Gündemden düşmeyen Lara Sahili’nin Büyükşehir Belediyesi tarafından 30 yıllığına kiralanması konusunda açıklamalarda bulunan İMO Antalya Şube Başkanı Mehmet Soner Akdoğan, sahili kiralamak isteyen belediye bürokratlarına kendi evlerini 30 yıllığına kiralamalarını teklif etti. Konyaaltı Sahili ile ilgili yapılan eleştirilere, “Sözleşme Menderes Türel döneminde yapıldı” dendiğini ancak aynı süreci Lara için işlettiklerini belirten Akdoğan,”30 yıl yönetimde kalacağınız garanti mi?” diye sordu.

KAMUOYUNUN TTEPKİSİNİ YOKLUYORLAR

Düzenlemenin önce yap-işlet-devret modeli ile yapılacağını öğrendiklerini ardından belediyenin projeyi yapacağını öğrendiklerini belirten Akdoğan, “30 yıllık kiralamadan bahsettiler. Büyükşehir’in Fen İşleri ile Park Bahçeler Müdürlüğü var ve bunu kendisi yapabilir. Proje ortaya çıktığında itirazlarımızı meslek odaları olarak yapacağız. Belediyeden bir yetkili 300 yataklı, bir başka yetkili 150 yataklı otel olacağını söylüyor. Kamuoyunun tepkisini yokluyorlar. Ben buranın 30 yıllığına kiralanmasına takılıyorum. 30 yıl yönetimde kalacağınız garanti mi? Kamu binalarının kiralanması noktasındaki uzun süreli sözleşmelerin vicdani olmadığını düşünüyorum ve şimdiden şerhimi düşüyorum. Ben oda başkanlığına 2 yıllığına seçiliyorum ve 10 yıllık sözleşme yapamam. 30 yıllık sözleşmeye imza atmaya hazırlananlar evlerini 30 yıllığına kiralayabiliyor mu?” diye sordu.

ADAMA GÖRE EMSAL VERİLİYOR

Şehirdeki imar artışlarının gündemden düşmediğini ve son olarak KİPA arazisinin konuşulduğunu belirten Akdoğan, “Bizdeki sorun, herşeyin mevzuata uygun olması” dedi. Emsal artışı isteyen insanların bunun yasal altyapısını hazırladığını ancak düzenlemelerin kişiye veya kuruma özel olmaması gerektiğini belirten Atdoğan, şunları söyledi: “Sıradan bir vatandaş ilgili birime gittiği zaman o parselde oluşacak emsal durumunu bilmeli. Bugün ada bazlı kentsel dönüşümler yapılıyor. Plan tadilatında neye dikkat edilirse hangi sonucun alınacağı konuşuluyor. Böyle bir plan tadilatı dünyanın hiçbir yerinde yok. Çok yetkili birilerini tanıyan daha çok emsal alıyor, tanıdığı olmayan daha az alıyor. Bununla ilgili hangi metrekarede ne olacağı konusunda net bir altlığın oluşturulması gerekiyor. Bugün belediye meclisleri hergün karar alıyor. Fay hattı geçen Antalya dışındaki bir ilimizin belediye meclisinde, fay hattının uzağa taşınması ile ilgili meclis kararı almıştı. Bu kadar yetkin insanlardan belediye meclisleri oluşmamalı!”.

Mehmet Soner Akdoğan (1)

KOLTUK İÇİN SUSMAMIZ BEKLENDİ

Antalya’nın mevcut problemleri ile ilgili meslek odalarının sürekli görüş bildirdiğini, son olarak İl Koordinasyon Kurulu’nun, falezlerdeki yapılaşma ile ilgili açıklama yaptığını belirten Akdoğan, şunları söyledi: “Biz meslek odasıyız ve yaptırım gücümüz yok. Katıldığım toplantılarda, meslek odalarının neden sessiz olduğu soruyorlar. Konyaaltı sahili ile ilgili işgaller ve sahilin alan yönetimi ile ilgili sorun var. 3 yıldır oda başkanlığı yapıyorum ve konuyla ilgili açıklamalarımız mevcut. Bin metrekare olması gereken ticari alanlar 27 bin metrekarelere çıkmış ve artık halkın denize girebileceği alanlar sürekli azalıyor. Biz üzerimize düşeni yapıyoruz ancak kamu görevlileri neden gereğini yapmıyor ve denize giremeyen halk buna neden tepki göstermiyor? Konyaaltı ile ilgili bir eleştiri yaptım, bir belediye bürokratı, ‘siz de oradasınız’ cevabı verdi. Koltuk verdikleri için susmamız gerektiği algısı vardı ve bunun önüne geçtik. Defalarca aynı şeyi konuşup hiç yol alınamaması nedeni ile İMO Yönetimi olarak Konyaaltı Sahil Alan Yönetimi’nden çıktık”.

DEPREMİ ÇOBUK UNUTTUK

6 Şubat depremlerinin hemen ardından 12 Nisan’da bir genelge yayınlanarak zemin üzeri 4 kattan fazla inşaatın artık yapılamayacağının belirtildiğini anlatan İMO Şube Başkanı Akdoğan, depremin çabuk unutulduğunu ve bu uygulamadan çabuk dönüldüğünü şu cümlelerle anlattı: “Depremin üzerinden biraz zaman geçip gündem değişince Ağustos’ta deprem unutuldu zemin üzeri 7 kat kapalı çıkma yapılması genelgesi yayımlandı. Türkiye’nin ortalama kat sayısı 10 kat. Zemin üzeri 7 kat demek; zemin, bodrum ve çatı katı da ekleyince 10 kat anlamına geliyor. Yani deprem öncesi 10 kat olan inşaat ortalamasına çabuk geri dönüldü”.

