Sık sık gündeme getirdiğimiz tarımdaki çöküş Antalya ile sınırlı değil.  Edirne’den Diyarbakır’a kadar durum farklı değil. Sıkıntı tüm ülkeye yayılmış durumda. Ortak nokta ise tarım politikalarının sil baştan yapılması yönünde

Son 15 yıl içinde 7 Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı değişirken, çok büyük tarım alanı yok oldu. Tarım arazilerinin yok olmasından dolayı dışa bağımlılığımız da arttı. Ziraat Mühendisleri Odası’nın raporuna göre Türkiye 2017’de, 3.8 milyar liralık buğday, 6.1 milyarlık pamuk ve 4 milyar liralık sığır ithal etti. Saman ithalatı için ise ülkeden 40 milyon lira çıktı. Bu ithal ürünlerin yanı sıra en son olarak Suriye’den 4 bin ton patates ithal ettik. Hal böyle olunca Türkiye’deki üretici ise üretmekten uzaklaşır hale geldi. Tarımın her geçen gün biraz daha kötüye gittiğini dile getiren Antalya, Diyarbakır ve Edirneli ziraatçılar, tarım politikalarının yeniden yapılması gerektiğini belirttiler.

 ‘TARIM BİTME NOKTASINDA”

Tarımın bitme noktasına geldiğini vurgulayan Ziraat Mühendisleri Antalya Şubesi eski Başkanı Vahap Tuncer, “Türkiye ve AKP iktidarından bu tarafa, bir tarafta da tarım politikası düzenlendi. Gözlenen tarım politikalarının Türk tarımını bitirme noktasına getirmiştir. Özellikle günümüzde Türkiye, yağlı bitkiler ve sanayi bitkiler anlamında dışa bağlı hale gelmiştir. Bu durum sadece yan sanayinin ötesinde hayvan yerinde de ciddi anlamda dışa bağımlıya yol açtı. Kırmızı ette bugün yaşanan sıkıntıların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Türkiye’de tarım yeterince desteklenmemektedir. Hükümet, çiftçiye verdiği desteğin daha fazlasını, çiftçinin kullandığı mazottan ÖTV ve KDV ile geri almaktadır. Taban fiyatları zamanında açıklanmamakta, ekim ve dikim yapılmadan önce açıklanmayan bu fiyatlar üretim planlamasına katkı sağlamamakta ve ürün deseni az taleplenmesine göre şekillendirilmektedir. Bu durumda da bir yıl çok para ödeniyor, ertesi yıl çiftçiye zarar ettirmektedir. Yine tarım ürünleri ihracatında yeterli destek sağlanamadığı için ihracatta dış ülkelerin ürün fiyatlarına göre şekillenmesi bu da fiyatın dengelenmesi açısından yeterli olmamaktadır. Kısacası tarım ürünleri sektörü sendika devrine terk edilmiş ve makroekonomi belgelerinin tutturulması ve enflasyondaki gıda ürünlerinin baskısının azaltılması için üretime yönelik bir tarım politikası yerine, ithalata dayalı bir politika tercih edilmiş ve yaş meyve sebzenin dışında ülke, tarım ürünlerini dışa bağımlı hale getirmiştir” dedi

Başkan Tuncer sözlerine şöyle devam etti:

“Geldiğimiz noktada Türk Lirası’nın değer kaybetmesi sonucu tarım girdilerinde dışa bağımlı Türkiye, ilaç, gübre, tohum, mazot, enerji ve diğer unsurların fiyatları hızla artması nedeniyle üretici artık üretemez noktaya gelmiştir. Bunu sonucunda da Trakya bölgesi gibi tarım arazisi ekilip dikilmekten vazgeçilmiştir. Böyle devam ettiği takdirde köyler bütünüyle boşalacak ve Türkiye kendi halkını, kendi insanını besleyemez bir noktaya düşecek. Bütün bu olumsuzluklar yetmiyormuş gibi hükümet, son çıkardığı iki yönetmelikle tarıma ve Türkiye’nin özgün yem kaynaklarına ölümcül darbeyi vurmaya hazırlanmaktadır. Eline geçecektir. Yine, bakanlık hazırladığı hal yasasıyla halleri özelleştirmeye çalışacaktır. Hallerin özelleşmesi demek, zaten sıkıntıda olan sebze meyve ticaretinin bütünüyle aracılara rant sağlayan Çıkarılan yönetmelikle genel kurumların ticareti konu edilecek ve Türkiye’nin yem kaynakları Uluslararası firmaların üreticileri ise maliyetin altında ürün satmaya zorlayacak bir sisteme yol açmaktadır. Bugün aracıların çok olması nedeniyle üreticinin elinden 1 liraya çıkan bir ürün, pazarda 3 liraya, markette 4 liraya satıldığı için üretici ve tüketici şikayetçidir. Hallerin özelleştirilmesiyle bu makas daha da artacak, üretici para kazanamazken tüketici de daha pahalıya ürün tüketmek zorunda kalacaktır. Döviz fiyatlarındaki yükselme ücretli fiyatların yoksullaşmasına sebep olmuş ve zaten pazardaki talebin azalmasının sonucunu doğurmuştur. Bu yeni düzenlemeyle iç fiyatta talep de azalacağı için çiftçi ürettiği ürünü daha ucuz fiyatta satmak zorunda kalacaktır. Kısacası bütün bu politikalar üreticinin daha yoksullaşmasına ve üretimden kopmasına, Türkiye’nin tarım ve gıda ürünlerindeki dışa bağımlı hale gelmesine ve Türk tarımının yok olmasına neden olacaktır. Yerli ve milli iddiasında olan iktidarın tarımda kalıcı bir ulusal tarım politikasına geçmesi ve tekrar üreten bir tarım sektörünü yaratması için acil düzenlemelerine ihtiyaç vardır. Bunun kalıcı yolu da üretilenin geçerlikleri bünyesinde bir araya getirmeleri ve ziraat mühendislerinin üretimler aşamasında üretimlerin bir araya gelmesini sağlayacak organizasyonları ve düzenlemeleri acilen geçirilmelidir.  Geçmişte ithalata dayalı politikalar günümüzde iflas etmiştir. Yükselen döviz fiyatları yurt içindeki, yurt dışındaki bazı fiyatların daha pahalı hale getirmiştir. Türkiye tekrar üretmek zorunda kalmıştır ama köyden toplanan üreticilerin de artık bedelleri kalmamıştır.”

