Ne kadar da körüz, toplumun içinde, yanı başımızda olan hayatları görmüyoruz. Her gün gördüğümüz ama görmezden geldiğimiz hayatlar. Kim mi bunlar? Tahmin etmişsinizdir aslında. Sokakta yaşam mücadelesi veren çocuklarımız. Bazı çocuklar ailesine destek olmak için, okul yerine sokaklarda çalışırken bazılarının ise ne bir ailesi nede dostu var. Küçücük sıkıntılarımızı, dağ yaparız gözümüzde. Peki, bu çocuklar ne yapsın? Biz her gün evlerimizde, sıcacık yataklarımızda yatıp, şikayet ederken, onlar sokaklarda bir çok şeyle mücadele ediyor. Hangi birine yoldan geçerken selam veriyoruz? Bir derdi sıkıntısı var mı diye düşünüyoruz, soruyorum sizlere? O yüzlerindeki gülümsemenin sebebi olmak, hepimizi mutlu etmez mi sizce de? Belki de ülkemizde bu çocuklara Türkiye’nin kanayan yarası olarak bakıyorlar. Ancak onlar yara değil, bizim bir parçamız. Atatürk “Bütün ümidim gençliktedir” demiş. Bu gençlik niye okumuyor da sokağa terkediliyor o zaman? Belki de biz bencilliğimizden onları görmüyor ve onlara kanayan yara olarak bakıyoruz. Çocukların bu durumda olmasında hepimizin de birazda olsa parmağı vardır. Onların elinden tutup kaldırmak, dertlerine ortak olmak ya da hayatına dokunmak için uğraşmadık. Hiç birimiz sokaklarda neler yaşandığını bilmiyoruz. Bilmediğimiz ve belki de küçümsediğimiz şeylerle o çocukları yalnız bırakıyoruz. Tekin değil sokaklar, kimi tacize uğruyor, kimi darp ediliyor, kimisi ise itilip kakılıyor. Kimse böyle bir yaşam sürdürmeyi hak etmiyor. Yaşıtlarıyla oynayıp, gülüp, eğlenmek varken, onlar evine ekmek götürmek için bütün gün boyunca çalışmak zorunda. İçlerinden birisini parkın köşesinde oyun oynayan çocukları izlerken görebilirsiniz. İçiniz burkuldu değil mi? Bu çocuklar, vatanımızın evlatları, hepimizin kardeşleri. Bu çocukları görmezden gelmek onlara işlenen en büyük suç. Kendinden 5 katı ağırlığında kağıt arabasını çekmek zorunda mı o erkek çocuğu? veya onca trafiğin arasına canını hiçe sayıp mendil satmak için çabalayan o kız çocuğu. Hayata atılmak için daha çok küçük o bedenler. Ellerinde kalem izleri olmalı, kağıt torbaları değil. Okullar, sıralar, hastaneler, parklar, evler bunların hepsi, hepimize ait. Ülkeyi yaşanılır hale getirmek, refah ve huzurlu bir şekilde yaşam sürmek bizlerin elinde. Kim olduğunuzun, ne iş yaptığınızın veya ne kadar ücret aldığınızın bir önemi yok. Yapmamız gerek tek şey duyarsız kalmamak…