Antalya’da son yıllarda iklim kriziyle birlikte su kıtlığına hızla ilerliyor. Antalya’nın yer altı su kuyularındaki azalmada sık sık gündemde dikkat çeken konular arasında yer alıyor. Ayrıca yer altı kuyularının tuzlu deniz suyu ile dolması tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor. Su kıtlığı döneminde Antalya Su ve Atıksu İdaresi Genel Müdürlüğü (ASAT) su sorunun gidermesi için yatırım çalışmaları yapıyor. ASAT’ın Serik ilçesinde hayata geçirdiği 1 milyar 561 milyon TL’lik içme suyu projesinde sona gelindi. Proje kapsamında Belek, Kadriye ve Karadayı mahallelerinin yanı sıra turizm bölgesinin 50 yıllık içme suyu ihtiyacını karşılaması dikkat çekti. Serik’te kapsamlı içme suyu hattı yenileme çalışması kapsamında 66 mahallenin kesintisiz ve sağlıklı içme suyu ulaştırmayı hedeflerken turizm tesislerinde su satması tepkilere neden oldu. Çevre Mühendisleri Odası Antalya Şubesi eski Başkanı ve Arüv Peyzaj ile Artutaş Yönetim Kurulu Başkanı Cem Arüv, kendi YouTube kanalında yayınladığı videoda, su kıtlığının yaşandığı dönemde ASAT’ın su tüccarlığı yapmasının yanlış olduğunu vurguladı.
“BİRİSİ SUYU SATARAK TURİZM YAPIYOR”
ASAT’ın altyapı ve halkın ihtiyaçlarının karşılaması noktasında yapılan her türlü yatırımlarını desteklediğini ifade eden Arüv, “Bu yatırımın yapılış modeli ve şekli noktasında birtakım kaygılarım var, düşüncelerim var. Dün de herhalde, dünkü haberlerin bir tanesinde işte Karadayı Boğazkent tarafına 1 milyar 650 milyon TL'lik bir yatırımla içme suyu şebek hattının döşendiğini, önümüzdeki 50 yıllık su sorununun bölgede çözüldüğü ile ilişkin projesini gördük. Böyle bir yatırımı yapmış olması ASAT’ın çok büyük bir başarıdır. Bu rakamları harcayıp bu yatırımları yapabiliyor olması şu ekonomik koşullarda çok büyük başarıdır. Ancak şu noktaya net bir açıklık getirmemiz gerekir. Özellikle sahilde faaliyet gösteren belediyelerimiz sahillerde, turistik il ve ilçelerde faaliyet gösteren belediyelerimizin turizm sektöründen faydalanan işletmeler ile arka alandaki halkın yoğun olarak yaşamış olduğu konaklama alanlarında, konutlarda yaşayan insanlar arasında bir dengenin oluşturulması gerekiyor” dedi.
Arüv, konuşmasında “Birisi suyu satarak turizm yapıyor. Turizmin ihtiyacı olan suyu temin ediyor. İkincisi kendi ihtiyacı için kullanıyor. Doğal hayatı ve yaşamı için kullanıyor. İkisi arasında fark var. Arka alandaki turizm ikinci konutlarında ya da yerli halkın kullanmış olduğu merkezi yerleşimlerde kullanılan su onların rutin, doğal, hayatın olağan akışına uygun ihtiyaçlardır” ifadelerine yer verdi.
“TURİSTİK TESİSLERE O SUDAN TATLI SU VEREMEZSİNİZ”
“Turizm sektörünün su ihtiyacı bizim hayatın akışında olağan olarak karşılayacağımız bir ihtiyaç değil” diyen Arüv, özellikle kurak dönemlerde, yarı altı seviyesinin bu kadar düşmüş olduğu dönemlerde turizm tesislerine içme suyu şebekesi bağlantısı yapıyorsanız eğer Türk halkının kullanımındaki olan suyu turizm sektörünün hizmetine sunuyorsunuz demek. Burada kıtlığı yaşanan bir ürünü bir sektörün devamlılığı için kullanıyorsanız eğer, o zaman teraziyi tartarken çok iyi tartmanız gerekir. İhtiyaçlar nezdinde tartmanız gerekir, rakamsal olarak tartmanız gerekir.
Belek ve Karadayı’nın arka alanında açmış olduğunuz bir kuyudan ben tuzlu su çekiyorsam ve o tuzlu suyla tarlalarımıza sokmak zorunda kalıyorsam, siz içme suyu şebeke hattı çekerek Karadayı ve Boğazkent ‘in içme suyu sorunu çözebilirsiniz ama sahildeki turistik tesislere o sudan tatlı su veremezsiniz” diye konuştu.
FATURA FARKI DİKKAT ÇEKTİ
Su kıtlığının yaşandığını vurgulayan Arüv, Antalya’nın tüm sahil şeridi ve tüm Ege'ye kadarki olan Akdeniz'in sahil şeridinde su kıtlığı yaşandığını aktardı. Arüv, kıtlığın yaşandığı dönemde turizmcinin bir şekilde bu suyu kendisinin temin etmesi gerektiğini dile getrdi.