HERKES HERŞEYİ MÜKEMMEL YAPMIŞ!

Antalya’da ulaşım sorunuyla ilgili defalarca açıklama yaptıklarını belirten İnşaat Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanı Akdoğan, “Büyükşehir, otobüslere 5 sene sonra sağ şeritleri bırakacağını açıkladı. Sarısu’dan başlayan tramvay hattı ile ilgili ihale sürece başladı. Son yıllarda herkes herşeyi mükemmel yapmış ancak elde olmayan nedenlerden dolayı sorun çıkmış. Trafik konusunda araç çok olduğu için sorun olduğunu söylüyorlar. Karayolları Genel Müdürlüğü, Duraliler Kavşağı’nda çalışmaya başlamış. Sanki o kavşak yapılıp araç sayısı azalırsa trafik sorunu çözülecek gibi” şeklinde konuştu.

ASLINDA HERKES HERŞEYİ BİLİYOR

3 yıl önce oda başkanı olduğunda, uzmanlık alanıyla ilgili konuları yetkilileri söyleme ihtiyacı hissettiğini ancak herkesin herşeyi bildiğini gördüğünü belirten Akdoğan, “Müteahhitlerin fazla emsal talepleri, yapı envanteri gibi konuları anlattığım herkesin aslında konuları bildiğini gördüm. Bazı belediye başkanları ise uzmanları dinliyor. Kepez, Döşemealtı, Finike, Manavgat ve Alanya belediye başkanları İMO ile ciddi işbirliği içerisindeler ve bu sayıların artmasını istiyoruz” diye konuştu.

YAPI ENVANTERİ BİLE ÇIKMADI

“2021 yılında yayımlanan Antalya için İl Afet Risk Azaltma Planı’na (İRAP) göre; 2023 yılına kadar yapı stokunun tamamlanması, 2025 yılında da deprem master planının tamamlanması gerekiyordu” diyen Akdoğan, gelinen noktayı şöyle anlattı: “Yapı envanteri çalışmaları 2023’te bitmesi gerekiyordu bugün hala bitmedi. Birçok belediyede teknik insan yok ve bu verileri kimin işlediğini de bilmiyoruz. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, bunu İnşaat Mühendisleri Odası ile yaptı ve 125 mühendis şehri sokak sokak gezerek çalışmayı 1 yılda bitirdi. 50 Milyon TL’lik bir bütçe ile bu yapıldı ancak Antalya Büyükşehir Belediyesi 39 Milyar TL’lik bütçesinin içerisinde 50 Milyon TL ayırıp bunu yapmayı tercih etmedi. İMO yönetimi olarak sürecin ne olduğunu ve hangi aşamada olduğunu bilmiyoruz. Bizimle çalışmayı tercih etmiyorlar”.

Mehmet Soner Akdoğan (2)

ASBES RİSKİ HİÇ DÜŞÜNÜLMÜYOR

Türkiye’de kentsel dönüşümle iyileştirilmesi gereken 7 milyon bina olduğunu ve Kentsel Dönüşüm Yasası çıktıktan sonra, son 15 yılda sadece 700 bin yapının dönüştürdüğünü belirten Akdoğan, şöyle konuştu: “Hedefin henüz yüzde 15’indeyiz. TÜİK verilerine göre Türkiye’de 42 milyon yapı var ve bunların yarısından fazlası 2000 yılından önce yapılmış. Bu kadar yoğun riskli yapıyı kentsel dönüşümle iyileştirmek çok mümkün değil. Zaten mevcut kentsel dönüşüm anlayışı, bina yenileme yöntemine dönüştü ve bu şehircilik anlayışını değiştiriyor. Yapıların güçlendirilmesi gibi bir yöntem var ve bu bizim hiç gündemimize girmiyor. Bugün Antalya’daki yapı stokunun yarısı 2000 yılından önce yapıldı. İyimser bir tablo çizip bu yapıların yüzde 30’unun riskli olduğunu varsaysak bile bu binaların tamamını yıkıp yenilemek çok mümkün değil. Bunu yaparsak ortaya çıkacak asbes riskini hiç düşünmüyoruz. Hatay’da yıkılan binalar nedeni ile ortaya çıkan asbesin sonuçlarını, bölgede 20 yıl sonra ortaya çıkacak hastalıklarla göreceğiz”.

SÖZDE UZMANLARA PRİM VERİLMEMELİ

Binaları yıkıp yeniden yapmak dışında çözüm yokmuş gibi davranılmasını da eleştiren Akdoğan, “Yapıların güçlenmesi ve dönüşmesi gibi basit bir yöntem var. Güçlendirme konusunda Dünyanın her yerinde uygulanan yöntemler var. Ancak kamuoyunda bu yönde bir talep, beklenti veya teşvik yok. Biz sadece depremin nerede olacağını konuşuyoruz. Depremin nerede olacağının konuşulması yasaklanmalı. Çünkü bunun önemi yok. Maraş’ta olan deprem, 190 kilometre uzaklıktaki Adana’da bina yıkımına neden oldu. Deprem Türkiye’nin her yerinde olabilir. Deprem uzmanı olarak ekranlara çıkan arkadaşlara da prim vermeyi bırakmalıyız. Bunu ticarete döken sözde uzmanlar var. Afete dönüşmesine sebep olan yapılan dönüştürülmeli ve bunun yöntemleri belli”.

Kaynak: ANTALYA GÜNDEM GAZETESİ / HASAN YAVAŞLAR