Bu yıl 56. düzenlenen Antalya Altın Portakal Film Festivali için Antalya’ya gelen sinemacılar, beyaz perdenin şu andaki durumunu değerlendirdiler

Türk sineması Antalya’da masaya yatırılıyor. Antalya Gündem Gazetesi olarak yapımcı, yönetmen ve oyunculara sinemayı sorduk. Türk Sinemasının korku imparatorluğu yaşadığını belirten yapımcı Sebahattin Çetin, özgürce film yapmanın şimdilik hayal olduğunu belirtirken, yaşamı boyunca 80 filme imza atarak yıllarca Yılmaz Güney ile çalışan Abdurrahman Keskiner, ise sinemayı bırakarak tüm birikimleriyle okul yaptırdı. Kendisinde heyecan yaratacak bir hikayeyi sabırla beklediğini söyleyen ünlü yönetmen Şerif Gören, şimdilik Türk sinemasında seyirci olmayı tercih ettiğini açıklarken, 56. Altın Portakal Film Festivali’nde Onur ödülü alan ünlü oyuncu Ahmet Mekin, gişelerde sadece komedi filmlerinin iş yaptığını belirtti.

ÖNEMLİ FİLMLER

Yapımcı Sabahattin Çetin Türk sinemasının önemli filmlerine imza attı. 1944 yılında Iğdır’da doğdu. Sabahattin Çetin, Kadri Yurdatap ile birlikte geleneksel Yeşilçam yapımcı tipinin belki de son temsilcisi. Bugüne kadar özellikle genç yönetmenlere tanıdığı olanaklarla bir dizi çizgi üstü filmlere imzasını attı. Yapımcılıkta belirli bir çizgisi var. Tecimsel amaçlı filmler yerine politik çağrışımları olan siyasal türler yapıyor. Zaman zaman yönetmenlerin yapımcılığa ya da yapımcıların yönetmenliğe soyunduğu dönemlerde o hep yapımcı olarak kalmayı tercih etmiş. Sabahattin Çetin, 1980’de kurduğu Belge Film adına bugüne dek şu filmleri yaptı: Bir Günün Hikâyesi (Sinan Çetin, 1980), Faize Hücum (Zeki Ökten, 1982), Bir Avuç Cennet (Muammer Özer, 1985), Kara Sevdalı Bulut (Muammer Özer, 1987), Film Bitti (Yavuz Özkan, 1989), Aşkın Kesişme Noktası (Bilge Olgaç, 1990), Uzlaşma (Oğuzhan Tercan, 1991), Yolcu (Başar Sabuncu, 1993), Sekizinci Saat (Cemal Gözütok, 1995). Sabahattin Çetin’in yeni projeleri arasında ise Ağır Roman ile Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamlarını konu alan “Hoşçakal Yarın” bulunuyor.

DEĞER ORTADA

Ülkemizde sanatın adeta dibe vurduğunu belirten, yılların film yapımcısı Sebahattin Çetin “Türk sineması ülkemizde hiçbir zaman özgür olmamıştır. Geçmişte hükümet güçleri sinema sanatının gücünü bildikleri için sinemayı sansürlerle kontrol altına almaya çalışarak yönetmek ve şekil vermek istediler. Günümüzde ise inanılmaz bir korku imparatorluğu yaşanmaktadır. Sanat ve kültüre verilen değer ortadadır. Sinema artık pahalı bir eğlence haline dönüşmüştür. Eski yıllarda sansürlere rağmen vatandaşlar yani dar gelirliler bile sinemaya giderlerdi. Oysa günümüzde pahalı bir eğlence mekanizmasına dönüştü. Eskiden, yani bundan 20- 30 yıl önce gişelerde milyonlar film izlemek için bilet alırken, şimdi salonlar boş. Sinema orta ve üst sınıfın eğlencesi. Bir yılda 150 milyon ciro yapan sinemalara karşın kapı pencere menteşesi yapan bir fabrika 300-400 milyon lira ciro yapıyor. Bu rakamlar sanata verilen değerin açık ifadesidir’’ dedi.

GÖNEN SİNEMAYA DÖNMEYECEK

Ünlü yönetmen Şerif Gören’de, sinemayı değerlendirdi. Şerif Gören sinema sektöründe pek çok farklı işte çalışmıştır. Yönetmenlik çalışmalarının dışında senaryo, kurgu, post-prodüksiyon, müzik direktörlüğü ve oyunculuk deneyimleri de yaşamıştır. 70′li yılların başında sinema adım atan Gören, devamlılığı olan, üretken yönetmenlerimiz arasında yer alıyor. 1974′te çektiği “Endişe” ile büyük bir çıkış yapan, ardından 1979′da çektiği “Almanya Acı Vatan” ile başarısını sürdüren Gören, Yılmaz Güney cezaevindeyken ‘Yol’u Güney’in yönlendirmeleriyle çekti. Film büyük bir başarıya imza attı. “Alişan”, “Derman”, “Yılanların Öcü”, “Katırcılar” ve “Amerikalı” yönetmenin ilk anda akla gelen filmleri. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin aslına dönüş yapmasının iyi bir gelişme olarak nitelendiren Şerif Gören, küçük aksaklıklar dışında önemli bir sıkıntı yaşanmadığını belirtti. Çok az sayıda tanınmış sinema sanatçılarının katılımı konusunda görüşlerini açıklayan Gören, “Komedi filmleri ancak gişelerde iş yapıyor. Devlet desteğiyle film yapanlar sınamalarda izleyici bulamıyor ve bulamaz. Bunların sanat ve sosyal yanı yok tamamen siyasal ısmarlamalar. Devlet desteği alanlar başarılı olamadılar, olamazlar. Sinema özgürce yapılmalıdır. Birçok televizyon dizileri var. Onlar tamamen ticari amaçla çekilir. Sanatsal değeri yoktur ve farklı kulvarın ürünleridir. Ben sinemayı en güzel zamanda bıraktım. 40-50 film yaptım. Şimdilerde dinlenmedeyim. Beni heyecanlandıran bir hikaye olmadıkça sinemaya dönmeyi düşünmüyorum’’ şeklinde konuştu.

