Hikayeleri ve tarihleri ile su altı arkeologlarını bile heyecanlandıran, tıpkı insanlar gibi her biri bir öyküye ve köklü bir geçmişe ait Antalya’nın batıklarını keşfetmek için su altına iniyoruz. Yolculuğa hazır mıyız? Arkeoloji alanında dünyanın en eski yapılarına ev sahipliği yapan Türkiye karasuları, içerisinde bulundurduğu antik hazinelerle sualtı dünyasının tarihine adeta ışık tutuyor. Bilim insanları tarafından denizaltı tarihinin başlangıç noktalarından biri olarak kabul gören Türkiye karasuları, geçmişten bu yana denizci sayılan ulusların duraklarından biriydi. Özellikle Ege, Güney Akdeniz ve Karadeniz bu duraklara ev sahipliği yapan sulardan olma niteliğine sahipti.
Bilim dünyasınca denizcilik arkeolojisinin başlangıç noktası olarak kabul gören Türkiye karasuları, antik dönemlerden bu yana birçok denizci ulusun geçiş güzergâhı içinde yer aldı. Karadeniz, Ege ve Güney Akdeniz rotaları; donanmalar, ticaret filoları, yolcu gemileri ve kâşiflerce uzunca bir süre kullanıldı. Dolayısıyla bu sular denizaltı tarihi için büyük bir öneme sahip. Elbette ki bu suların içerisinde barınan her obje tarihe ayna tutan bir ayna değerinde. Biz de bu serimizde Akdeniz rotalarını ele alıp en az Antalya’nın gün yüzünde yatan tarihi kadar önemli olan denizaltı tarihini aktaracağız sizlere. Bu tarihin en büyük şahitlerinin batıklar olduğunu tahmin etmek hiç de zor değil haliyle. Antalya sahip olduğu batıklar ve bu batıkların hikayeleriyle dikkatleri üzerine toplayan şehirlerden biri. Bu batıkların tarihleri ve hikayeleri ise hazırlanan bu seride meraklıları ile buluşacak. Dilerseniz serimize Uluburun Batığı ile başlayalım…
ULUBURUN BATIĞI NEREDE BULUNDU?
Batık. Antalya'nın tarihiyle büyüleyen ve sahip olduğu pek çok eserle büyük bir üne kavuşmuş Kaş ilçesinin, 8.5 kilometre güney doğusunda uzanan Uluburun'un doğu kıyısının sadece 60 metre açığında bulundu.
BİR SÜNGER DALGICININ KEŞFİ SONUCU ORTAYA ÇIKTI
M.Ö. 14. yüzyılın sonlarına tarihlen, denizaltı arkeolojisinde en eski gemi batıklarından biri olduğu bilinen Uluburun Batığı,1982 yılında keşfedilmiştir. Geminin keşfini Bodrum, Yalıkavak'tan bir sünger dalgıcı olan Mehmed Çakır gerçekleştirmiştir.
AKDENİZ'İN EN ÖNEMLİ GEÇ TUNÇ ÇAĞI BULUNTULARINDAN BİRİ
Yapılan araştırmalar sonucunda Akdeniz'in en önemli Geç Tunç Çağı buluntularından biri olarak nitelendirilen batık, 1994-1984 tarihleri arasında, her biri üç ila dört ay sürmüş ve toplamda 22.413 dalışı barındıran 11 kampanya sonucunda açığa çıkarılmasıyla bilinmektedir.
ÇALIŞMALAR ON BİR YIL SÜRDÜ
On bir yıl süren, önce George Bass sonra Cemal Pulak’ın gerçekleştirdiği çalışmalar sonucu, geminin kalay külçeleri taşıyan bir kargo gemisi olduğu ortaya çıkmıştır. Ayrıca Uluburun Batığı’nın yürütülen çalışmalar dahilinde günümüzden yaklaşık 3.300 yıl önce battığı tahmin edilmektedir.
20 TON YÜK TAŞIDIĞI TAHMİN EDİLMEKTE
Geminin yapımında kullanılan sedir ağacının dendokronolojik tarihlemesine incelendiğinde Uluburun gemisinin M.Ö 1.300’de battığına saptanmıştır. Yaklaşık olarak 15 metre boya ve 5 metre ene sahip olan geminin ise 20 ton yük taşıdığı tahmin edilmektedir. 10 ton bakır ingot ve 1 ton kalay, geminin ana yükünü oluşturur. Ayrıca 150 adet Kenan kil kavanoz, 10 adet pitos, 3,3 ton toplam ağırlığında tek delikli 24 çıpa, tunç aletler, devekuşu yumurtaları, mühürler ve heykelcikler de geminin taşıdığı unsurlardandır.
DÜNYA DENİZ TİCARETİNİN EN ÖNEMLİ SEMBOLÜ
Uluburun Batığı, taşıdığı çok değerli ve stratejik önemi olan kargosu nedeniyle dünya deniz ticaretinin en önemli sembolü oldu. Geminin kargosundaki ham maddelerin ve diğer değerli ürünlerin, büyük olasılıkla bir veya daha fazla kral sarayı için gönderildiği sanılmaktadır.
NEFERTİTİ’NİN MÜHRÜ VE DÜNYANIN EN ESKİ ÖRNEĞİ OLAN BALMUMLU YAZI TABLETİ BURADA BULUNDU
Uluburun Batığı’nda ayrıca,tarihi değeri paha biçilemez objelere de rastlanmıştır. Bu objeler arasında Mısır Kraliçesi Nefertiti’nin mührü de yer almaktadır. Ayrıca gemide bulunan bir diğer kıymetli objede, dünyanın en eski örneği olan balmumlu yazı tabletidir. Tablet, bir küpün içerisinde muhafaza edilmiş bir şekilde bulunmuştur. Eserler günümüzde Bodrum Su Altı Müzesi’nde muhafaza edilmektedir.