EDİRNE “FİYATIN FAYDASI YOK”

Edirne Ziraat Mühendisleri Oda Başkanı Mutlu Kılıç ise Edirne’de hükümetin mahsul fiyatlarını geç açıklamasının üreticiyi zora soktuğunu söyledi. Başkan Kılıç, “Yaşanan ekonomik sıkıntılardan Edirne’de etkileniyor. Ana ürün çeltik, ay çiçeği, buğday ve az sayıda mısırdır. Hayvancılık başta olmak üzere bütün üretim kolları büyük problem yaşıyor. İnsanlar hayvanlarını satmak isteyenler var ancak pazar yok.  Tarım politikasını sil baştan yapmak lazım. Türkiye’de bütün karaladığımız tahtayı silip tekrar bir şeyler yapmamız gerek. Problem büyük. Başından beri buğday da verim sorunu verdi. Ayçiçeğinin fiyatı zaten yerindeydi ancak onda da verim istediğimiz düzeyde değildi. En büyük sorun çeltikte üretici nerdeyse malını yok pahasına satıyor. Devletin bir alım politikası yok. TMO ise ürün fiyatlarını çok geç açıkladı. Ağustos ayında hasat başlıyor, fiyatlar Kasım da açıklanıyor. Fiyatı üreticinin elinde mal bittikten sonra açıkladılar. Açıklanan fiyatın üreticiye bir faydası olmadı” dedi.

“TEŞVİK EDEMİYORLAR”

Diyarbakır Ziraat Mühendisi Oda Başkanı Abdussamed Ucaman, ekonomik krizin yanı sıra Diyarbakır’da yaşanan sokağa çıkma yasaklarının da tarımı olumsuz etkilediğini belirterek, “Burada genelde hububat tüketimi yapılıyor ve bir kısım pamuk üreticileri var. Verilen desteklerle üreticileri hiçbir zaman teşvik edemeyecekleri ortada. Danışman şeklinde mühendisleri çalıştırma politikaları vardı. Bu da yaklaşık üç yıldır bir muamma. Ortaya koyulan sistem ciddi manada çıkmazda ve yokuş aşağı gidiyor. Üretici ektiğini satamıyor veya sattığı zaman çok ucuza gidiyor. Bunda dolayı birçok çiftçi üretimden vazgeçmiş durumda. 4.0 teknolojik yöntemleri kullanılıyoruz deniliyor. Ne yazık ki böyle bir politika yok. Türkiye otu bile ithal etme noktasına geldi. Buradaki kırsal alanı güvenlik bölgesi seçilip yasaklanırsa, üç ayda bir sokağa çıkma yasağı ilan edilirse, çiftçi ne yapabilir? Tavuk bile zor besliyoruz. Terör yüzünden özellikle yaylak alanlar yasaklanıyor. Hayvanlarım üreme alanları kısıtlanmış oluyor. Bu politikalar hem tarımı engellemekte, hem de üretimde herhangi gibi bir şey ortaya çıkmıyor. Sadece çiftçiler cezalandırılmıyor aslında, tüm ekosistem cezalandırılıyor. Bu milli hasılayı da kısıtlamakta” şeklinde konuştu.

TOHUMDA BAĞIMLILIK

Çiftçiye etik bir eğitim programı uygulanmalı diyen Başkan Ucaman “Tohumda dışa bağımlı halde geldik. Rusya tohum vermiyorum derse hemen kaotik bir alana dönüşüyor. Bu yüzden yerli tohumların teşviki ve sertifikasyon işlemleri yapılması gerekiyor. İkinci adım ise kooperatifleşmedir. Bu piyasayla çiftçinin rekabet edecek gücü yok. Kooperatifleştiği zaman bir güç olarak kendini gösterebilecektir. Bu ekonomik güç çiftçiyi daha da ileriye götürecektir. Böylece üretici de birbirleriyle bütünleşmiş bir şekilde çalışma imkanına da sahip olacak.  Önce toprağı değerlendirerek, sonra tohumu değerlendirerek, sonra iklimi değerlendirerek, ekosistemi değerlendirerek gelinmeli. Mesela Harran bölgesinde toprak ciddi bozulmaya başlamış. Yanlış gübreleme ve yanlış bakımlardan dolayı topraktan istenilen verim alınamıyor. Bunlar oturup konuşulmalı. Zaten cevaplar ortadadır. Ancak hükümete yakın çiftçiler şu, bu ülkeden nasıl bir şeyler getirip satabilir bunun peşindeler. Afrika’dan ithal edildiği zaman zaten orada gübre çok ucuz, buraya getirip satmaya kalkıldığı zaman yerli üretici bununla baş edemiyor. Sistemde hiçbir zaman boş kalmadığı için bunu doğru olmayan yollarla dolduruyorlar. Tarımsal alanların Cumhuriyetten bu yana yüzde 30’u yok olmuş durumda.  Dolayısıyla tarımsal politikamız bitmiş durumda” ifadelerini kullandı.