“SİNEMA BİZDEN UZAKLAŞTI”

Türk sinemasında 80 filme imzasını atan yapımcı Abdurrahman Keskiner, 1965 yılında Osmaniye’de film çekimi sırasında tanıştığı Yılmaz Güney’in menajeri olarak sinemaya girdi. Yıllarca sinemaya hizmet veren ve bir çok oyuncunun star olmasında önemli rol oynayan Keskiner, “Sinema artık bizden uzaklaştı. En güzel zamanda bırakmayı bildik. Şimdi sinema halktan kopuk. Ben sinemadan kazandıklarımı yani halktan kazandıklarımı tekrar halka iade ettim. Osmaniye’de eşimin adına Emine Keskiner kütüphanesini kurdurdum. İnsanlar okusun ve ülkeye yararlı olsun istedim. Bu da beni kesmedi. Tüm film telif haklarımı satarak aldığım parayla yine Osmaniye’de Abdurrahman Keskiner Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi’ni kurdum. Benim yaşamımda kültür yani okumak çok önemlidir. Halktan aldım, halka verdim. Altın Portakal Film Festivaline davet edilmem beni çok onure etti’’ diye konuştu.

ÖDÜLLE ONURLANDI

Beyaz perdenin yakışıklı delikanlısı olarak anılan Ahmet Mekin, bu güne kadar 200 filmde oynadı. 56. Altın Portakal Film Festivali’nde Onur Ödülü alan Ahmet Mekin, Kenan Pars’ın aracılığıyla, 1957 yılında Mahşere Kadar adlı filmiyle sinemaya başladı. Yaklaşık 200 film ve dizide rol aldı. Ahmet Mekin, 1977 yılında Kadir İnanır ve Türkan Şoray ile birlikte rol aldığı Selvi Boylum, Al Yazmalım filmi ile Türk sinemasının unutulmaz isimleri arasında yer aldı. 2012 yılında Kayıp Şehir dizisinde İsmail Dede karakterini oynayan Ahmet Mekin, 2014 yılında vizyona giren Yunus Emre: Aşkın Sesi filminde Hacı Bektaş-ı Veli rolünü canlandırdı. 56. Altın Portakal Film Festivali Onur Ödülü sahibi oldu. Bu festivalin ulusal olmasında katkısı bulunan herkesi kutladığını belirterek, ‘’Sinemada filmler ne yazık ki gişe yapamıyor. Komedi filmleriyle idare ediliyor. Siyasi akım sinemayı çok etkiliyor. Sinemada yeni gençler geliyor ilgiyle izliyorum. Donanımlı gençler. Teori ile pratiği birleştirerek bunu beyaz perdeye yansıtıyorlar. İnsanlar evlerinde dizi izliyor. Diziler tamamen ticaridir. Para kazanmak içindir. Sanatsal değeri tartışılır. Antalya Altın Portakal 56 yıldır Türk sinemasına heyecan, sanatsal ve küçük de olsa maddi katkı sağlıyor. İyi ki vardır. Bizleri yaşatmaya devam ediyorlar. Emeği geçenlere sonsuz teşekkürler’’ dedi.

GELECEĞİN SİNEMACILARI

Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek, AKM’ye gelerek konuklarla zaman zaman sohbet etti.  ‘’Aşk Büyü Vesayre’’ film Yönetmeni Emrah Kısakol, Mehmet Açar ile Türk sinemasını konuştular. Daha sonra geleceğin sinemacıları ile AKM’nin girişinde birlikte hatıra fotoğrafı çektiren Başkan Böcek, tek tek öğrencileri kutladı. Sinema sanatının yaşamında önemli yeri olduğunu belirten Böcek, ‘’Hepiniz bu sanata gönül vermiş gençlersiniz. Gelecek sizden çok şeyler bekliyor. Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda yaşamınızda başarılar diliyor ve Cumhuriyet Bayramınızı kutluyorum’’ dedi. 150 öğrencinin ülkenin üniversitelerden gelen sinemaya gönül vermiş gençlerden oluştuğunu söyleyen Altın Portakal Sinema Okulu Koordinatörü Ersoy Soydan, başkanın ilgisinden dolayı mutlu olduklarını belirtti. Soydan, ‘’Okulumuz her yıl çeşitli üniversitede sinema dalında eğitim gören gençlerimizi bir araya getirerek Festivalde neler yaşandığını görerek bu atmosferi yaşamalarını sağlıyoruz. Altı Portakal bizim için eğitici bir okuldur’’ dedi.