Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) kasım ayı meclis toplantısı yapıldı. Meclis açılışında, ATSO Meclis Başkanı Ahmet Öztürk tarafından ATSO Meclis Başkan Yardımcısı Nilay Akbaş’ın görevinden istifa ettiği açıklandı. Akbaş’ın yerine 38. Gruptan Emrah Polat ATSO Başkanı Yusuf Hacısüleyman tarafından Meclis Başkan Yardımcısı olarak aday gösterildi. Sandık Kurulu üyelerinin seçilmesinin hemen ardından sandık masası kuruldu ve seçime gidildi. Sandıktan çıkan oyların sayılması sonucunda, 73 oyla yeni Meclis Başkan Yardımcısı Emrah Polat oldu. ATSO meclisine; ATSO Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Hacısüleyman, divan ve meclis üyelerinin yanı sıra basın mensupları katıldı.
ABD SEÇİMLERİ TÜRKİYE EKONOMİSİNİ ETKİLEYECEK
ABD seçim sonucunun Türkiye’yi hem doğrudan hem dolaylı olarak etkilerinin olacağını belirten ATSO Başkanı Hacısüleyman, “ABD, Avrupa’nın en büyük ihracat pazarı. 2023’te Avrupa’nın ABD’ye ihracatı 600 milyar dolara yakın. ABD’ye en çok ihracat yapan ülkeler Almanya, İtalya, İrlanda, Fransa. Avrupa’dan gelen mallara vergi konulması, Avrupa’nın ihracatını ve dolayısıyla büyümesini olumsuz etkileyecek. Bu, Avrupa’nın Türkiye’den yaptığı ithalatı da aşağı çekecek bir faktör olacaktır" diye konuştu.
Başkan Hacısüleyman, “Çin’in ABD’ye ihracatı geçen yıl 500 milyar dolardı. ABD ticaret açığının yüzde 30’u Çin kaynaklı. Çin’in dış ticaret fazlasının yüzde 40’ı ise ABD kaynaklı. Yaklaşık 60-70 yıldır küresel ticarette eğilim, engellerin ortadan kaldırılması, vergilerin azaltılması yönünde idi. Ama artık bu eğilimin sonlarına gelinmiş gibi bir durumla karşı karşıyayız. Vergilerde ve ticaret engellerinde artış, sadece sanayi sektörlerini değil, dolaylı olarak tüm sektörleri etkileme potansiyeline sahip. Bu nedenle yeni dönemde ABD’nin dış ticaret politikasındaki değişiklikleri yakından takip etmemiz gerekiyor.” açıklamasına da yer verdi.
SİYASİ GERİLİMLER GÜNDEMDEN DÜŞMÜYOR
Dünya ve Türkiye gündeminin çok karışık göründüğünü söyleyen Başkan Hacısüleyman, konuya ilişkin şu sözlere yer verdi:
“Küresel tarafta ekonomi istikrarsız, ticarette büyüme zayıf, siyasi gerilimler son yılların en yüksek düzeyinde. ABD seçimleri, Rusya-Ukrayna Savaşı’nda tansiyonun yükselmesi, İsrail’in Filistin, Lübnan, Suriye’de gerçekleştirdiği saldırılar hepimizi kaygılandırıyor. Bunların detaylarını teker teker saymamıza gerek yok diye düşünüyorum.”
“İçeride ise, mevcut durumumuzu 2 başlık altında toplamak gerekiyor. Birincisi 2021-2023 döneminde uygulanan ekonomi politikalarından normale dönüşün sancılarını yaşadığımız bir dönemden geçiyoruz. Bu başlı başına bir mücadele. Bu yıllarda dengeler öyle bozuldu, öyle ilginç bir dönem yaşadık ki; şu anda normalleşme olarak adlandırabileceğimiz süreç bile bazılarına anormal geliyor. İçeride yaşadığımız sürecin ikinci boyutunu ise ülke gündeminin çok sık değişmesi ve firmaların uyum becerilerinin zayıflaması oluşturuyor.”
“TÜRK İŞ DÜNYASI GÜNDEM SÜREKLİ DEĞİŞİRKEN NASIL YATIRIM YAPACAK?”
“Gündemin bu kadar sık değiştiği ve ekonomik verilerin pek de iç açıcı olmadığı bu ortamda Türk iş dünyası nasıl yatırım yapacak, nasıl katma değerli üretime geçecek, dijitalleşme ve yapay zeka konularına nasıl uyum sağlayacak?” sorusunu soran Hacısüleyman, “Bu soruların kısa bir cevabı yok. Birincisi bu gündem kirliliğinden kurtulmamız gerekiyor. Konsantre olabilmemiz için, zihnimizi meşgul eden bizi rahatsız eden odaklanmamızı engelleyen faktörleri azaltmamız gerekiyor.”
