İYİ Parti Antalya Milletvekili Adayı Tuba Vural Çokal, sadece sorunları dillendirmediklerini, turizmden tarıma, eğitimden sağlığa kadar her alanda çözüm önerilerini de anlattıklarını söyledi. Türkiye’yi yönetmeye en hazır partinin İYİ Parti olduğunu dile getiren Dr. Çokal, Antalya Gündem’in sorularını yanıtladı. Çokal, seçim sonucuyla ilgili yaptığı açıklamada Tayyip Erdoğan’ın 8 Temmuz’da Meral Akşener ile yarışmaktan korktuğunu belirtti

A.G. “Tuba hanım okuyucularımız için kısaca kendinizden bahseder misiniz?”
T.V.Ç. “Elbette. Antalyalıyım, hayatımın çok büyük bir kısmı Antalya’da geçti. Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldum. Aynı üniversitede, göz hastalıkları ihtisası ile fizyoloji doktorasına aynı anda başladım ve iki ihtisası bir arada bitirdim. Amerika’da göz tansiyonu üzerine Baylor Methodist Üniversitesi’nde çalıştım. Daha sonra Hindistan’da Chennai’de Agarwal Hastanesi’nde katarakt cerrahisi üzerine eğitim aldım ve kendi memleketim olan Antalya’da 12 yıldan beri özel kliniğimde çalışmaktayım. Ailem turizmci. Bu nedenle turizmin ve tarımın içinde büyüdüm. Babamın Manavgat’ın ilk noteri, annemin ise ilk kadın hazine avukatı olması nedeni ile ailemiz bölgenin en çok tanınan ailelerinden biri oldu. Bizi aslında bu kadar tanınır ve bilinir yapan şey turizm tesisleri, oteller, anne ve babamın, benim mesleğimiz değildi. Bizi bu kadar bilinir yapan şey, kurduğumuz sevgi bağı idi. Her ne olursa olsun memleketimizi her şeyin üzerinde tutmamız oldu. Annem 50 yıl önce İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun olduktan sonra Manavgat’a gelmiş. Tabi, o yıllarda turizm yeni gelişiyor. Manavgat’ta öyle. Şehrin yarısında sokak lambası var diğer yarısında yok. İşte böyle bir zamanda kendisi tüm taksicilere, turistlerle iletişim kurabilmeleri için İngilizce ders veriyor. Çünkü ders verdirecek öğretmen bulunamıyor. Bu nedenle annem Manavgat’ın Günay ablası olarak bilinir. Bütün Manavgat’a mal olmuş bir kadındır. Böyle bir annenin kızıyım: Babam Manavgat’ta tamamen dürüstlüğü ile bilinir. Bana bıraktığı en büyük mirastır dürüstlüğü. Bende İstanbul bir hastanenin başhekimliğini yaparken Antalya’ya döndüm. Kendi polikliniğimi açtım. Hastalarımla çok özel ilişkim var. Aramızda özel bir bağ var. Ailemin bana bıraktığı dürüstlük ve memleket sevgisini yaşatmaya çalışıyorum.”
A.G.: “Aktif siyasette yer alma fikri nasıl ortaya çıktı?”
T.V.Ç. “Ben aslında hep siyaset ile iç içeydim. Manavgat Belediyesi meclis üyesiydim. Manavgat İYİ Parti ilçe teşkilatının kurucu başkanlığını üstlendim.  24 Haziran seçimleri de milletvekili adayı olmak için görevimden istifa ettim. Sayın genel başkanımızın takdiri, Antalyalıların desteği ile milletvekili adayı oldum. Siyasete bu kadar aktif olma sebebine gelince beni iki şey etkiledi. Birincisi sayın Meral Akşener’in cesareti, yürekliliği, bakışları… İkincisi ise çocuklarımıza daha güzel bir dünya kurabilme isteği… Yurtlarda yaşanan taciz olayları hala içimizi yakıyor. O olayda,  yavrularımızın hakkını savunması gereken bakanın “bir kereden bir şey olmaz” demesini inanın hiç unutamadım. Bir de Serik’te yaşanan bir olay var. Kendi öz evladını,  iki buçuk yaşındaki bir bebeği taciz eden bir mahlûk var. Bu adamın karısı durumu defalarca karakola, savcılığa bildiriyor. Ancak her defasında yeterli delil yok denilerek, bu yavru ve zavallı annesi o vicdansızın yanına geri gönderiliyor. İşte ben bu ülkede artık bir daha “bir kereden bir şey olmaz” denemesin, yeterli delil  yok denilerek evlatlarımız geri gönderilmesin diye siyasete girdim.”
A.G.: “Çalışmalar nasıl gidiyor?”
