24.10.2017

 

 

Bu hafta yaşamın içinde birbirimize karşı zaman içinde bazen mecburiyetten, bazen de isteyerek gönülden davranışlar içinde hayatı kolaylaştırmak adına kendi adımıza kazandığımız özellikleri başka birileri ile paylaşmak olan çözüm ortaklığına değinmek istedim…

Bazı konularda genelleme yapmak gerçekten zor. Yaşam mücadelesi içinde kapital bir çemberin içinde bir oradan bir oraya savruluyor ve bu mücadeleyi de sadece rahat bir yaşam için yaptığınızı ama buna mecbur olmadığınızı savunuyorsanız, siz kendinize en büyük yalanı söylüyorsunuz demek isterim…

Genel olarak bazı düşüncelerin para her şey değil, yaşamanın daha kolay yolları var kısmında size katılıyorum… İşte tam da bunu düşünürken bir arkadaşımın iş hayatında benim için ve daha sonrasında da bende başka kişiler için onların çözüm ortağı olduğum ifadesini kullanmaya başladığımı fark ettim. Aramızda bir ortaklık ve anlaşma yoktu. Ama duruma göre bir an da olsa çözüm ortağı oluyordum. Aslında onun veya benim bilgilerim işleri çözmemizde, paylaştığımız sürece bir çözüm oluşturuyordu.

Peki bu basit çözüm ortaklığı işleri bu denli kolaylaştırıyorsa neden halen bizler hayatın bu kadar zor olduğu konusunda hem fikiriz, biri bana bunu anlatsın lütfen… Demek oluyor ki bu zinciri oluşturan bizler, bir halkayı birimiz çıkarıyor ve zincir ondan sonraki kısmında aksaklık yaşamaya başlıyor.

Kısaca oluşturulan çözüm kimsenin işine yaramıyor. Yine başa dönüyoruz…

Sizlerin de bildiği gibi düşman biliniyorsa onlar ile ilgili hazırlık yapmak kolaydır. Bilinmeyen düşman ise içimizde sizden bir düşünce olarak yakınınızda olan ama sizin hiçbir şekilde onu düşünmeyeceğinizdir. Çözümlerin ortaklığı kurulmuş ama bir de kuyumuzu kazmasalar…

Tek taraflı olursa çözümün ortaklığı da bozuluyor…

 

Unutmadan; Ben yazdıklarımdan sorumluyum sizin anladıklarınızdan değil…