Hepimiz onu Hilmi Önal olarak tanıyoruz. Hadi itiraf edelim, çoğumuz adını şimdi öğreniyor belki. Bazen böyle oluyor işte, yaptığın bir iş öyle çok beğeniliyor ki, bir daha kendi adın bile onun önüne geçemiyor. Onun için tuhaf bir ruh hali olsa gerek karşılığı. Öyleyse bu şimdi, Hilmi Önal gölgesinde, Recem Aktuğ’a uğurlama. Bir rolde izleyip sevdiğimiz, şarkılarda sesine hayran olduğumuz sanatçıların gerçekte kim oldukları, neyi sevip neyi sevmedikleri sanırım ancak hayata veda ettiklerinde merak ediliyor. Biraz Recep Aktuğ’dan bahsedeyim size. Hilmi Önal kötü, sözünde durmayan, hırsında boğulan bir karakterdi. Oysa Aktuğ, kişiliğini, verdiği sözleri mutlaka tutan, insanları, hayvanları ve doğayı seven biri olarak tanımlıyordu. En büyük korkusu, insanların peşin hükümlü olmasından sebep yanlış anlaşılmaktı. O, insanlar arasında konuşularak çözülmeyecek bir konu olmadığını düşünüyordu. “Herkesin mutlu olmasını istiyorum. Yalan ve sahte konuşma ve duruşlardan da nefret ediyorum.” diyordu. Hayır demek onun için dünyadaki en zor şeydi. Bilinen sanatsal çalışmalarının yanında fotoğraf çekiyor, çocuk oyunları yazıyor, sahne için gösteri programları yazıyordu. Recep, 13 Mayıs 1954’te, İzmir, Çeşme’de dünyaya geldiğinde ailesi, ona “Mehmet Recep” adını verdi. Ailenin, hayattaki en önemli değer olduğunu öğrendiği bir ortamda büyüdü. Hayat onun için İzmir’de başlamıştı. İlkokul, ortaokul, lise eğitimlerini Karşıyaka’da tamamladı. Onun çocuk olduğu dönemde samimi insanların yaşadığı, sevdiği, sevildiği bir Karşıyaka’da. Konservatuarda devam eden eğitim sürecinde, grafikerlik, pazarlamacılık gibi işler yaparak parasını kazandı. Gazeteci Tufan Aksoy’un desteği ile Çetin Emeç yönetimindeki Hürriyet Gazetesi’nin Magazin bölümündeki, Hafta Sonu Gazetesi’nde muhabirliğe başladı. Muhabirlik günleri bir buçuk yıl sürdü. Ardından organizasyon işleri yapmaya başladı. Şat Yapım kapsamında yürüttüğü çalışmalar ile Antalya, Anamur Girne, Akşehir festivallerinin yönetiminde görev aldı. Festivaller sona erdiğinde, Şat Yapım’ın da ticari yaşamı son bulmuştu. Bunun üzerine Recep, Tuğrul Karataş, Baha Boduroğlu ve Ertuğrul Çayıroğlu ile bir araya gelerek Arı Yapım adını verdikleri şirketlerini kurdular. Şirketin ilk sanatçısı Sezen Aksu, ilk bebekleri de Kaybolan Yıllar’dı. 1979, yaşamındaki özel yıllardan biriydi. Zira Eurovision’a katılmanın çok şey ifade ettiği dönemlerdi. Cantekin ile ilk kez Eurovision’a katıldılar. 1983’te ise, Buğra Uğur’un bestesi ile Eurovision Türkiye Birincisi olmuşlar ve Çetin Alp ile Türkiye’yi temsil etmek üzere Almanya’ya gitmişlerdi. Yıllarca Tanju Okan’ın sesine benzetilecek, kadife gibi bir sesi vardı. Recep Aktuğ, Eurovision’a gitmeden önce 1981’de, “Canım” ve “Giden Gençliğe” adlı şarkıların yer aldığı ilk 45’liğini çıkarmıştı. Pek çok şarkı sözü yazdı, besteledi. Üstelik pek çok güzel isim onu seslendirdi. Mesela Sezen Aksu’nun hayat verdiği “Hani” ve “Küçük Yaz Çiçeği” şarkılarının bestesini Recep Aktuğ yapmıştı. Müziğin yanında bir de oyunculuğa adım attı Recep Aktuğ. Recep Aktuğ’a, birkaç ay önce hastaneye kaldırıldığında, KOAH teşhisi konmuştu. Sonunda bedeni yorgun düştü ve tedavi gördüğü hastanede hayata gözlerini kapadı. 65 yaşındaydı. Ölüm haberi, Aktuğ’un kişisel sosyal medya hesabından, “Recep Aktuğ vefat etmiştir… Tüm sevenlerin başı sağ olsun…” şeklinde duyuruldu. Kızı Zeynep de, haberi “Canım babam Recep Aktuğ’u kaybettim.” şeklinde bir paylaşım yaptı. Aktuğ’un cenaze namazı, 15 Ocak (yarın) öğle namazıyla Zincirlikuyu Cami’de kılınacak ve cansız bedeni, Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedildi. Kötü adam rollerinin başarılı yüzü, kadife sesi ile kulaklarımızı şenlendiren bir Recep Aktuğ geçti bu dünyadan.