Küresel ısınmanın artması ile anormal derecede şiddetli yağışlar, çevresel bozulma ve deniz seviyesinin yükselmesi gibi ani değişikliklere yol açmakta. Değişiklikler her yıl ortalama 20 milyon insanın bulunduğu bölgelerden göç etmek zorunda kalmasına ve iklim mültecisi olmalarına yol açıyor. Ozon tabakasının incelmesi, küresel ısınma, ormansızlaşma gibi bölgesel ve küresel veyahut su kirliği erozyon gibi yerel ölçekli çevre sorunlarını ortaya çıkartmaktadır. Ayrıca diğer etmenlerle beraber biyolojik çeşitlilikte azalma ve istenmeyen böcek türlerinde artış, tarım alanlarının azalmasıyla beraber oluşacak olası bir gıda krizi ve susuzluk tehlikesi de uzmanların gündeminde. Uzmanlar aşırı sıcaklık artışlarının önümüzdeki 50 yıl boyunca da devam edeceğinin altını çizerken tehlikenin düşündüğümüzden de büyük olduğunu belirtiyorlar.
TÜRKİYE’YE ETKİLERİ
İklim değişikliğinin ana sebebi olarak gösterilen şey modern yaşamımızın fosil kaynaklara dayalı olmasıdır. Ulaşım ve sanayi gibi günümüz ihtiyaçlarının karşılanması için fosil yakıtların yakılması sera gazının salınımına ve bu gazların birikerek atmosferi ısıtmasına sebep oluyor. Konuyu araştıran bilim insanları 2030 yılına yaklaşırken sıcaklıkların şaşırtıcı derecede yükseleceğini söylüyor. Akdeniz havzasının ise değişikliklerden en çok etkilenen bölgelerden birisi olacağını belirten uzmanlar, kuraklık için önlem alınması gerektiğini belirtiyor. Işık Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Fizik Bölümü Başkanı Dr. Tuğba Öztürk, konuyla ilgili verdiği bir demeçte "Akdeniz Havzası'nda, sıcak ekstremlerde, küresel ısınmanın 1,5 katı bir ısınmayla karşı karşıyayız. Model sonuçlarına göre, her 1 derece küresel ısınmaya karşılık, Akdeniz Bölgesi'ndeki uç sıcaklıklar ortalamada en az 1,5 derece, her 2 dereceye karşılık 3 derece, her 3 dereceye karşılık 4,5 derece artacak. Diyerek konunun önemine dikkat çekiyor.
İKLİM MÜLTECİLERİ
Kuraklaşmalar, çölleşme, sel gibi felaketlerin yani çevre sorunlarının neden olduğu insan göçüne iklim göçü denilmektedir. Bu gibi felaketlerin göç etmesine neden olduğu insanlara “çevresel mülteciler” denir. Uzmanlar 2050 yılına dek yaklaşık 200 milyon kişinin iklim mültecisi olabileceğini söylüyor. Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Milletlerarası Özel Hukuk Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nuray Ekşi, daha önce yaptığı açıklamada şu sözlere yer vermişti:
"Türkiye'ye yönelik zaman zaman gerçekleşen kitlesel akın, uluslararası koruma ya da geçici koruma statüsündedir. Geçici koruma, sınırlarımıza topluca gelen yabancılar için öngörülen bir koruma türüdür. Ülkesinden ayrılmaya zorlanmış, ayrıldığı ülkeye geri dönemeyen, acil ve geçici koruma bulmak amacıyla kitlesel olarak sınırlarımıza gelen veya sınırlarımızı geçen yabancılara geçici koruma sağlıyoruz. Türkiye'de bulunan Suriyeliler gibi. Fakat önümüzdeki yıllarda iklim değişikliğinin açık bir tehlike teşkil ettiğini göz önünde bulundurduğumuzda Türkiye'nin göç alma noktasında büyük bir risk altında olduğunu söylemek gerekiyor. Türkiye bu kadar yükün altından nasıl kalkacak? Bu nedenle uluslararası hukuku çok iyi bilmemiz gerekiyor ve uluslararası hukuku medyada ve uluslararası kuruluşlarda dile getirmemiz gerekiyor. Bize yöneltilen her şeye karşı uluslararası hukukla altını doldurarak cevap vermemiz lazım. Yok olmakla karşı karşıya kalan Kiribati ve Tuvalu halkına kapılarını kapatan Avrupa, Türkiye'ye sıra gelince bas bas bağırıyorlar 'Türkiye kapılarını açsın, Türkiye bu insanları alsın.' diye. Tek amaçları kendi sınırlarını korumak."