T.V.Ç. “Antalya’yı karış karış geziyoruz. 24 Haziran’a kadar ben ve arkadaşlarım çalmadık kapı, sıkmadık el bırakmamak için çalışıyoruz. Gittiğimiz yerlerde bizi çok güzel karşılıyorlar. Adeta bağırlarına basıyorlar. Tarlada çalışan çiftçilerimizin, esnafımızın gözlerindeki mutluluğu görüyorsunuz. Onlarla beraber olmak apayrı bir duygu… Sabah Torosların tepesinde bir köyde başladığımız güne kemerde esnaf ziyareti ile devam ediyoruz. Pazarları geziyoruz. Tarlalarda çalışan çiftçimiz ile sohbet ediyoruz. Sadece destek istemiyoruz. Fikir alış verişinde bulunuyoruz. Gerçek manada dertleşiyoruz.”
A.G.: “İYİ Parti’ye ilgi nasıl?”
T.V.Ç. “Bence Meral Akşener’e bu görevi milletimiz verdi. Türk Milleti Akşener’i seçti bu nedenle de sahip çıkıyor. Gittiğimiz yerlerde bunu görüyoruz. İYİ Partinin toplumda inanılmaz bir karşılığı var. İnsanlar bunu OHAL şartlarında oluşturulan korku ortamı nedeni ile rahat rahat söyleyemiyor olabilir ancak İYİ Partiye inanılmaz bir teveccüh var. Bunu Adalet ve Kalkınma Partisi de görüyor. Hepimizden iyi biliyor. Bildiği içinde korkuyor. Bu korkuyla baskın seçime giriyoruz. Bu korkuyla İYİ Partiyi seçimlere sokmamaya çalıştılar. Bu korkuyla saldırıyorlar. Bu korkuyla 8 Temmuzda Meral Akşener ile yarışmaktan kaçıyorlar. İyi Parti’nin durumu Antalya’da çok çok iyi. Antalya daha ilk andan itibaren Meral Akşener’in yanında oldu. Sayın Akşener’de Antalya’yı çok seviyor. Bu nedenle seçim startını Antalya’dan verdi. İlk mitingi Antalya’da yaptı. Ben daha önce de birkaç kez söyledim. 24 Haziran günü Antalya’da sandıklardan birinci parti olarak İYİ Parti çıkacaktır. Hani diyorlar ya falanca partinin kalesi diye. Antalya bu saatten sonra bir partinin kalesi olacaksa bu İYİ Parti olacaktır.”
A.G.: “Biraz da tarımı konuşmak istiyoruz. Antalya ve Türkiye ekseninde tarımın durumu nasıl?”
T.V.Ç. “Öncelikle bir şeyi söylemek istiyorum. Sadece durum tespiti yapmıyoruz. Çözüm önerilerini de söylüyoruz. Sarın sorun odaklı bir parti değiliz. Biz çözüm odaklıyız. Ülkemizin ekonomisi neyse tarımı da aynı: Kısaca içler acısı… Tarım ülkesi Türkiye’nin geldiği yere bakar mısınız? Tarımın başkenti Antalya’nın durumuna bakar mısınız? AKP Dünyanın en büyük tarım ülkelerinden biri olan Türkiye’nin uygulanan yanlış politikalar nedeni ile akla gelebilecek her şeyi ithal eden bir ülke haline geldi. Öncesinde kendi kendine yeten 7 ülkeden biri olan Türkiye artık her şeyi ithal ediyor. Adını bizden alan ürünleri bile ithal ediyoruz. Zeytinlikleri imara açıp gidip bilmem nereden zeytin ithal ediyoruz. Fıstığı, mısırı, soğanı, patatesi ithal ediyoruz. Eti ithal ediyoruz. Üretici 6 liraya mazot alıyor. Borçlarını ödeyemiyor. Ürünlerini satacak Pazar bulamıyor. Gözü gibi bakarak büyüttüğü ürünü dereye döküyor. Bunlara çare olması, çözüm bulması gereken Tarım Bakanı ne yapıyor. “ istediğimiz fiyat olmaz ithal ederiz” diyerek köylüyü tehdit ediyor. Biz çözümlerle geliyoruz. Önce maliyetleri indireceğiz. Bunun için mazotu yüzde elli indirimli vereceğiz. Su da büyük bir sorun. Çiftçimizin tarımsal sulama suyunun kullanım hakkının özelleştirilerek sulama birliklerini tasfiye eden kanun maddelerini iptal edeceğiz, su kullanım haklarını çiftçilerimize iade edeceğiz.”
