Bugün size Cemiyetler Kanunu ile ilgili bilgi vereceğim. Bu kanun neden çıkarıldı. Sonuçları nedir birlikte bakalım. İnsanların herhangi bir amaç etrafında bir araya gelerek cemiyetler, siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları vb. yapılarla tüzel kişilik halini almalarının tarihi çok eski değildir. İhtilal sonrası Fransa’da çeşitli cemiyetlerin teşkil edildiği, ancak bunların sürekli yasaklamalarla engellendikleri bilinmektedir. 1848 yılında yürürlüğe giren Fransız Anayasası’yla gizli olanlar hariç olmak üzere, sivil derneklerin ve siyasi partilerin kurulmasına müsaade edilmiştir. Ancak anayasada yer alan hükümlere rağmen bu serbestiyet sivil dernekler için uzun sürmemiş, diğer devletlere de örnek olacak nihai düzenleme ise 1 Temmuz 1901 kanunuyla yapılmıştır. Osmanlı Devleti’nin ilk anayasası olan 1876 tarihli Kanun-i Esasi’de cemiyetlerin kuruluşuna dair herhangi bir hüküm bulunmadığı gibi, cemiyet kavramı içinde siyasi parti, sendika ve derneklerin bir arada algılanması da endişe yaratmıştır. Bu hususta Batı’dan örnek alınacak bir tüzüğün olmaması da anayasada cemiyetlerle ilgili hükümlerin bulunmamasında etkili olmuştur. Buna rağmen Osmanlı coğrafyasında zaman içinde çeşitli amaçlarla cemiyetler kurulmuş ve sayıları artmıştır. Özellikle İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin bir muhalefet partisi gibi ortaya çıkması, II. Meşrutiyet sonrasında anayasada yapılacak tadilat sırasında cemiyetlerle ilgili yeni hükümlerin yer alacağının bir göstergesi olmuştur. Nitekim 16 Ağustos 1909’da Cemiyetler Kanunu çıkarılmış ve 21 Ağustos 1909’da bu kanun Kanun-i Esasi’ye 120. madde olarak eklenmiştir. Kanuna göre cemiyet kurmak için önceden izin almaya gerek yoktu, ancak kuruluşun yerel idarenin en üst makamına bildirilmesi zorunluydu (İstanbul merkezli cemiyetler Dahiliye Nezareti’ne bildirimde bulunacaktı). Bu kanunla beraber zaten daha önce de var olan cemiyetlere yenileri eklenmiş siyasi, fikri, iktisadi vb. alanlarda pek çok cemiyet kurulmuştur. Türkiye Cumhuriyeti’nde Osmanlı’dan devralınan cemiyetler kanunu yerine yeni bir kanun hazırlanması fikrinin ortaya çıkışı 1930 yılına tekabül eder. Dahiliye Vekaleti 14 Mayıs 1930 tarihli Bakanlar Kurulu toplantısında yeni bir cemiyetler kanunu için yaptıkları hazırlıkları içeren layihayı sunmuştur. Bunun üzerine Başbakan İsmet Bey (İnönü) 8 Haziran 1930’da layihayı mecliste görüşülmek üzere TBMM Başkanlığı’na arz etmiş ise de tasarının meclis gündemine alınmadığı anlaşılmaktadır. 29 maddeden müteşekkil bu layiha, pek çok yönüyle 1938’de kanunlaşan metinle örtüşmektedir.  1938 tarihli Cemiyetler Kanunu siyasi partileri de cemiyetlere dahil etmiştir. Kanun siyasi partilerle ilgili müstakil maddeler içermese de cemiyetlerin kuruluş koşullarını bildiren Madde 4’te “siyasi cemiyetlerin” İstanbul dışında kuruluyor olsalar bile, ana nizamnamelerini ve kuruluş beyannamelerini Dahiliye Vekaleti’ne vermeleri gerektiği belirtilmiştir. Cemiyetlere katılma yaşı hususunda da siyasi partilere üye için gerekli olan asgari yaş koşulu “milletvekili seçme hakkına sahip olanlar” şeklinde sınırlandırılmıştır (Madde 3). Madde 15’teki “siyasi partilerden başka cemiyetler birden fazla mevzu ile uğraşamazlar” ifadesiyle de siyasi partilerin birden fazla meseleyle meşgul olabilmelerinin önü açılmıştır. Kanun tüm cemiyetlerin kuruluşunu izne bağladığından, elbette siyasi partilerin kuruluşu da izinle gerçekleşiyordu. Meclis içinde CHP dışında açılan ilk parti olan Milli Kalkınma Partisi, 18 Temmuz 1945’te izinle kurulmuştur. MKP’nin kuruluşundan sonra, yürürlükte olan Cemiyetler Kanunu’nun bazı maddelerinin tadili üzerine 17 Aralık 1945’te İçişleri Bakanlığı’nca bir tasarı sunulmuştur. Bu tasarı içinde en önemli madde cemiyetlerin kuruluşu sırasında uygulanan “tescil” koşulunun kaldırılmasıdır. Tasarı Adalet ve İçişleri komisyonlarında incelendiği sırada 7 Ocak 1946’da Demokrat Parti kurulmuştur. Cemiyetler Kanunu’nun bazı maddelerinin değiştirilmesine dair layiha, 5 Haziran 1946 tarihinde TBMM’de görüşülerek nihai haliyle onaylanmış ve yürürlüğe girmiştir. 4919 numaralı kanun, 3512 sayılı kanunun 1, 4, 5, 9, 27, 33, 34 ve 35. maddelerini değiştirmiştir. Bu değişikliklerden en önemlisi Madde 4 üzerinde yapılan cemiyetlerin kuruluşlarının mülki makamlarca tescil edilmesine dair uygulamanın kaldırılması olmuştur. Yine bu değişiklikle uluslararası dernek teşkil etmenin önündeki engel de kaldırılmıştır.