinin üstüne koydu. ‘Merak etmeyin, hepimiz elimizden geleni yapacağız ve bu işin altından kalkacağız’ dedi onun yanlış anlamasını gidermek için. Kaptan, onun bu tutumu karşısında umutlanarak gözü yaşardı ve iki damla yaş düştü. Gözyaşını göstermemek için arkasını dönüp sildi. Halkını kurtarabilme umudu yeniden yeşermenin verdiği huzurla yerinde duramıyor sağa sola dönüp duruyordu. Heyecanı yatışınca onlara döndü. Güler yüzle gülümsedi ve onlara: ‘Sizlere teşekkür ederim. Sizin sayenizde halkım yok olmaktan kurtulabilir’ dedi, gözleri ışıldayarak. Şimdiye kadar sesi çıkmayan Kemal, Sirius Gezegenini duyduğundan beri kaptanı dikkatli bir şekilde dinliyor, konuşulanları analiz ediyordu. Sonunda dayanamayarak onlara: ‘Sirius Gezegeni hakkında birkaç şey söylemek istiyorum’ dedi ve sözlerine şöyle devam etti. (Alıntı)