“Denizden suyu alacak, arıtacak ve kendi tesisinde kullanacak. Şebekeden suyu turizmcinin hizmetine sunamazsınız” diyen Arüv, konuşmasında şu sözlere yer verdi:
“1 milyar 650 milyon TL para harcayarak Karadayı ve Boğazkent ‘in içme suyu problemini çözdünüz. Kıyıdaki turistik tesislerin de sorunu çözdüm diye beyan etmişsiniz. Kimin parasıyla çözdünüz? Benim paramla çözüyorsanız helal olsun. Ancak turistik tesisler, su faturalarına bakıyoruz. Su kullanımlarına bakıyoruz 5 yıldızlı turistik tesiste yatak başına kullanılan su miktarı 900 litre ile bin 200 litre arasında değişir. Bunun atık su arıtma fiyatına gelen miktarı yaklaşık olarak yüzde 70'tir. Yatak başına kullanacağınız su miktarı 1 ton civarındadır günlük. Su faturalarına bakıyoruz; su faturalarında okunan değerle otelin kullanılması gereken değeri kıyasladığımızda arada bir fark olduğunu görüyoruz. Bu fark çok büyük ihtimalle o otellerin yer altı suyundan kaçak olarak su çektiğinin göstergesi . Su faturalarına bakıyoruz; su faturalarının çok ciddi rakamları ulaşmış durumda. Metreküp fiyatları turistik tesislerde 170-180 liralar civarına geliyor. Belki önümüzdeki sezon 200 liranın üzerine çıkacak. Yılda ödenen paralar su parası olarak 20 milyon, 25 milyon civarında bir rakama geliyor.”
“ASAT SU TÜCCAR POZİSYONUNA DÜŞÜYOR”
“Amacı halka içme suyu, kanalizasyon gibi hizmet götürmek olan ASAT, turistik tesislere bu suyu servis ederek (halka, örneğin 30-40 liraya vermiş olduğu suyu) 200 liraya satması sebebiyle bir gelir elde ediyor. İyi bir gelir iyi bir gelir ama su yok. Ancak ASAT turistik tesislere su satan tüccar pozisyonuna düşüyor” sözlerine yer veren Arüv, “Su ticaretine para kazanan bir işletme pozisyonuna düşüyor. Ancak kuruluş amacı bu değil. Bu özel şirket, sektör şirketi değil kamu şirketi, kamu kurumu. Kamu kurumu olarak en ucuz maliyetle, en uygun maliyetle altyapı yatırımı yapmak zorunda ve suyu halkı için temin etmek durumunda olan, görevli olan bir kuruluş turistik tesislere yüksek bedelle su satarak su ticari yapmaya başlıyor. Çevre ve doğa açısından bu kesinlikle yapılmamalıdır” dedi.
“O BOLLUKTA BİR SUYA SAHİP DEĞİLİZ”
Turistik tesislerin kendilerinin merkezi su arıtma tesisleri kurmaları gerektiğini söyleyen Arüv, Denizden suyu alıp arıtarak kendi tesislerinde kullanması gerektiğini hatırlattı. Anadolu topraklarındaki yer altı suyunu özellikle sahil şehrindeki yer altı suyunun kullanmaması gerektiğini yineleyen Arüv, “O bollukta bir suya sahip değiliz. Tüm ovalarımız, alt bölge ovalarımızın tamamı Demre’den Kumluca’dan Manavgat’a Serik Ovasına kadar tamamı tuzlanmış durumda” olduğunu dile getirdi.
SUYUN TİCARETİNİN YAPILMASINA ENGEL OLMASI GEREKİYOR
Antalya'da su yönetimi konusunda ciddi sorunların yaşandığını aktaran Arüv, yüksek miktarda su çekimi yapıldığını ve çekilen suyun kalitesinin bozuk olduğu için arıtıldığını da vurguladı. Arüv, “Suyun halkın yanı sıra turistik tesislerin yoğun kullanımına sunuluyor. Bu durum, suyun ticaretini yapmak anlamına geliyor ve kesinlikle yanlış bir uygulamadır. Bu noktada, yetkili otoritelerin—valilik, bakanlık veya Büyükşehir Belediyesi suyun ticaretinin yapılmasına engel olması gerekiyor. Bu şekilde devam edilirse, birkaç yıl içinde Antalya halkı kendi ihtiyacı olan suyu bulamayacak duruma gelecek. Yaz aylarında sıcaklıklar 40-45 dereceye ulaştığında suyun ne kadar önemli olduğunu daha iyi anlayacağız. Turistik tesislerin anormal su çekimleri nedeniyle su ihtiyacının karşılanamaması gibi bir sonuçla karşı karşıya kalacağız. Bu yapılanma yanlıştır ve suyun acilen doğru bir şekilde yönetilmesi gerekmektedir. Bu konu hayati önem taşımaktadır” diyerek sözlerine son verdi.