Sizlerle tarihin derinliklerine doğru yol alalım. Kurtuluş savaşımızdan günümüze kadar yaşanmış bir olayı size hatırlatmak isterim. Şöyle yakın bir tarihimiz doğru yol alalım.18 Temmuz 1968’de Türkiye’de önemli bir ABD karşıtı eylemi gerçekleşti. Dolmabahçe rıhtımına yanaşan 6. Filo’nun askerleri Deniz Gezmiş’in başında bulunduğu gençler tarafından denize döküldü. Oysa 1946’da Misuri zırhlısının İstanbul’a gelişinde camiye “Welcome” mahyası asanlar, birilerinin tam 23 yıl sonra, İstanbul’a gelen ABD 6. Filosu’nu kıble yapıp karşısında namaz kılacaklarını tahmin bile etmemişti. Yani devrimci gençlerin deniz döktüğü Amerikalılara sözde Dindar ve milliyetçiler Gemiyi kıble yaparak namaz durduklarını hatırlayalım. Bir tanrı gibi Amerika’ya tapanlar bu gün Amerika’ya ‘’Kahrolsun’’ derken, o yıllarda Mustafa Kemal’e destek veren Ruslar için de ‘’Komünistler Moskova ya’’ sloganını atıyorlardı.
Gelin
İstanbul’a bir yolculuk yaparak Taksim anıtıyla kurtuluş savaşımızın hikayesine
bir göz atalım. Belki bilmezsiniz ama Taksim
Cumhuriyet Anıtı’nda Atatürk’ün sağında iki Rus yer almaktadır. Bu kişiler ünlü
Rus Mareşal Kliment Voroşilov ile ünlü Sovyet KGB kurucusu Mihail Frunze. Bu
kişiler Türkiye Cumhuriyet’inin kuruluşunda oynadıkları önemli rolü Atatürk’ün
özel emri ile tüm gelecek nesiller için asla unutulmasınlar diye burada yer
almaktadırlar. Ne yazık ki günümüzün Türk nesli bu kişilerin ne adlarını biliyor
ne de ne yaptıklarını.
16 Mart 1921 yılında özel törende Rusya Sovyet Federal Sosyalist Cumhuriyeti
ile Türkiye arasında “Dostluk ve kardeşlik sözleşmesi” imzalanmıştır. Bu
sözleşmeye göre henüz kurulmamış Türkiye Cumhuriyet’ine Türk milletinin yabancı
istilacılardan özgürlüğünü kazanabilmesi için 1878 yılından beri Rusya
sınırlarına dahil edilen Kars, Ardağan ve Artvin bölgeleri verilmiştir.
Sözleşmeye göre Rusya Türk halkına 10 milyon altın ruble ile askeri mühimmat
hibe edecek, karşılığında Türkiye Batum bölgesinin bağımsızlığını kabulü
öngörüyordu.
S. Aralov yazdığı hatıra kitabında Türkiye’ye gitmeden önce Lenin’in kendisine
söylediği sözleri şöyle vermektedir. Lenin: “Türk halkı özgürlük savaşını
vermektedir. Merkez Komitesi oraya savaş sanatını bildiğiniz için yolluyor”.
Yabancı istilacılara karşı geçilecek taaruz öncesi hazırlık aşamasında 1922
Mart-Nisan aylarında Mustafa Kemal’in davetlisi olarak elçi S. Aralov, askeri
ataşe K. Zvonaryov ve Azerbaycan elçisi İbrahim Abilov’un katılımı ile tüm Türk
silahlı kuvvetleri denetimden geçmiştir. Misafirler kara ve atlı birlikleri
ziyaret etmiş, iki ordunun komuta merkezlerine gitmiş, Konya’da bulunan yedek Ordunun denetiminde bulunmuşlardır. 16 Mart 1921’de imzalanan
sözleşme çerçevesinde taarruz öncesi 1921-1922 yıllarında Rusya’nın Novorossiysk,
Tuapse ve Batum limanlarından Türkiye’ye 39 bin adet tüfek, 327 adet makineli
tüfek, 54 top, 63 milyon tüfek mermisi, 147 bin top mermisi, giysiler vs
getirilmiştir. Bunun dışında Rus Beyaz ordusunun 1918’de doğu sınırlarda
bıraktığı tüm askeri mühimmat da Türkiye’ye getirilmiştir.
1921
yılında iki savaş gemisi “Jutkiy” (Korkunç) ile “Jivoy” (Canlı) Türkiye’ye hibe
edilmiştir.
Rusya Hükümeti Ankara’da hala Makine Kimya olarak bilinen mermi üretim
fabrikasının kurulması için tüm gerekli donanımı hibe etmiştir. Donanım ile
birlikte çok miktarda hammadde de getirilmiştir ve Türk işçilere eğitim
verilmiştir.
Bunun dışında Moskova’da imzalanan sözleşmeye göre Türkiye halkına vaad edilen 200,6 kg saf altın Sovyet diplomatik misyonun başında bulunan Y. Upmal-Angarskiy tarafından Türkiye Hükümetine teslim edilmiştir.
Mikail Frundze yetim kalan Türk çocuklarının barınması için kurulacak olan yetimhaneler için 100 bin altın ruble Türkiye Hükümetine Trabzon’da teslim etmiştir. S. Aralov ise Nisan 1922’de Türk Silahlı Kuvvetlerine ayrıca tipografi ve sinema aparatları için 20 bin lira hibe etmiştir. Aynı zamanda Aralov Rusya Hükümeti tarafından vaat edilen 10 milyon altın ruble yardımının son 3.5 milyonluk kısmını da Türkiye’ye geldiğinde beraberinde getirmiştir.
Yeni bağımsız devletlerin gelişmesi adına, emperyalizm ve kapitalizm ’den
bağımsız olmak için SSCB birçok devlete elinden gelen yardımı üstlenmiştir.
Sadece Türkiye’de Atatürk zamanında SSCB desteği ile birçok hafif ve ağır
sanayi fabrikaları kurulmuştur.
İsmet İnönü’nün başında bulunduğu heyet 25 Nisan 1932’de SSCB’yi ziyaret eder.
Kendisi burada 15 gün boyu 70 fabrikayı ziyaret ederken yanında bulunan tekstil
uzmanları Şerif Onay ile Kamil İbrahim SSCB’de ta 9 Hazirana kadar kalarak
SSCB’nin endüstrisini incelemişlerdir.
Aynı dönemde nihai olarak TC Merkez bankası da Sovyetlerin yardımı ile
kurulmuştur. Daha önce bu görevi üsteleyen Ottoman Bankası yabancıların elinde
idi.
Sonraki dönemlerde SSCB benzer antlaşmalar çerçevesinde ta 1980lerin sonuna
kadar Türkiye’de İskenderun, Karabük demir çelik fabrikaları dahil ilk demir
çelik fabrikalarını, ilk petrol arıtım fabrikası TÜPRAŞ’ı, Mersin ve İskenderun
limanları dahil birçok liman, ilk Alüminyum fabrikasını, ziraat sanayisi,
tarımcılık sanayisini ve birçok alanda daha Türk halkının yardımına koşmuştur.
Sovyetler sayısı 50 bini geçen Türk mühendisini ve işçisini eğitmiştir.
Gençlerimizi asan Amerikan sevicileri sözde şimdi Amerikan düşmanı kesildiler. Hangi vicdanla, anlamak mümkün değil….