Günlerden Pazar. Bugüne tatil derlermiş. Kimileri çocuklarını, eşini almış pazara gidiyor, ev ihtiyaçlarını gideriyor. Kimileri çarşıya alışveriş merkezlerine ailesi ile birlikte gidiyorlar ve eğlenceli dakikalar geçiriyorlar. Kimileri mesire alanlarına gidiyor. Burada aileleriyle, dost ve ahbaplarıyla hep beraber mutlu ve mesut bir zaman geçiriyorlar. Yalnız bir o, herkes bir yerlere giderken Pazar günü evinde hapsolmuş, bir yere gidemiyor. Tek başına, aile olmanın özlemini çekerek yalnızlığın verdiği ıstırapla, evinde öyle kapkara düşünceler içinde kalakalmış. Bir ailesi, eşi ve çocukları olmadığı için ne çarşı pazara ne de pikniğe vesaireye gidemiyor. Adeta evinde yalnızlığa tutsak olmuş bir mahkûm gibi evinden bir yere gidemiyor.

Elinde telefon, yalnızlığın verdiği buruk hislerle telefon rehberini isteksiz parmak uçlarıyla kah aşağıya kah yukarıya kaydırıyor, arayıp dertleşecek, hatta imkan olursa yanına giderek vakit geçirecek birilerini arıyor. Rehberdeki kime baktıysa hepsinin ailesi vardı. Mutlaka bugün bir program yapmışlar aileleriyle birlikte çarşıya düğüne müğüne gitmişlerdir. Sahi, yalnız olduğu için hiç kimse onu düğüne bile davet etmiyor. Kırk yılda bir davet edilse bile gidemiyor. Gitse de öte bakıyor, beri bakıyor ailesi olmadığı için kimsenin yanına oturamıyor, kıyı köşe bir yerlere çıkışıyor. Sonra da o çıkıştığı yerde iyice daralıyor ve hemen kendisini dışarı atarak tam eğlencenin ortasında hüzünle düğünü terk ediyor.

Telefon rehberinde kaç kere baştan sona, sondan başa gelmiş bilinmez ama en sonunda bir isme elleri sabitlenir. Bir umut, belki kendisini evine davet eder veya etmezse de bir yerlerde buluşup bir muhabbet kurup sohbet edebilirler. Numaraya dokunur ve çalmaya başlar. Coşkulu bir ses açar.

– Aloo!

Bu sesi duyunca kalbinde umut filizleri yeşerir ve o da aynı neşeli ifade ile karşılık verir.

– Esselamu aleyküm

– Ve aleykümüsselam ne güzel kelam der arkadaşı. O da hemen

– Nasılsın? Diye sorar.

– Teşekkür ederim Allah’a şükürler olsun iyiyim. Sesini duydum daha iyi oldum. Bu güzel Pazar gününde bizi hatırlayıp araman bizi ziyadesi ile sevindirdi. Sen de nasılsın?

– Allah razı olsun ben de iyiyim sağlığına duacıyız inşallah.

– Sağ olasın Allah hepimize iyilik sağlık versin.

– Âmin. İşleriniz nasıl?

– Çok şükür iyi, tıkırdayıp duruyoruz. Elhamdülillah kendi yağımızda kavruluyoruz.

– Allah sizin ve tüm ümmet-i Muhammedîn işlerine bet bereket versin, hayırlı bol kazançlar nasip etsin, gönüllere huzur versin, bütün şerlerden uzak eylesin, belalardan muhafaza eylesin, musibetleri def etsin, işlerinizde zarardan, ziyandan korusun, birliğimizi dirliğimizi bozmasın, gönlümüze göre versin, şerleri hayırlara tebdil etsin. Duası daha böyle uzayıp gidecekti ki, arkadaşı hemen sözünü kesti.

– Âmin, âmin, âmin, bugün vallahi ağzından bal damlıyor. Bize bir şey bırakmadın. Tüm duaları peşi sıra sıraladın gittin. Bu duaların arkasından sırtımız yere gelmez Allah’ın izniyle. Allah da senin gönlüne göre versin inşallah.

– Âmin. Allah razı olsun. Eee bugün Pazar. Hafta sonu tatili. Şimdi herkes evinde, çarşı pazarda, piknikte, düğünde dernekte ailesi ile birlikteler. Onlara böyle güzel temenniler ve dua edelim ki mutlu olsunlar, aile birlikteliğini bozmasınlar.

