Hayat bizim için zor ve kazanılması gereken bir yarış gibidir ya, işte öyle zamanlar gelir öyle sınavlardan geçeriz ki, yapılması güç, aşılması zor ve başarmanın imkansız göründüğü ne varsa onu yapmak hiç de zor olmaz ya işte öyle zamanlar için söylenebilecek bir söz gibi geldi. Gülümseyerek ağlamayı öğrenmek…

Bu kadar kolay yaşanması gereken bir dünyada işi zora sokmak ya da zorlaştırmak yine biz insanların elinde değil mi… Kuralları koyan biz, uymayan da biz, uymadığımız için ceza veren biz, cezadan dolayı vs.

Zamanın su gibi aktığını yaşamın içinde bi ara geri dönüşlerde görmek mümkün, fakat bu kadar hızlı ilerlediğini düşündüren sebepler bir yana her şeyin bir an dan ibaret olduğunu unutacak kadar zayıf bir algımız var gibi…

Görevler, sorumluluklar ve ehil sahibi olmak, her ne iş ile ilgili olursa olsun. Yaşamın neresindesin bilemem, bilmemin ne bana ne de size faydası var. Ancak bildiğim bir gerçek varsa, yaşamın her anını doğru tercihler alabilmek için bu denli mücadele ettiğimizdir. Küçük bir örnek size, hiç olmamıştır ki bir evliliğin ilk adımı düğünlerde bir problem olmasın ve bu düğünün gündemini belirlesin…

Artık biz insanlar ağlamanın doğal bir rahatlama olduğunu anlamak bir tarafa onu şekillendirdik ve daha kozmik bir yapı içinde gülerken ağlamayı öğrendik. Ve kimse artık kimsenin gerçek anlamda ne kadar rahatladığını ve gerçekten güldüğünü anlayamıyor. Değil mi ki şu söz eskilerden bu yana sıkça duyduğumuz. “ Güldüğüme bakma…” diye başlayan ama sonunun iyi olmadığı o cümle

Öğrenmek ve öğretmek güzeldir. Ama kavram karmaşası olmasa daha güzel olmaz mı? Gülerken gülmenin, ağlarken bile ağlamanın anlamını yitirmediği anlar için yaşamak her zaman güzeldir. Bizim oluşturduğumuz bu kadar zorluklara rağmen…

İçimizdeki hırs ve ego bizi bu denli mutlu ettiği sürece biraz zor görünüyor. Sanırım en kısa zamanda gülümseyerek ağlamayı öğrenmek gerekiyor.