Bilimsel gelişmeler ışığında teknoloji bize iletişim konusunda farklı aygıtlar sunmuş olsa da geleneksel bir yöntemin alternatifini henüz ortaya koymuş değil. Fiber bağlantılar ile ışık hızında bilgi aktarımına rakip tek bir yol var. Onun adı

Dedikodu:

Ucuz!

Bas-it!

Hızlı!

Hızını ve ulaştığı kişi ağını ölçemezsiniz, daha dilinizden düşmeden başkasının çoktan ağzındadır.

Anlamı çok açık değil mi? 

Biri demiş ve oracığa komuş! Öyle sıradan bir iş gibi üzerinde fazla düşünülmeden, akla ilk geldiği ham haliyle.

İlk üreten: Belli değil? 

Kadın mı erkek mi bilinmiyor.

Herhangi biri, dedi ve ortaya koydu.

Oldu mu sana: Dedikodu.

Sözlükte tanımı yapılmış. Başkalarını çekiştirmek ve kınamak üzere yapılan konuşma, kov, gıybet, kılükal:

Laf söz…

Yalan dolan…

Bozkır’ın Tezenesi Neşet Ertaş “Zahidem” türküsünde ‘yine bir laf duydum kırıldı belim’ derken…

Orhan Veli “Dedikodu” adlı şiirinde konuyu anlatırken…

Yalan yanlış, aslı astarı olmayan söz olarak tanımlayabiliriz, dedikoduyu. 

Daha çok kadınların dedikodu ettiği söylense de bu genel geçer bir doğru olmayıp erkeklerin kadınlardan geri durmadığı aşikârdır. Dedikodu üzerine bilimsel bir tez, akademik bir çalışma var mıdır, bilmiyorum!

Ekseriya

İşyerlerinde, mahalle kasabında, kuaförde, takside, otobüste, doktor beklerken, kasa kuyruğunda dikilirken, kınada nişanda düğünde, cami avlusunda cenazede, mevlit okunurken, kahve içilirken, yemek yerken, misafirliğe gidildiğinde, misafir kabul edildiğinde, ayaktayken, otururken, bazen telefonla, bazen yüz yüze, kız kıza, erkek erkeğe, gelin görümce, kaynana hısım arasında, bazen karma, iki kişiyle ya da grup olarak, havada, karada, denizde…belki mekik içerisinde uzayda…

Cahilinden profesörüne, çöpçüsünden pilotuna, amirinden memuruna bütün ahali cümbür cemaat…

Hayatımızın her anında…

Var mı ben dedikodu etmiyorum, diyen!

Alnından öperim.