Son bir yıldır kiminle konuşursam konuşayım herkesin tek derdi ekonomi. Geçtiğimiz gün iş stresini atmak için alışveriş yapayım dedim. Fiyatlardan dolayı elime aldığım her kıyafeti bıraktım. Tabi yanımda valizle alışveriş yapan turisti görünce sinirlendim. Ama olsun sonuçta kafa dağıtmaya çıktım. ‘Neyse bir şey almadım bari bir kahve içeyim’ dedim. Baktım kahvenin de yanına yaklaşamıyorum. Onu da bırakıp, çıktım. ‘Bari dışarıda yemek yiyeyim’ dedim. Onu da yiyemedim. Eve doğru geldim ‘Su alayım’ dedim. 5 litrelik su 14 lira olmuş. En sonunda marketçi ablaya patladım. ‘Bu nedir ya. Su bile içemeyecek miyiz?’ dedim. Abla benden daha dertli çıktı. Abla, “Haklısın. Her şey ateş pahası. Buraya gelen herkes sinirini bizden çıkarmaya çalışıyor. İnsanlar ekmek alırken bile strese giriyor. Bu hale nasıl geldik anlamadım. Ne olacak bilmiyorum’ dedi. Arada da gülerek, ‘Acaba göçmen olup Suriye’ye mi gitsek?’ dedi. Kızdığım için abladan özür diledim. Ancak abla ‘Özür dileme kızım. Biz özür dileriz. Siz gençleri bu hale getirdiğimiz için’ dedi. İş yoğunluğundan kaçıp, kafa dağıtayım derken, daha çok strese girip eve döndüm. Açtım haberleri. Yine ekonomik kriz haberleri. Ancak bazı haber kanallarını açtım. Bal yiyip, şişen ayı haberi var. İyice sinir oldum. Biz ne derdindeyiz, onlar ne derdinde. En son sinirlenip, kitap okuyayım dedim. Onu da okuyamadım. Çünkü elimdeki bütün kitapları okudum ve yeni kitap alamıyorum. Yani anlayacağınız Türkiye’de attığınız her adımda strese girip, sinirleniyorsunuz. Şimdi gelinde sakin olun. 25 yaşındayım. Bıraktım artık tiyatroya, sinemaya gitmeyi su bile alamıyoruz. Sonra gel de sakin ol. Ee biz en sinirli ülkeyiz. Tabi sinirli oluruz.

Baksanız Müslüman ülkeyiz. Haksızlık, kötülüğün, hırsızlığın olmaması gereken ülkede kimse kimseye selam bile vermiyor. Çünkü çok iyi çalan insanların arasında olan size oluyor. Sonra kendini bilmeyen biri çıkıp ‘Gerekirse simit yeriz’ diyor. Ya simit bile alamıyoruz. Bakmayın bu kadar dertlendiğime bizi yöneten aklı başında yöneticilerimiz tabi ki biz mutlu olalım diye bir şeyler yapıyor. Not (Kinaye yapıyorum).

Bakalım yetkililer ne yapıyor. Aylardır savaşta olan ve ona rağmen buğday tarlalarını koruyan Ukrayna’dan törenle buğday alıyor ve bununla övünüyor. Bir tane yetkili çıkıyor ‘Gramla alışveriş yapın’ diyor. Başka bir yetkili çıkıyor, “Son verilere göre 503 bin 150 Suriyeli kardeşimiz ülkesine gönüllü olarak geri döndü. Bunu artırmak, oranın daha çok istikrara kavuşmasına, oradaki insanlara bir nefes alma imkanı, barınma imkanı oluşturulmasına bağlıdır. Suriye’nin kuzeyinde belirlenen 259 noktada briket ev yapım çalışmalarına başladık. AFAD Başkanlığınca 7 bin 613, Türk Kızılay tarafından 2 bin 189, Türkiye Diyanet Vakfı tarafından 8 bin 16, İHH İnsani Yardım Vakfı tarafından 18 bin 601, Sadakataşı Derneği tarafından 5 bin 50, Hayrat Yardım Derneği tarafından 2 bin 58, Deniz Feneri Derneği tarafından 1720, Aziz Mahmud Hüdai Vakfı tarafından 587, Beşir Derneği tarafından 641, Fetih Vakfı tarafından 2 bin 86, KIYAMDER tarafından 256, ANDA tarafından 200, Yedi Başak tarafından 700, İDDEF tarafından 610, diğer STK’ler tarafından 9 bin 352 olmak üzere toplam 59 bin 679 briket ev tamamlandı. Tamamlanan bu briket evlerin 45 bin 903’ü İdlib bölgesinde, 13 bin 776’sı Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekat bölgesindedir. Bu evlere şu ana kadar 51 bin 427 aile yerleştirilmiştir. Ayrıca briket ev alanlarında 69 cami, 24 sağlık merkezi, 68 okul, 23 çocuk parkı, 26 sosyal tesis, 21 fırın, 95 su kuyusu, 3 aşevi yapımı tamamlandı. Halen 15 cami, 6 okul, 14 sosyal tesisin yapımı da devam etmektedir” diyor.

Tabi haklılar, biz kira ödeyemezken, başkalarına yapılan ev için mutluyuz. Biz ev sahibiyle mahkemelik olurken, milyonların Suriyeliler için harcanmasına mutluyuz. Biz eve su alamazken, gramla alışveriş yapın diyen kişi lüks mekanlarda yemek yediği için mutluyuz. Neden? Çünkü biz Müslümanız. Ya bırakın Allah aşkına Müslümanlık böyle bir şeyse ben Müslüman falan değilim. Ben kimseye yardım etmeyelim demiyorum. Ancak biz ekmeği nasıl alacağımızı düşünürken, neden başkalarına milyarlar harcanarak ev yapılıyor. Bunu sorgulamak zor olmamalı. Ülkeden kaçmak için fırsat kovalıyoruz. Neden kötü yönetim yüzünden. Herkes farkında güzelim ülkenin nasıl kötü yönetildiğinin ancak kimse padişahla papaz olmak istemiyor. Hepimiz ‘Padişahım çok yaşa’ diyor. Ben demiyorum, demeyeceğim. Çünkü doğup, büyüdüğüm, aşık olduğum ülkemden nefret ettirdiniz. Ben bu hayata bir kez geliyorum. Geldiğim ülkeye, yaşadığım şeylere bakın. Evet sinirliyim, öfkeliyim, bıktım artık. ‘Bugün nasıl doyacağım’ diye düşünmekten yoruldum. Bir tek ben değil bütün insanlar bu halde. Ya 6 yıldır Antalya’dayım. Antalya’yı bile gezemedim. Hak mı bu? Hepinizin tek derdi cebini doldurmak. Halk aç kalmış, susuz kalmış kimin umurunda. Ancak şunu hatırlatayım. Bu dünya Kanuni Sultan Süleyman’a bile kalmadı.