“İş dünyası olarak bundan 30- 40 yıl önce rekabeti kendi içimizde yapardık. Artık rekabetin büyük kısmını Kore'deki Çin'deki Almanya'daki Amerika'daki firmalarla yapıyoruz. Bu ülkelerin Ar-Ge’ye tahsis ettikleri fon miktarı ile Türkiye'de bizim özel sektörümüzün tahsis ettiği fon miktarı çok farklı. Evet son yıllarda Türkiye de bu konuda bir atılım içinde ancak hâlâ aramızda büyük fark var. Dünya ihracat rakamlarında görüyorsunuz, Çin, Amerika, Almanya…”
256 MİLYAR DOLAR İLE DÜNYA İHRACAT BÜYÜKLÜĞÜNDE 29. SIRADAYIZ
Türkiye’nin 256 milyar dolar ile dünya ihracat büyüklüğü sıralamasında 29. sırada olduğunu kaydeden Hacısüleyman, “5 ayda 27 puan düşen yıllık enflasyon %48,58 ile Temmuz 2023’ten bu yana en düşük seviyesine indiğini ifade eden Hacısüleyman, “Ciddi bir düşüş yakalanmış olsa da, henüz beklediğimiz umduğunuz yavaşlamanın gerisindeyiz. Nitekim Ekim’de TÜFE aylık bazda %2,88 ile piyasa beklentilerinin üzerinde arttı. Enflasyondaki bu inatçılık şu ana dek, faizin yüksek seyretmesine, faiz indirimlerinin ertelenmesine, büyüme üzerindeki baskının devam etmesine neden oldu. Bununla birlikte geçen haftaki son Para Politikası Kararında Merkez Bankası, enflasyonun ana eğiliminde Ekim ayında iyileşmenin başladığını açıkladı. Bu artık faiz indirimlerinin kapıda olduğuna işaret ediyor. Mevcut para ve maliye politikası ile uluslararası konjonktürde ciddi bir bozulma olmaz ise, gelecek yıl sonuna kadar politika faizinde 20 puana yakın bir indirim ön görebiliriz.” dedi.
ASGARİ ÜCRETİN 2025’TE NE OLACAĞI MERAK KONUSU
Son haftalarda ülke gündeminde önemli yer tutan asgari ücretin 2025’te ne olacağına dair de açıklamalarda bulunan Hacısüeyman, “Bu konudaki tartışmalara hem işçi hem işveren tarafını gözeterek bakmak zorundayız. İşveren tarafından bakınca, çalışanın işverene maliyetinin çok yüksek olduğunu; asgari ücrette yapılacak yüksek oranlı bir artışın firmaların rekabet gücünü hem iç pazarda hem ihracatta zayıflatacağını görüyoruz. Çalışan tarafında bakınca ise mevcut ücretin yoksulluk sınırının altında olduğunu görüyoruz. Devlet, sendikalar, iş dünyası ve çalışanlar olarak ücretlerdeki zayıflığı, ülkedeki pahalılığı azaltmak yerine ücret artışları yoluyla dengelemeye çalışıyoruz. Barınma, eğitim ve gıda sektörlerindeki fiyat düzeyi, sadece ülke tarihinin en yüksek düzeyine çıkmakla kalmayıp; pek çok gelişmiş ülkedeki fiyatların da yukarısına çıktı. Devletimizin eğitimi ve sağlığa erişimi ucuzlatması gerekiyor.
“GELİR VERGİSİ KANUNUNDA DÜZENLEMELER YAPILMALI”
ATSO olarak; asgari ücretli çalışanların alım gücünün korunmasını, eğitim, sağlık ve barınma maliyetlerinin aşağı çekilmesini, işverenin rekabet gücünün zayıflamaması için gelir vergisi kanununda düzenlemeler yapılmasını bekliyoruz” diyen Hacısüleyman, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Mevzuatta gelir vergisi dilimleri birbirine çok yakın, ücretler yılın başında henüz nisan mayıs gibi ikinci vergi dilimine yaz aylarında ise üçüncü vergi dilimine giriyor. Yani vergi kesintileri artıyor. İşveren için maliyeti yüksek ama çalışan için de eline geçen net para aylar ilerledikçe azalıyor. O yüzden iş dünyasında vergi dilimlerini yeniden düzenlenmesine ihtiyaç var.”
“Son dönemde, özellikle emek yoğun sektörlerde faaliyet gösteren mal ve hizmet ihracatı yapan firmalarımızın iş gücü bulma konusunda ciddi zorluklar yaşadığına tanıklık ediyoruz. EYT düzenlemesi gibi nedenlerle yerli iş gücünün azalması, bazı sektörleri iş gücü ithalatı çözümüne yöneltmiştir. İş gücü bulamayan firmalarımız, başka ülkelerden işçi temin ederek bu soruna çözüm arayışına girmiştir. Ancak izin süreçlerinde yaşanan aksaklıkları ortak akıl ile çözülerek, bir dünya kenti olan Antalya’nın uluslararası iş gücüne olan ihtiyaçlarının karşılanması gereklidir. Tabi ki kendi ülke insanlarımızın çalışabilmesi, işsizlikten kurtulması, evini ailesini geçindirebilmesi önceliğimizdir.”