“ARGE’ye laf olsun diye değil gerçekten önem vereceğiz, araştırma merkezleri ve organize hayvancılık bölgeleri kuracağız, tarımın her safhasının planlayacağız. Çiftçiler için çağrı merkezi kuracak, çiftçilerin borçlarını faizsiz şekilde yeniden yapılandıracağız.
KADINLARA PAZAR
“Benim bir de hayalim var. Kadınlara özel pazarlar. Seçim çalışmaları sırasında yol kenarlarındaki kadınlarımızın, teyzelerimizin, dedelerimizin halini görünce içim sızladı. Benim 70 yaşındaki teyzem bahçesinden topladığı rokayı yol kenarında satmaya çalışıyor. Bastonla yürüyen dedem yumurta satıyor. Hem de nerede? Üzerinde gölgelik olan pazarda değil. Pazarın dışında yol kenarında, kaldırım taşlarının üzerinde oturarak. Çünkü içerideki yerin kira parası onun elindeki ürünün tamamının ederinden fazla. Bunu tüm siyasetçiler görüyor. Ama çözüm bulamıyor. 70 yaşındaki kadının 5 lira kazanmak için 10 saat roka satmasını görmeyecek kadar körleşen vicdanlar tarıma da turizme de çözüm bulamaz. Ben, hangi partiden olursa olsun belediye başkanlarının kapısını çalacak ve haftada bir gün pazar yerini kadınlara tahsis etmesini isteyeceğim. Orada kendi bahçelerinde yetiştirdikleri ürünlerini satacaklar.”
A.G.: “Turizmci bir ailenin kızısınız. Turizmin içinde büyüdünüz. Turizmi nasıl görüyorsunuz? Bu sene turist rekoru kırıldı deniliyor.”
T.V.Ç.: “Sıra ile anlatalım. Evet, yandaş haber kanallarını izleyince turizm altın çağını yaşıyor. Bakanlar bürokratlar koltukları kabara kabara yürüyor. Turizmi satılan yatak sayısından ibaret sanınca böyle oluyor. Turistin kalitesine bakan yok, turist esnafının derdinden anlayan yok. Bu her şey dahil sistemi nedeni ile tüm dünyanın gözünde ucuz turizm pazarı haline geldik. Bu da her yıl turist kalitesini düşürdü. Turist otelden burnunu çıkarmıyor. Her şey dahilin inanın her şeyini tüketiyor. Gece çorbasını bile içiyor. Turizmciler cebinde 50 Euro ile gelip 10 gün otelden çıkmadan tatil yapan turistleri görüyor. Turizmin sorunu deyince otellerin sorununu algılıyor. Hâlbuki turizm ile bir zincirin halkaları gibi bağlı onlarca sektörden oluşuyor. Bir de çalışanlar var. Turizm 12 aya yayılamadığı için birçok kişi sadece 6 ay ya da 8 ay çalışıyor. Diğer aylar ise çoğu işsiz. Bunu beni çok derinden etkiliyor. Bu sorunun tek bir çözümü var. Turizmi 12 aya yaymak. Hem sağlık hem de turistik amaçlı hizmeti bir arada verebilecek tesisler kurulabilir. Turizmin en önemli kollarından biri de turizm esnafları. Yıllardır zor şartlar altında yaşama mücadelesi veriyorlar. Her şey onları buluyor. Krizler onları teğet falan geçmiyor. Uçaklar tepelerine düşüyor. Dövizdeki oynamalar onlar kadar başka kimseyi bu kadar etkilemiyor. Çünkü kiralarını dövizle ödüyorlar. Esnaf kan alıyor ama dükkan kiralarına baktığınızda 20 bin Euro 25 bin Euro civarında. Turizmi canlandırmamız turistleri otel dışında tutmamız lazım. Benim bu konu ile ilgili düşüncelerim var. Mesela beş konakta tarihi köprüyü restore edip rafting alanlarına birer yer vermek gibi. İnsanları orada yürütmemiz gerekiyor.”
A.G.: “Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?”
T.V.Ç. “Çok güzel günlerden geçiyoruz. On bir ayın sultanı Ramazan-ı şerifi hep birlikte millet olarak idrak ettik. Birkaç gün sonra uğurlayacağız. Kadir gecesini beraber geçirdik. Birkaç gün sonrada tüm İslam alemi ramazan bayramını kutlayacak. Bu günler bu anlar birlik ve beraberliğin yaşandığı anlar. İnanın bu devlet, bu ülke, bu millet her şeyin en güzelini hak ediyor. Kutuplaşma kavga yerine hep birlikte Türkiye için çalışmalıyız. Evlatlarımıza daha güneş bir ülke bırakmalıyız. Bu vesile ile sizlerin vasıtasıyla İslam aleminin ramazan bayramını şimdiden kutlarım.”