– Âmin diyelim biz de bu dualara. Allah hiç kimsenin aile düzenini bozmasın inşallah.

– Âmin, şu kısacık dünya hayatında mutluluğun ve saadetin en büyük kaynağı ailedir. Eğer aile içi tam bir huzuru ve mutluluğu yakalanmışsa bu huzur tüm aile bireyleri anne, baba ve çocukların bütün hayatlarına yansır. Baba işinde daha başarılı olur ve çevresindeki insanlarla güzel ilişkiler kurar. Anne evinde çocuklarıyla daha güzel ilgilenir, onların ihtiyaçlarını zevkle ve derin bir şefkatle giderir. Çocuklar da böyle bir aile ortamında tabi ki mutlu ve huzurlu olurlar, okullarında başarılı olurlar ve arkadaşları ile iyi geçinirler.

– Hocam aynı pedagog gibisin. Ne güzel tespitler, ne güzel sözler. Her şeyin başı huzurdur. O da birbirine kenetlenmiş, birlik dirlik içinde yaşayan sevgi, saygı ve sohbet kaidelerini yerine getiren, tüm bela ve musibetlerde birbirine kol kanat geren ailede bulunur. Aile ne kadar sağlamsa toplum da o kadar sağlam olur. İnsanların birbirine sevgi ve saygısı ve güveni artar. Bu da bizlere saadeti getirir.

– Bana diyorsun fakat senin de pedagogdan aşağı kalır yanın yok. Sen de döktürüyorsun. Sağlam aile sağlam toplum falan azizim.

– İnsan karşısındaki kişiye göre sohbet edermiş. Sen böyle güzel konuları açıp bir yola sokunca biz de o yolda yürüyoruz. Sen arabayla gidiyorsun ben de anca yürüyorum. Bizim bildiğimiz bir şey yok. Söyleyene değil söyletene bak derler. Senin ilminle hem istifade ediyoruz hem de gönlümüze bir ferahlık geliyor. Sonra da dilimizin döndüğü kadar bir şeyler lakırdı ediyoruz.

– Lakırdı, boş söz fakat sizinkisi ise hoş söz.

– Hoşluk sizden pirim. Dualarınız, sözleriniz ve muhabbetiniz lakırdımızı, boş söz ve zamanımızı hoş sözlere ve vakitlere çeviriyor. Sizinle muhabbet etmek büyük bir zevktir dostum.

– Öyleyse bu sohbeti derinleştirelim evinize geleyim. Bir sohbet meclisi kuralım muhabbete muhabbet katalım. Demli çayda muhabbetimiz de demlenir. Hoş sohbetimiz gönüllerde dem tutar.

– Bize mi gelmek istiyorsun?

– Dedim ya sohbetimizi koyulaştıralım. Böyle telefonda tadına varamıyor insan. Eğer müsaitsen geleyim veya bir yerde oturur sohbetleşiriz.
Arkadaşının telefondaki o neşeli sesi biraz isteksiz, gönülsüz bir sese dönüşür.

– Çok iyi olurdu. Güzel bir muhabbet kurardık. Çay may demler, yemek falan yapar yer içerdik . Fakat hanım çamaşır yıkayacak, malum Pazar temizliği. Çocuklar da ders çalışacak, ben de onları takip edip ilgilenmem lazım. Hem akşam misafir gelecek. Şimdi sen yalnızsın sıkılırsın falan. Ama mutlaka başka bir zaman buluşur muhabbet ederiz. Sözüm olsun sana.

Yüzüne tokat atılmış gibi söylenen bu sözlere ancak hayal kırıklığı yaşamış hafif ve ince bir ses tonuyla

– Tamam anladım. Diyebildi. Arkadaşı da sanki gönül alıyormuş edasıyla onun daha bir şeyler söylemesine fırsat vermeden cevabı patlattı.

– İyi o zaman görüşürüz. Ha bak hiç çekinme istediğin zaman arayabilirsin. Gece gündüz hiç fark etmez. Aramazsan darılırım ha. Haydi Allah gönlüne göre versin der. O da senin de diyecekti ki telefon yüzüne kapanır gibi alelacele kapanır. Uyduruk mazeretlere sığınılarak kendisinden kaçılıyor.

İşte bir Pazar, tatil. Fakat yüzüne kapatılmış bir telefon ve yalnız geçecek bir gün.